Türkiye olağanüstü bir hafta yaşadı. Hatta, diyebiliriz ki, Saray yandaşlarının ifadesiyle “yepyeni bir döneme”, aslında otoriter rejime geçti. Can Dündar’a sıkılan kurşunlar ise, bu dönemin “havai fişekleri” gibiydi.

Yani, bunları yazmalıydım. Ama geçen hafta gelen bir telefon, yazıyı başka bir yere çekti. Zira arayan, Mahmut Övür polemiğindeki bir numaralı aktör “Drej” Ali Yasak’tı.

Onunla konuşmamıza geçmeden önce, kısa bir hatırlatmada fayda var.

·Mahmut Övür, Sabah’taki köşesinde son günlerin en çok konuşulan isimlerinden Meral Akşener’i yazdı. O’nun, geçmişin en karanlık isimlerinden Abdullah Çatlı ile bir sünnet düğününde birlikte olduğunu söyledi. Hesap sordu.

.Bunun üzerine, bir yazı da ben yazdım, o düğünde “kendi rolünün” ne olduğunu.. Kendi öyküsünü anlatmadan, neden sadece Meral Akşener’i yazıp “hedef haline getirdiğini” sordum.

·Ve o öykünün “anlatmadığı” kısmını yazdım. Mahmut Övür’ün de sünnet düğününde olduğunu ve bu yüzden Drej Ali tarafından tehdit edildiğini, bir süre sonra da vurulduğunu anlattım.

·Mahmut Övür, bu yazıya, içinde alçaklık / kin kusma falan gibi süslemelerle yanıt verdi. Ona göre, düğüne kameramanıyla birlikte gitmişti. Ali Yasak ile de, bir gazeteci olarak ve yine haber yapabilme amacıyla Çatlı’yla tanışabilmek için temas kurmuştu.

·Mahmut Övür yanlış hatırladığı ayrıntıların ardından, “Suçum ne” diye sormuştu: “İçişleri Bakanlığı yapmış, bu günlerde de önce MHP'ye genel başkan, sonrasında Türkiye'ye başbakan olmaya hazırlanan Meral Akşener'in, Abdullah Çatlı ile, Çatlı'nın kırmızı bültenle arandığı dönemde, bir sünnet düğününde nasıl yan yana gelebildiğini sorgulamak mı?”

Son sorudan başlayayım: Hayır.. Doğrusu, eğer Çatlı ile Meral Akşener herhangi bir şekilde “yan yana” geldiyse ve bu buluşma aynı zamanda “siyasi bir nitelik” taşıyorsa, elbette bunu ifşa etmek bir gazetecilik görevidir. Akşener’i tanımam.. Siyasi yolculuğuna uzaklığım herkesin malumudur.. Umursadığım tek şey de “gerçektir”. “Gerçeğin tamamı”!

Bu girizgahtan sonra, gelelim başlıktaki habere: Derken Drej Ali aradı.

Telefonumu –kim olduğunu sormadım- bir gazeteciden almış. Önce oğlu arayıp telefonun bana ait olduğunu teyit etti. Arkasından Ali Yasak aradı.

Birkaç nezaket cümlesinden sonra “anlatacaklarınızı yazabilir miyim” diye sordum. Yazamayacaksam, sohbeti uzatmanın anlamı olmazdı ne de olsa.

Ali Yasak, “yazabilirsiniz, hatta kağıt kalem alıp yazın” dedi. Aynen öyle yaptım.

O da anlattı:

•••

“Sünnet düğünü Fatih Volkan’ın oğlunun düğünüydü. Biz davetliydik. Çatlı da hanımı ve kızları ile gelmişti. Meral Akşener’i davet eden de Fatih Beymiş, bizimle hiç alakası yoktu. Hepimiz davetliydik, ayrı ayrı masalarda oturuyorduk.”

“Peki Mahmut Övür?”

“O düğünde yoktu.”

derken-drej-ali-aradi-135648-1.“Ama tanışıyordunuz..”

“Evet, Mahmut benim arkadaşımdı. Çatlı da benim arkadaşımdı. Mahmut, Çatlı’yla tanışır. Kazadan (Susurluk’tan) sonra Mahmut Övür bana geldi. ‘Bana Çatlı’nın canlı görüntüsü lazım’ dedi. Yani yaşarken çekilmiş görüntüsünü istedi. Fatih Volkan’ı aradım. ‘Düğünden Çatlı’nın görüntüsünü alacağız’ dedim. Gönderdi ama, verirken ‘başka misafirler de var, sıkıntı olmasın’ demiş.”

“Biz, o düğünün, sizin kız kardeşinizin oğlu, yani yeğeninizin sünnet düğünü olduğunu sanıyorduk..”

“Çünkü Mahmut Övür öyle anlattı. O düğüne de gelmişti. Ama benden alıp kullandığı görüntü Fatih Volkan’ın düğününden..”

“Peki siz neden o kadar sinirlendiniz o halde?”

“Çünkü, Fatih Bey’den kaseti isteyen bendim. Aslında O’nun istediği gibi, kasetin sadece Çatlı görüntülerini verecektim. Çünkü baktım, Akşener, başkaları falan var. Kardeşime ‘buradan sadece Çatlı’yı kaydedip verin’. Ama nedense bir türlü becerememişler. Mahmut Övür de, ‘bana güvenmiyor musunuz, verin, ben sadece orayı kullanırım’ demiş. Alıyor, hepsini kullanıyor. Düşünün.. Benim ne hale düştüğümü düşünün. Biz Mahmut’a güvendik. Ama o bunu yaptı. Bir de dostum olacak! Ben rezil oldum. Film orada koptu işte! Atv’ye gelip ben de onu rezil etmek istedim.”

“Dostluktan söz ediyorsunuz.. Yani sıradan bir tanışıklık değil.. Oysa çok farklı kesimlerden insanlarsınız..”

“Evet, o zaman sosyalistti. Ama belli ki kıblesi belli değilmiş. Gelip bizle arkadaşlık ederdi. Oturup sohbet ederdik, yemek yerdik..”

“Yanıt vermeyebilirsiniz, ama ben sormak zorundayım.. Aranızda herhangi bir akçeli ilişki var mıydı?”

“Hayır. Olmadı.. Olmaz da.. Kesinlikle..”

“Peki siz mi vurdurdunuz?”

“Ben o sırada yurt dışındaydım. Zaten yargılandım ve beraat ettim. Şimdi sizi arayışım da şundan: Anlatma ihtiyacı duydum.. Çünkü o zaman rezil oldum. Yaptığı gazetecilik değildi..”

•••

Ali Yasak, yapılanın gazetecilik olmadığını söyledikten sonra bir niteleme kullandı. Ancak onu tekrarlamak istemedim. Zira, bu neticede onların arasındaki “dostluğun” muhasebesine girer.

İşin haber kısmına gelirsek.. Fatih Volkan’ı da ben aradım. “Gerçekten de Akşener ve Çatlı düğünde birlikte miydi?” diye sordum.

Kesinlikle yalanladı. Düğünün çok büyük bir salonda yapıldığını, aralarında neredeyse 100 metre mesafe olduğunu söyledi.

Ali Yasak ile aynı şeyleri anlattı. O da “rezil oldum” ifadesini kullandı. Doğrusu, anladığım kadarıyla hala çok kızgındı.

Bana gelince.. Evet, ne yalan söylemeli, Mahmut Övür’e çok kızgın ve kırgınım. Bir zamanlar evine gidip geldiğim, birlikte çalıştığım bir arkadaşımın soldan Gülen cephesine.. Pensilvanya’dan AKP milletvekilliği adaylığına.. Ve elbette Saray yazarlığına savrulması kızdırıyor. Dahası, bugün Fethullah Terör Örgütü diye yazıp durduğu Cemaat’e yaranmak için “Gülen kasetini Ali Kırca ve Ayşenur Arslan’a sorun” diye yazması.. Yıllar yıllar sonra kaseti gündeme getirip bizi hedef göstermesi ise.. Hiçleştiriyor.

Umarım bir daha Mahmut Övür için yazmak zorunda kalmam. Çünkü insan olarak da “gazeteci” olarak da benim açımdan artık bir “hiç”. Yani bu yazıyı ve öncekileri yazmamın nedeni, kesinlikle KİŞİSEL değil. Benim için mesele şu: Geçmişte yaşanan bir şeyi, bugün sırf Saray’ın hoşuna gider diye eksik ve hatta çarpıtarak yazmak.. Akşener’i yıpratma operasyonuna katılmak. Gerçek yazılınca da, başta ben olmak üzere tepki gösterenleri “kalleş / darbeci / Çatlı’nın dostu Akşener’in destekçisi” diye nitelemek!

O kadar!

NOT: Mahmut Övür, “Alçaklık” başlığını attığı son yazısında, Ali Yasak’ın Atv Haber’i bastığı akşam kameramanların çekim yaptığını ve sonra kasetin benim çekmeceme atıldığını yazmış. İması açık!. Ne var ki, pek çok şey gibi ya yanlış hatırlıyor ya da yanlış anlatıyor. Bizde gizli kamera yoktu. Öte yandan, ‘ne olur ne olmaz’ diye çekim yapmak da gerekiyordu. Bu yüzden son anda, bir kamerayı oturduğumuz kısmı görecek şekilde uzakta bir masaya yerleştirdik. Ali Yasak gelmeden önce de kayıt düğmesine baktık. Sonra bir baktık ki, sesler hiç anlaşılmıyor.. Kayıtta da, sadece Ali Yasak hiddetle gider ve Ferhat Boratav ile ben de durdurmaya çalışırken “belden altımızın” görüntüsü var.. Tam bir beceriksizlik yani.. Bu yüzden de çekmeceye falan değil, çöpe gitti!