Milli Eğitim Bakanı ''eğitimde reform'' sözünü tekerlemeye dönüştürdü. ''Ya

 Milli Eğitim Bakanı ''eğitimde reform'' sözünü tekerlemeye dönüştürdü. ''Yaşayan Türkçe''nin ağır yaralanacağını düşünmese, kendisine yakıştırabilse devrim derdi.

 Neyse ki ''devrim'' bizde kaldı.

 Reformun sözlük anlamına bakalım:

 ''Daha iyi duruma getirmek için yapılan değişiklik, düzeltme, düzeltim.''

 Hüseyin Çelik son olarak öğretmenlik mesleğini ''düzeltiyor.''

 -Bravo...

 -Şak şak şak şak...

 -Kimin için?

 -Öğretmenler için!

 -Kime rağmen?

 -Öğretmenlere rağmen...

 CHP, bu ''reform''un iptali için Anayasa Mahkemesi'ne, işkolunun yetkili sendikası Eğitim Sen ile ikinci büyük sendika Türk Eğitim Sen de Danıştay'a başvuruyor. Yüksek yargıdan aldığımız duyumlar ise sınavın durdurulacağı yönünde.

 Diyelim ki Danıştay sendikaların başvurusunu haklı buldu. Ne olacak o zaman? Sınav sonuçları iptal edilecek. Yazık değil mi bu kadar emeğe? Değer mi bunca gerginliğe?

 Bir ihtimal daha var: Danıştay sendikaların başvurusunu haklı bulmaz, ancak Anayasa Mahkemesi yasanın iptali yönünde karar verir… O zaman ne olacak? Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümediği için unvanı alanların hakları saklı kalır. Numune uzman öğretmenlerimiz olur.

 Bakanlık kademelendirmeyi hararetle savunuyor olabilir ama yargı kararlarının beklenmesi, karşıt görüşler arasında bile akılda, izanda buluşma demektir.

 Aksi takdirde tam bir kargaşa olacak. Bu yazıdan ilerideki günlerde alıntı yapıp, ''Biz söylemiştik'' demek hiç de hoş olmayacak. Hüseyin Çelik'in olası kargaşayı görmemesi mümkün mü? Değil elbette… Bakanın her şeyin birbirine girme olasılığını görmezlikten gelmeyi tercih etmesi anlaşılır gibi değil.

 ‘REFORM’ SEÇENEKLERİ
''Reform'' yapmakta ısrarlıysa, Çelik'e yargıdan dönmeyecek kimi reformlar önerebiliriz. Aslında Çelik'in döneminde reform ihtiyacı daha da büyüdü. Bakın, Çelik dönemi içinde çözüm bekleyen birkaç sorun ne hale geldi:

* Üniversite kapısında bekleyen aday sayısı azalacağına daha da arttı. 

* Mesleki eğitime yönelmede bir adım atılamadı. 

* Parasız eğitim yapılması gereken ilköğretim okullarını velilerin finanse etmesinin önüne geçilemedi.

* Öğretmenlerin asgari geçim sorunu çözülemedi.

* Okul, derslik ve öğretmen açığı kapatılamadığı gibi geçmiş yıllara göre oransal olarak artırılamadı. 

* Okur-yazar olmayanların oranı yüzde 8'in altına düşürülemedi.

* Okula gidemeyen okul çağındaki çocuk sayısı aşağı çekilemedi.

* Ders kitabı politikası Yüce Divan dosyalarını andırır oldu.

* Yapılan ders programları uygulanmaya başlanmadan yeni program tartışması na neden oldu.

* Eğitim yönetimi eş dost çevresine teslim edildi.

 Sayın Çelik, siz yeter ki bunlardan herhangi birine köklü çözümler getirin. Biz size ''reformcu'' deriz. Hasan Âli Yücel'in cennette atacağı kahkahalar buralarda duyulmaz nasıl olsa...

 SORUN DOLU LİSELERİ!
Hafta sonu Denizli'deydik. Bazı öğretmenlerimizle bir araya geldik. Bakanlığın son numaralarını onlardan dinleme fırsatı duyduk.

 Denizli İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Anadolu liselerine atanacak öğretmenler için liste hazırlayıp bakanlığa gönderiyor. Çünkü atama yetkisi bakanlıkta.

 Listedeki öğretmenlere Anadolu liselerine gidecekleri gerekçesiyle mevcut okullarında ders verilmiyor. Anadolu liselerine de ''onay'' beklendiği için gönderilmiyorlar.

 Yaklaşık iki hafta boyunca genel liselerdeki kimi öğretmenler ''öğrenci''siz, Anadolu liselerindeki öğrenciler de ''öğretmensiz'' kalıyor.

 Tam bir komedi....

 Bu arada Milli Eğitim Bakanlığı'ndan, ''ilk dönemin sonuna kadar tüm atamalar durduruldu'' kararı çıkıyor. İl Milli Eğitim Müdürlüğü de ''mecburen'', Anadolu liselerine ''atama'' yerine ''görevlendirme'' yoluyla öğretmen gönderiyor.

 Tahmin edeceğiniz gibi puan esasına göre belirlenen ve birçok Eğitim Sen'li öğretmenin bulunduğu ilk liste ile görevlendirmeler arasında ciddi farklar var.

 Bu atamalar neden ağustos ayında bitirilmez ve bakanlık kendisini şaibe altında bırakır?

 Bilen varsa bize de söylesin...

 Denizlili öğretmenlerin bir kuşkusu daha var:

 ''Yeni bir düzenlemeyle, görevlendirme yoluyla Anadolu liselerinde görevlendirilen bu öğretmenler buralara 'atanmış' sayılabilirler.''

 Biz, ''Yok o kadarı olmaz'' dedik. Dedik ama kendimizi bile ikna edemedik.