“Herkesin bir derdi var durur içerisinde…” diyor bir Karadeniz ezgisinde… 90’lardan itibaren Karadenizliler dertlerini içlerinde tutmuyor. Yine bir Karadeniz türküsü; “yazma ile tükenmez ha bu benum dertlerum…” Karadenizliler haykırmaya başladı.

“Halk Evleri’nin 2005’te ‘Karadeniz Uşağı Amerikan Uşağı Olmayacak’ ve kansere karşı mücadeleyle ilgili ‘Karadeniz Kararmasın’ kampanyaları, 2000’lerin ortalarında yoğunlaşan, Kazım Koyuncu’nun da büyük destek verdiği ve avukat Cihan Eren’in süreç içinde katledildiği Karadeniz Sahil Yolu projesine karşı mücadele; 2004 yılında Hopa’daki belediye seçimlerini bir sosyalist partinin, Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin kazanması… Mücadelenin ana örgütü Derelerin Kardeşliği Platformu’yla (DEKAP) Karadeniz İsyandadır Platformu gibi örgütlenmelerin ve büyük şehirlerdeki demokratik toplumsal muhalefetin Karadeniz gündemini kentlere taşıma çabaları da bölgenin imajının kentlerde yaşayanların zihninde değişmesine artı katkı sağlayacaktı… Aslında HES’lerle ilgili mücadele Karadeniz’in gündemine 1990’larda girdi.” (Mahmut Hamsici, ‘Karardı Karadeniz’ kitabından, İletişim Yay.)

Karadeniz ezgilerinde en sık duyduğumuz sözler; dere, çayır, çimen, yayla, deniz olsa da son yıllarda Karadeniz’e ait sözlerimiz bunların savunulması üzerine; Karadeniz’i HES, Yeşil Yol, dere yataklarının doldurulmasına karşı mücadeleyle ve bölge üzerinden yürütülen rant politikalarıyla anıyoruz.

Yıllar sonra kuruyan dereler, solan çayırlar üzerine yakılmış türküler duyarsak; bu da HES’lerin ve cümle talanın doğaya verdiği zararın akabinde bir başka kötü etkisi olarak hayatımıza nüksedişi olacak. Dereler akıp gitmiyor… Derebeyleri yüzünden.
Karadeniz’in dört bir yanında halk, çevreciler, bilim insanları eylem yapıyor. Doğa talanının, HES’lerin, denizin doldurulmasının önüne geçmek için… Devlet erkanınca vatan hainliğiyle suçlanıyorlar. Davutoğlu; “Dağlar izin vermiyorsa deleriz, denizler izin vermiyorsa dolgu alanı yaparız.” diyor. Devlet büyüklerimizin “dağlar seni delik delik delerim” sendromu bir türlü bitmiyor… Erdoğan HES’lere karşı olanları ‘Çapulcu’ ve ‘vatansevmez’ olarak tanımlayıp, HES yapılmasını planladığı, HES yapıldıktan sonra balıkların öleceği derelere temsili balıklar bırakıyor.

“Su akar yolunu bulur, biz bunları kapatmışız…” Türkü sözü gibi, lakin değil. Çevre Mühendisleri Odası Trabzon Temsilcisi Vildan Özmen’in bu hafta Hopa’da gerçekleşen sel üzerine açıklaması. Memleketi öyle bir hale getirdiler ki bilimsel cümlelerden, analizlerden bile efkâr akıyor. Sanki artık bütün dünya Ahmet Kaya’nın sakalından süzülüyor.

Jeofizik mühendisi Hakan Yavuz; “Dere yataklarını daraltıyorlar, dere yataklarının daraltılması sonucu yağan yağmur kendi alanına sığmıyor ve bu tür felaketler baş gösteriyor” diyor.

Su akarken küpünü doldurmak için suyun akışını engelleyenler yüzünden insanlar öldü. Vadesi dolarak ölmek, vadeli hesap sahiplerinin para hırsı yüzünden lüks oldu.

Hopa’da bu hafta, su akıp yolunu bulamadığı için on kişi öldü. Bir kişi kayıp. Onlarca yaralı var. Hopa’nın çoğu yerine, su, elektrik ulaşamadı, iletişim kesildi.

Devlet erkânı hem olanları doğal afetmiş gibi göstermeye çalışıyor hem de kurtarma ekibi yerine çevik kuvvet yığıyor.
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Hopa’da ölenlerden Nermin Demir’in tabutu başında “Mekanı cennet olsun, şehitler makamına ulaşsın” demiş. Yine ‘şehitlik makamına ulaşsın’ söylemleriyle vebalini taşıdıkları ölümlerin üstünü örtmeye ve acılı yakınları susturmaya çalışıyorlar. Veysel Eroğlu aynı tabutun başında sürdürüyor; “Ağlayıp isyan etmenin anlamı yok.” İmam ağlayan akrabaları uyarıyor; “Ağlamıyoruz, dua ediyoruz.”

Sonra Bakan Eroğlu; “Şiddetli yağış olacağını ifade etmiştik. Hatta belediyemiz ve kaymakamlık vatandaşı ikaz etmişti” diyor. Sen dereyi doldur, ağacı kestir… sonra? “İkaz etmiştik!”

Bir duvar resmi; HES karşıtı eylemde sıkılan biber gazı sebebiyle ölen Metin Lokumcu… Resmin çizildiği duvarın dibi su…

Sel sonucu meydana gelen heyelanda toprak altında kalan evde, 17 yaşındaki Erdal Eren Gedik de öldü.

Memlekette Erdal Eren’ler 18 yaşına basamıyor.