Pazar günkü derbide sağlı sollu ataklar, ince çalımlar, fuleli koşular, tribünlerde çoşku vardı. Ne yalan söyleyeyim gözlerimi ekrandan

Pazar günkü derbide sağlı sollu ataklar, ince çalımlar, fuleli koşular, tribünlerde çoşku vardı. Ne yalan söyleyeyim gözlerimi ekrandan çevirdiğim anlar olsa da ismine yaraşır bir derbiydi. Galip gelen takımın teknik direktörünün yaptığı değişiklikler öyle yerindeydi ki “helal olsun” dedirtti. Taktiksel anlamda ise kenarlardan ulaşamadığı kaleye baskıyı göbekten kurmayı denemek istemesi teknik direktör için “meziyetli adammış vesselam” dememe hasıl oldu. Pazar günkü derbiden bahsediyorum. Şaşırdınız mı?
Derbiler daima ilgi çeker. Futbolcusundan tutun da “ben fanatik değilim” diyen taraftara bile öyle bir yansır ki ta pazartesiden başlar heyecanı. Pazar günü Mecidiyeköy’de oynanan Galatasaray – Fenerbahçe derbisi centilmen başkan Özhan Canaydın’ın vefatı sebebiyle oldukça sakin bir süreç içerisinde gelişti. Maç saati geldiğinde bile ekran karşısına geçenler ‘hava’ya girememişlerdi. Alex’in sırtına gelen paket su haricinde olaysız, tatsız, coşkusuz, neredeyse pozisyonsuz bir derbi geldi geçti İstanbul’dan. Öyleyse üst paragrafta nelerden bahsettim ben? Bahsi geçen derbi, İstanbul derbisi değil Madrid derbisiydi ey okuyucu!
Real Madrid – Barcelona maçına (El Clasico) iki hafta kala, La Liga’da iki takım da atbaşı gidiyorlar. 74 puan ile zirvede büyük aşk yaşayan iki takım da bu hafta kazandı. Cumartesi akşamı Xavi ve Messi’yi kenarda oturtan Guardiola 50’de Messi’yi, 60’da Xavi’yi oyuna alınca Barça salt ismi ile 63’de golü buldu. Madrid derbisinde ise Atletico Madrid uzun süre 1-0 önde olsa da, son sekiz maçında üç ve üstü gol atan Real Madrid’den ikinci yarının ilk 15 dakikasında üç gol birden yedi. Sonra bir penaltı golüyle farkı bire indirse de Real Madrid’in art arda 11. galibiyetine engel olamadı.
Geçtiğimiz hafta Arjantin Ligi’nin El Superclasico’sunda karşılaşan Boca Juniors ve River Plate ile yarım kalan futbol ziyafeti, iki hafta sonra İspanya’nın El Clasico’su ile sürecek. Bu maçların kaderini ise iki Arjantinli futbolcunun çizmesi olası. Real’de Higuain, Barça’da Messi!
İstanbul derbisine dönelim. Son yılların en olası sonucu yine vuku buldu Ali Sami Yen’de. Artık Fenerbahçeli taraftarlar eskisi kadar sevinmiyorlar gördüğüm kadarıyla. Ve eklemeliyim ki Galatasaraylılar da o kadar üzülmüyorlar yenildiklerine. Bir alışılmışlık ve kanıksama durumu hasıl. Bu maçla ilgili aklımda kalan tek güzellik Keita’nın volesini Volkan’ın kurtarışıdır. Nefis iki saniyeydi. Geriye kalan doksan küsur dakika çerez yedik durduk. İspanya ve Türkiye takımlarının bu haftaki derbilerinin arasındaki fark da bu çerez yemekle yememek arasındaki doygunlukla ölçülebilir elbette.
Cumartesi günü İnönü’de oynanan Beşiktaş – Eskişehirspor maçı seyir açısından son yılların en güzel maçıydı. Beşiktaş’taki göbek hataları, çok yaşasın ama Mustafa Denizli’yi kalpten götürecek cinsten. “Yemeden atmaz” diye bir film çevrilse Beşiktaş son iki haftadaki görüntüsüyle başrole kurulur. Cumartesi akşamı Denizli’nin değişiklik tercihleri ne denli doğruysa Guardiola’nun tercihleri de o denli doğruydu. Yedekten gelenler -tabir oldukça caizdir- ‘cuk’ diye oturdular, hocalarının işaret ettiği yere.
İspanya’da iki hafta sonra bir takım bir adım öne geçebilir. İstanbul’da dört takım bir adım içerisinde itiş kakış halinde. İki hafta sonra lig dördüncüsünün birinci olma ihtimali olduğu gibi, lig birincisinin farkı ikiye katlaması da olası. Bu denli dengesiz bir lig içerisinde son iki haftadaki ‘defans performansı’ parlayan tek takım Fenerbahçe. Maçların nasılsa tek golle kazanılabildiğini, aslolan gol yememek olduğunu geç de olsa anlayan Daum ve defans tayfası, bu konuya eğilmişler besbelli. Geçtiğimiz iki haftayı da, önümüzdeki haftalarda oynanacak yedi haftaya eklersek toplam dokuz maç ediyor. Bu dokuz maçta en az golü yiyecek takım Fenerbahçe olur gibi görünüyor. Futbol tanrıları ne der o kısma bulaşmayayım ama benim doğrularım “az gol yiyen, bu işi götürür” diyor. Genelde olmasa da kalan 7 maçta en az gol yiyen takım kim olur, hep birlikte göreceğiz. Zira sezon başından beri gıpta ile bakılan Beşiktaş son iki haftada kalesinde gördüğü dört gol ile bu rolü Fenerbahçe’ye kaptırmışa benziyor.
İki hafta sonra İspanya’da oynanacak Barcelona – Real Madrid maçı büyük olasılıkla şampiyonu tayin edecek. Üç hafta sonra İstanbul’da oynanacak Fenerbahçe – Beşiktaş maçı da Türkiye’deki şampiyonu tayin edecektir. Ya bu iki takım adına ya da pusuda bekleyen diğerleri adına…