Binlerce insanın, kapısını çekip çıktığı evine bir daha dönemediği yıllardı.

Binlerce insanın, kapısını çekip çıktığı evine bir daha dönemediği yıllardı. Beyaz Toroslara bindirilip götürüldükten sonra gözaltında kaybediliyorlardı. Onlar, yakınlarının göğsünde taşıdığı soluk fotoğraflara; yakınları da, bir gün dönerse, diye kulak kesildikleri kapı ziline hapsoldular. Çocuklarının kemiklerine kavuşmayı dileyen ana babalar, başında dua okuyabilecekleri bir mezarı kendilerine hediye saydılar. ‘Faili meçhul’ cinayetlerin ardı arkasının kesilmediği 90’lı yıllar, kara bir yorgan gibi örtüldü üzerimize. Yıllar sonra, su kuyuları ve toplu mezarlardan kemikler saçıldığında dahi, bulunamadı o meşhur fail.

***

Gecenin tenhasında, karakolların işkence hanelerinde değil sadece, gündüz vakti, şehrin en işlek caddelerinde cinayet işleyecek kadar rahattılar. Meclis raporları, cinayetlerin arkasında, iyi eğitilmiş, disiplinli ve güçlü odaklarca desteklenmiş örgütler ve örgütlenmeler olduğunu yazacaktı. O dönemin ayrılmaz üçlüsü, “devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir” diyen Başbakan Tansu Çiller, Çiller’i kastederek “o tak diye emrediyor, ben de şak diye yapıyorum” diyen Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ve “bir tuğla çekilirse bütün duvar yıkılır” diyen Emniyet Müdürü Mehmet Ağar’dı.

***

90’lı yıllar, bu ekibin sorumluluğunda Türkiye’de terörle mücadele adı altında yargısız infazların gerçekleştirildiği ve insan hakları ihlallerinin zirveye ulaştığı yıllardı. Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’na ifade verirken “ben de anayım, bunları yapabileceğime nasıl inanırsınız” diyerek göz yaşı akıtan Çiller’in Başbakanlığı döneminde; elinde PKK’ye destek veren Kürt işadamlarının listesi olduğunu açıklaması üzerine, bazı Kürt işadamları faili meçhul cinayetler sonucu öldürülmüş ve Özgür Gündem gazetesine yönelik etkin önlemler alınacağına dair talimatından sonra da gazeteye bombalı saldırıda bulunulmuştu.

***

Çiller’in sanık olması gereken yerde tanık olarak dinlenmesi Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun işlevsizliğini net bir şekilde ortaya koyarken, 90’larda işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak açılan ve geçtiğimiz hafta ikinci duruşması görülen davada, derin devletin işlediği suçlarla ilgili itiraflarda bulunan son tutuklu sanık, eski özel harekatçı Ayhan Çarkın da tahliye edildi. 1000 kişiyi öldürmüş olabileceğini söyleyen Çarkın, “yargısız infaz yaptınız mı?” sorusuna “evet” diyerek, dönemin başbakanının emriyle Kürt işadamlarını öldürdüğünü ve infaz emirlerinin resmi emirler olduğunu açıklamıştı. Çete devlet iç içe, meşhur failler el eleydi. Çarkın, vicdan azabı çektiğini söyleyip malûmu ilân ediyordu sadece.

***

Neydi? AKP iktidarı darbelerle mücadele ediyor ve derin devleti ortadan kaldırıyordu değil mi? İki bunak generalin üzerine yıkılan 12 Eylül’ün bütün anti-demokratik kurumları ve yasaları üzerinde oturup nemalanmaya devam ederek oldukça değişik bir hesaplaşma yöntemi buldular. Derin devletin işlediği suçları yargılayacağız derken, kendi derin-paralel yapılarının ortaya saçılmasıyla, “bize oyun ettiler” mağduriyetine sarıldılar. Bugün, 90’larda işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili ve tek bir tutuklu olmadan süren davanın savcısı, Mehmet Ağar, MİT’çi Korkut Eken ve ‘yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım’ın da arasında bulunduğu özel harekat polislerinin duruşmadan vareste (uzak) tutulmalarına karar verdi. Yakınları öldürülenler mahkemede sanıklara olur da hakaret edip onları üzer diye... Türkçesi, sanıkları sorgudan kaçırma. Özcesi, davanın içini boşaltma.

***

Devletin emriyle binlerce insan öldürdüm, diyen Ayhan Çarkın’ın söylediklerini soyut bulan Türkiye yargısı, beri yandan, panik atak, görme bozukluğu ve yüzde 43 bedensel engeli olan, Mülkiye Demir Kılınç’ı, 8 aylık ikiz bebekleriyle birlikte hapse atmakta azimli. Mülkiye’nin suçu, örgüt üyesi olmakla suçlanan birine kitap satarak terör örgütüne yardım ve yataklık yapmak. Çünkü, Başbakan’ın söylemiş olduğu gibi, “bazı kitaplar bombadan daha tesirli.” Misal, Mülkiye’nin sattıkları; N.Hikmet, M.Foucault, N.Chomsky...

***

30 Mart yerel seçimlerinde BDP’den Lice Belediye Başkanı seçilen 25 yaşındaki Rezan Zuğurli de, kaşı-gözü-dudağı yüzünden yargının peşinde olduğu diğer bir kadın. Yasa dışı gösteriye katılmakla suçlanıyor. Gerekçeli kararda güvenlik güçlerine taş atan kişinin kaşlarının, gözleri ve gözün üst kısımlarının, burun, burun ile dudak arasındaki boşluğun, dudak ve elmacık kemik yapılarının Zuğurli’ye benzediği yazıyor.

Suçluya benzemekten 5 yıl hapsine... Kitap satmaktan 2 yıl hapsine... Ama binlerce kişinin canına kıymaktan tahliyesine... Çünkü derin yargıyı yaşat ki, derin devlet yaşasın.