Milli Eğitim Bakanlığı alemi sersem sanmaya devam ediyor. Özel yurtların yönetmeliği değiştirildi. Din propagandası yapmak suç olmaktan çıkarıldı. Korkunç bir gelişme! Bazı özel öğrenci yurtlarının kimlerin elinde olduğunu bilmeyen mi var?

Milli Eğitim Bakanlığı alemi sersem sanmaya devam ediyor. Özel yurtların yönetmeliği değiştirildi. Din propagandası yapmak suç olmaktan çıkarıldı. Korkunç bir gelişme!

Bazı özel öğrenci yurtlarının kimlerin elinde olduğunu bilmeyen mi var?

Dincilerin örgütlenmesi Türkiye'de akıl almaz boyutlarda. Kimi öğrenci yurtlarında neler yaşandığını herkes biliyor ama kimse harekete geçmiyor. Zorla namaz kıldırmalar, Kuran okutmalar, türban taktırmalar… Bazı yurtlar gerici yuvaları olmuş durumda. Zaten uygulanmayan bir yönetmelik değiştiriliyor. Milli Görüş'ün geleneksel taktiği AKP'nin eğitim politikalarında somutlanıyor: Önce fiili durum yaratıp, ondan sonra yasayı değiştirmeye zorluyorlar.

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Necat Birinci ile görüştüm. Değişikliğin böyle yorumlanmasının yanlış olduğunu, kendilerinin bu hükmü genişlettiğini söyledi. Böyle bir değişikliğe neden gereksinim duyulduğunu sorduğumda, ifadelerin itici olduğunu belirtti.

Allah aşkına, yönetmelikteki ifadelerin "itici" olmasının kime ne zararı var? Milli Eğitim mevzuatı çok mu "çekici" sanki? İçinden çıkılmaz bir mevzuatı, tam da din propagandası yapılmasını serbest bırakacak biçimde değiştirirseniz, "yanlış yorumluyorsunuz" palavrasını kimse yutmaz.

"Genişletmenin" ne olduğuna bakalım: Eski yönetmeliğe göre, "Bölgecilik, ırkçılık propagandası yapmak, dinin veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek faaliyette bulunmak" yurdun kapatılması demekti. Yeni yönetmelikte ise, "Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı davranmak" hükmüne, "Cumhuriyetin temel niteliklerine aykırı davranmak" maddesini ekleyerek, sözde, bu fiili "genişletmişler." Yani hükümlerin net biçimde yazılması gerektiği yönetmeliğe, anayasadaki genel ifadeler giriyor. Bu kadar cinliğe ancak "pes" denir.

Bu ülkede anayasanın kimlerin elinde nasıl uygulandığını unutmadık. Atatürkçülük adına yapılanlar yüz kızarttı. Atatürk'ün devrimleri "istenildiği gibi yorumlanan" birer mevzuat haline getirildi. Yurtlara Marmaris'ten misafir gelirse hiç şaşırmayız!

 

Eğitim mevzuatı, Milli Eğitim Bakanlığı'nın elinde oyuncak olmuş durumda. Değiştirip duruyorlar. Değiştiremezlerse, işlerine göre yorumluyorlar. Olmadı, hiç uygulamıyorlar. Artık buna biri dur demeli. Bakan Hüseyin Çelik'in kendisine dur diyecek durumu olmadığı anlaşılıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Çelik'i değiştirecek gücü yoksa, en azından Çelik'in tutumunu değiştirecek gücü olmalı. Çelik, eğer "yanlış anlama" veya "yanlış yorumlama" olduğunu düşünüyorsa, derhal kaygıları gidermeli. Yönetmeliği geri çekmeli.… Ya da artık kendisi gitmeli…

Bu konunun peşini bırakmayacağız.

 

Not: AA muhabiri arkadaşımız Gökçen Çamlıyurt'un bu yönetmelikle ilgili haberi, bakanlığı harekete geçirdi. Yönetmeliği değiştirme ayıbıyla kalmayan bakanlık, Çamlıyurt'un, ajansın internet haberlerini hazırlayan biriminde görevlendirilmesine neden oldu. Milli Eğitim Bakanlığı insanları "sürgün" etmeye alışık, nasıl olsa… Ağır ağır başka mesleklere de el atmaya başladılar demek ki… Bakanlığın yaptıklarına ayna tutan bir muhabire yapılanlar insanı utandırıyor. Bakanlığı ve bir çalışanını korumayı başaramayan AA Genel Müdürlüğü'nü kınıyorum.