M. Özgür Mutlu, dile hâkim bir hikâyeci, temiz bir Türkçeye sahip. Kelime seçimlerinden, cümle kurulumlarına kadar özenle işlenmiş hikâyeler yazmayı başarmış. Olayı anlatının merkezine alıp derdi olan hikâyeler yazıyor

Derdi olan öyküler

TUNÇ KURT

M. Özgür Mutlu’nun ikinci öykü kitabı Karton Ev, Nota Bene etiketiyle 2016’da yayımlandı. 2011 Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü’nü alan ilk kitabı Van Gölü Ekspresi ile tanıdığımız yazarın iki kitap arasındaki beş yıl içerisinde öykü evreninde gösterdiği değişimi Karton Ev’de görüyoruz. İlk öykülerinde en belirgin özellik dili kullanışındaki başarısıydı. Türkçeye hâkim olan yeni bir öykücünün incelikle kurgulanmış ilk öyküleriydi bunlar. Karton Ev’deki öykülerde dil kullanımındaki başarısının arttığını söyleyebilirim. Bunu kelime seçimlerindeki özenden ve kelime çeşitliliğinden anlamak da mümkün.

Mutlu, iki kitabında da olay odaklı kurgularla oluşturmuş öykülerini; bu anlamda-öznel bir tanımlama olarak-kendisi için öykücü yerine hikâyeci demeyi uygun buluyorum.

Kitap 16 hikâyeden oluşuyor. İlk kitabında Kalkış ve Varış adlı öyküler arasında topladığı öykülerini bu kez Ay’ın Düşü ve Ay Vatandaşı öyküleri arasında toplamış. Bu öyküler (diğerlerinden ayrı tutarak öykü diyorum) olaydan ziyade gerçeküstü bir izlenimler anlatısı olarak karşımıza çıkıyor. Mutlu’nun prolog ve epiloğu denebilir.

İlk hikâye Garaville Toplayıcısı, oğlunu kaybeden anlatıcının hikâyesinin mültecilerin karaya vuran bedenleriyle dönüşüme uğraması. Garaville (bir tür salyangoz) metaforu, insanların cansız bedenlerinin garavilleler gibi su ile ortaya çıkmasını anıştırıyor. Yazarın hikâyenin sonunda soru işareti bırakması da öyküyü etkileyici kılıyor.

Baba Yarısı, Yeşilçam kokan bir hikâye. Amca ve baba tezat olarak çıkıyor karşımıza. Tezadı amcanın babasını yiyebilecek irilikte olması üzerine kuruyor. Güzel bir buluş olarak kullandığı “Kronos” çağrışımını çocuğun üniversite çağına gelmesine rağmen tekrarlaması baştaki etkiyi bozuyor. Bu vurgu bir travmayı işaret etmek için tekrarlanmış olabilir. Soru işaretiyle bitirerek etkileyici bir hikâye kurmayı başarıyor yazar.
Mutlu, mülteci sorununu kendi meselesi haline getirmiş. Meselenin içselleştirilmesi hikâyenin kimyası için önemlidir ki metnin etkisini, inandırıcılığını artırır. Kitaba adını veren Karton Ev bu anlamda başarılı bir hikâye. Çocuk, babanın yaptığı karton evi dünyadaki en korunaklı alan olarak görür. Evleri yerle bir olduktan sonra, başka topraklarda yaşadığı emanet hayat içinde bile karton evin korunaklı alanını özlemektedir. Mutlu, tezat ve metafor kullanmakta pek mahir. Suriyeli mültecilerin sıkıntılarını, edebiyatın gücüyle bize hatırlatıyor.

İki Yüz Kırk Beş Basamak hikâyesi, kişinin arzularıyla toplumun dayattığı değerlerin çatışmasına güzel bir örnek. Bekçi Osman’ın travesti Banu’ya olan düşkünlüğü ve düşmanlığı arasındaki bocalaması ve iç konuşmaları oldukça başarılı.

Solus, kitaptaki uzun hikâyelerden. Roman diliyle yazılmış hikâyede, sistemin dışında bir adamın özeleştirisini dinlerken anlatı toplum eleştirisine dönüşüyor. Yeraltı edebiyatı üslubuyla da dikkat çekici bir hikâye. Mutlu’nun kalemi uzun anlatılara da müsait, bir gün romana da el atması gerektiğini düşünüyorum.

Cenaze Arabası, ironisiyle dikkat çeken bir hikâye. Cenaze arabasının altında kalan isimsiz adamı ve iki görevliyi anlatıyor. Yazar burada suç ve cezayı da sorguluyor. Hayatların ne kadar tekinsiz olduğuna, masumun zalime evrilmesine değiniyor.

Tünel, Türkiye’de kanıksadığımız işçi cinayetlerini anlatıyor. Bunu yaparken hassas bir dil kuruyor. Meseleyi metnin önüne geçirmemeye gayret ediyor. Bu denge metin için önemli. Pankart açmadan anlatıyor hikâyesini.
Kiralık Mezar, kurgusu, ironisi, ince mizahıyla dikkat çekiyor lakin hikâyenin girizgâhı gereğinden uzun. Hikâye neredeyse ikinci sayfada başlıyor. Mutlu, hikâyesini tespitlerle derinleştirmeyi seviyor fakat bu bazen anlatının akışına müdahale izlenimi veriyor, akıcılığı bozuyor. Korsan isimli hikâyede de benzer bir durum var. Geçmişe yolculuk yapan bir adamın hikâyesini kendi ağzından dinliyoruz. Yer yer hikâyeden uzaklaşıp gelişigüzel anılar yığınına dönüşse de karakterin erik ağacıyla yaptığı iç konuşmalar çok başarılı.

Vukuat Mirzat, kurgu olarak diğer hikâyelerin gölgesinde kalıyor. Yazar, sıradan bir öyküyü belirsizliklerle işleyip ilginç kılmayı başarmışsa da aceleye gelmiş hissiyatı uyandırıyor.

Ölüm Doğum Kayıp/Yenileme, nüfus memurunun kocasını kaybeden bir kadına olan aşkını anlatıyor. Baştan sona zekice kurgulanmış, derinlikli, ince bir mizahı barındıran başarılı bir hikâye. Nüfus cüzdanı yenileme üzerine yaptığı kelime oyunlarından gerçeküstü finaline kadar kitaptaki en iyi hikâyelerden. Bu hikâyeyi kitabın başlarında görmeyi tercih ederdim. Yazar bunu görememiş olabilir fakat burada eleştirim editöre olacak. Bu hikâyeyi gözden uzak tutmamalıydı.

Rahat hikâyesinde, bir gazetecinin yaşanan savaş ve katliamlardan bunalıp iki günlüğüne memleketine gelip hiç konuşmayan, belki de hayal ürünü olan arkadaşı Fiko’yla buluşmasını anlatıyor. Karakter, hikâyenin başında çocuklara verilen “Rahat! Hazır ol!” komutları üzerinden güzel yorum ve tespitlere girişiyor. Hikâyenin sonunda benzer tespitler yapması ilk bölümdeki yorumlar yeterliyken fazlalık hissi yaratıyor.

Beklediğimiz O Gün hikâyesinde yazar, ufak tekrar hataları dışında oldukça güzel kurgulamış hikâyesini. Dar alana pek çok insanın hayallerini sığdırmayı başarmış. İronisiyle dikkat çeken bir güzel hikâye.

Panik Atak, ölen babanın sorumluluğunu üstlenen Bekir’in hikâyesi. Güneşin altında çalışmak zorunda kalan Bekir’in zihninde tezahür eden babayla olan ilişkisi aslında panik ataktır. Modern hayatın bir parçası olan panik atağın bir taşra hikâyesinde konu olması bile hikâyeyi ilginç kılıyor. Mutlu’nun ilk kitabı Van Gölü Ekspresi’ne selam çakması da güzel ayrıntılardan.

M. Özgür Mutlu, Karton Ev’deki hikâyelerle öykücülüğünde bir basamak daha atlamış. Van Gölü Ekspresi ve Karton Ev kitaplarının söyleyiş olarak tutarlı oluşu Mutlu’nun üslubunu bulduğunu gösteriyor. Başta söylediğim gibi Mutlu, dile hâkim bir hikâyeci, temiz bir Türkçeye sahip. Kelime seçimlerinden, cümle kurulumlarına kadar özenle işlenmiş hikâyeler yazmayı başarmış. Olayı anlatının merkezine alıp derdi olan hikâyeler yazıyor. Zaman zaman roman diline kayıyor; bu da bazen gereksiz ayrıntılara girmesine neden oluyor. Bunu daha çok yazma sürecinin verdiği haz olarak yorumluyorum. Bir sonraki kitabını merakla beklediğim yazarlar listesine ekliyorum M. Özgür Mutlu’yu.