Son günlerde Diyanet’in her açıklamasında baş sıralarda yerini alan deistler popülerliklerini bir dernekle taçlandırdı. Dernek Başkanı Özcan Pali ‘Bizi hedef göstermeleri boşuna değil. Din tüccarlarının koltukları tehlikede’ diyor

Dernek kuran deistler neden hedefte olduklarını böyle açıklıyor: Din tüccarları koltuklarını kaybetmek istemiyor

CAN UĞUR

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hedef göstermesiyle kamuoyunun gündemine gelen deizm aslında kökeni çok eskiye dayanan bir felsefi sistem. Dinlere ve peygamberlere inanmayıp bir yaratıcının var olduğuna inanan deistler Türkiye’de Diyanet’in sıkça eleştiri oklarına maruz kalıyor. 10 Kasım’ın yıldönümüde Atatürk düşmanı Kadir Mısıroğlu’nu ziyaret eden Diyanet, deizmi tehdit olarak görüyor. Türkiye’de sosyal medya kanalları başta olmak üzere birçok mecrada kendilerini ifade eden deistler bunun yanında kısa süre önce bir de dernek kurdular.

Biz de bu hafta kendilerini Pazartesi Söyleşileri’ne misafir ettik. Bugün mağdur olan deistlerin yarın olası bir gücü elde etme durumlarında İslamcılar gibi farklı sesleri boğup boğmayacaklarından neden bir dernek kurma ihtiyacı hissettikleri kadar birçok soruyu sorduk kendilerine. Sloganı ‘Dünyayı Deistirelim’ olan derneğin başkanı Özcan Pali ile konuştuk.

► Neden bir dernek kurdunuz?
Bu ülke laik-devlet ve seküler-toplum hedefi üzerine kuruldu. Ancak bu anlayış çok partili döneme geçiş ile beraber sürekli baskılandı ve geriye dönüş arzulandı. Bu geriye dönüş, laikliği arzu etmeyen, dini referans alarak kanunlar yapma düşüncesidir. Laikliği anayasadan çıkarma düşüncesinde de bu yatar ve Sünni İslam’ı devletin kimliği halinde görme arzusudur. Hal böyle olunca, bu istek ve arzular, siyasal otorite ve diyanet kullanılarak yapılmakta. Bize yansıyan nedir? Siyasal otorite, dinsel söylemlerle toplumu ve diyanet, fetvalarıyla cemaatleri kışkırtmakla ve herhangi bir dine ait olmayan bizlere toplumsal, sosyal ve psikolojik baskı uygulamaktadır. Bu durum, baskıların ötesine geçip hakaretler etmeyi de gerektirmiş durumdadır. Diyanet çok yakın zamanda kendinden olmayan bizlere “sapık” diye beyanda bulundu. Bu demeç bizleri oldukça rahatsız etti ve toplumsal ve siyasal hedef haline getirdi. Bu tanım ile bizlerin, vicdansız ve aşağılık varlıklar olduğumuzu kamuoyuna ve inançlı topluma benimsetmeye çalışmakta ve koyunlarına o ağıldan ayrılmamaları için değnek göstermektedir.

dernek-kuran-deistler-neden-hedefte-olduklarini-boyle-acikliyor-din-tuccarlari-koltuklarini-kaybetmek-istemiyor-529926-1.
Deizm Derneği’nin açılışından bir kare.
Özcan Pali (en solda) açılışlarını sosyal
medya hesaplarından da duyurdu.


Bizler şu anda iktidarın istenmeyen, ötekileştirmeye çalıştığı kişiler olarak, toplumda düşünce hakkımızın olmadığı bir yaşama mahkûmuz. Sokakta deist olduğunu söylemeye çekinen, ailede deist olduğunu gizleyen bireyler halindeyiz.
İlk nedenimiz şudur; Birilerinin ortaya çıkıp bu kadar siyasal, dinsel, toplumsal ve psikolojik baskı karşısında duruş alması gerekiyordu. Ve biz 12 kurucu deist yurttaş, Türkiye’de yaşayan 5 milyona yakın deistler adına, bu cesareti bir onur sayarak ortada olmayı, görünür olmayı ve deistler olarak kendimizi tanıtmayı, yanlış tanımlamaları temize çıkarmayı, iktidarın ve dinsel baskının karşısında bir direnç sergileyerek, zamanı gelirse de; “Durun bakalım, meydan boş değil, bizler buradayız ve lütfen haddinizi bilin!” demeyi, bu vesile ile haklarımıza sahip çıkmayı bulduk.
Bu derneği kurmamızın ikinci nedeni ise, insanların dinsel esaretten kurtulmalarını sağlamak. Şu anda özellikle ülkemizde, toplum, insan ürünü olan bir dinin kölesi durumunda. Dinsel retoriklerle, sahip oldukları dinin yukarıdan vahiylerle geldiğini inanmış, aksini düşünemez, sorgulayamaz durumdalar ve maalesef biat ederek hem kendi yaşamlarını hem de kendi gibi olmayanlara yaptıkları baskıdan dolayı başkalarının yaşamlarını mahvetmektedir. Avrupa Orta Çağ boyunca dinsel baskı yüzünde karanlıkta kaldı. Bu ülkede de dinsel baskı yüzünden, ruhban sınıflarının gücü sayesinde orta çağı yaşamaktalar.

Artık yeter demeli, deizmin ne olduğunu ne olmadığını ve insanların yakalarına yapışmış dinsel inançların tanrısal kaynaklı olmadığını birilerinin dile getirmesi gerekiyordu. Bizler bunu arzu ediyoruz. Martin Luther başlattığı gibi bir aydınlanma dahil olarak, dinlerle insanların nasıl kandırıldığını, nasıl sömürüldüğünü göstermek istiyoruz. Bu Türk toplumu uygarlığa yakışır bir toplumdur ve Arapoğlu’nun yerel dinine köle olmamalı diye düşünüyoruz. İnsanların dinlerinden arınmaları için çabalamaktayız. Şimdiki dinlerinin geleceğin mitolojisi olmasını arzu ederiz.

►Deizm Diyanet’in bahsettiği gibi gerçekten bir tehdit mi?
Deizm; Yaratıcının olduğuna inanan ama dinlerin insan ürünü olduğunu söyleyen bir felsefi düşüncedir. Deizm gerçekten de oldukça doğal bir dindir. Şöyle düşünün, dinsel hikayedeki Âdem ve Havva’yı düşünün. Bizler Âdem ve Havva hikayesine inanıyor değiliz ama yine onların kabulü üzerinden düşünelim. Onların ne dini ne peygamberi ne de kitabı vardı. Bir tek tanrı inançları vardı. Onlar da bizler gibi deist idiler. Şimdi soralım. Onlar kimlere tehdit idi? Onların kendi nesillerine deist varlıkları hangi açıdan tehdit idi. Hiçbir şekilde. Eğer Diyanet İşleri Başkanı ve taraflı basını bizlere sapık diyorlarsa Âdem ve Havva’ya da sapık demelidir. Ama bu benzetmeyle durumu açıklayamıyorlar.
Evet tehdittir diyebiliriz. Çünkü Deizm kurumsallaşmış dinleri mitolojilere dönüştürür ve dinsel kürsüler Avrupa da olduğu gibi masallar anlatan makamlara dönüştürür.

Deizm karanlığa karşı bir ışık olarak tehdittir. Kirli inançlarla insanların üzerinden geçinen din tüccarların ticaretine karşı bir tehdittir. Siyasal otoritelerin aydınlanmasını istemeyen halkı için, aydınlanma tehdidir ancak dünya barışı için asla bir tehdit olamaz tam tersi büyük ve muazzam bir nimettir.

► Neden bu kadar tepki var size?
Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı ve cemaatler yeni nesilden oluşacak bireyleri artık kaybediyor. Büyük korku ile saltanatlarının zayıfladığını çok iyi biliyorlar. Camiler artık boş kalıyor, yeni nesil bilim-din çatışmasında bilimin galip geldiğini görebiliyor. Akıl, mantık ve sağgörülü olarak dinsel öğretileri terk ediyor veya modası geçmiş ananeler olarak görüyor. Ateizm bu coğrafya için genel kabul görmeyen bir durumda ve biz deistler çok iyi biliyoruz ki, doğal insan hayatına da tam uymuyor. Biz deistler bile mantıklı bulamıyorsak inançlı insanların ateizme yönelmesi çok fazlaca zordur. Ancak deizm oldukça mantıklı bir düşünce biçimi olduğu için cemaatleri etkisi altına almış din adamları ve dinsel kürsüler oldukça tedirgin olmuş durumdalar. Koyunlarını kaybetmekten korkuyorlar.

► Sizin teistlere ateistlere ya da farklı inanç biçimlerine bakışınız nasıl?
Bizler ile ateistler arasında pratik yaşamda bir farkımız yok. Bizler ateistlerle beraber vicdanımızı referans alarak doğrunun ve yanlışın ne olduğuna karar verip yaşar ve toplum normlarını yükselten kanunlar ararız. Bu nedenler ateistlerle yol arkadaşıyız ve birbirilerimize zerre zararımız dokumaz.

Teistler ile aramızdaki en büyük fark, insan olan peygamberlerin, tanrısal kaynaklı olmayan yazmalarını kutsal görüp, günlük yaşama uygulamak isteyerek hem kendileri gibi insanların hem de bizler gibi herhangi bir dine ait olmayanların yaşamlarını mahvetmeleridir.

Bu nedenle ateizme ve diğer dinsiz felsefelere karşı duruş sergilemiyoruz. Buna hiçbir ihtiyaç yok çünkü yaşam pratiğinde beraberiz. Ancak teist felsefeye inanan ve inanmayanların yaşamlarına kastedecek hem yerel hem de global dinsel terörizmi destekleyen boyuttadır. Bu nedenle onların mitolojilere dönüşmesini arzu ediyoruz ve içlerinde biat ettirerek barındırdığı insanları onların ellerinden kurtarmak istiyoruz. Hem kurtardığımız her bir fert hem de bu sayede bizler özgür olabileceğiz. Kısacası diğer dinsel felsefeler bakışımız olumlu olmakla birlikte, teist inanç biçimine, kandırılmış insanların inandığı dinsel düşünce biçimi diyebiliriz.

***

Laik devletten yanayız…

dernek-kuran-deistler-neden-hedefte-olduklarini-boyle-acikliyor-din-tuccarlari-koltuklarini-kaybetmek-istemiyor-529927-1.

► 90’lı yılların başında İslamcılar baskıya maruz kaldıklarını söylerdi, iktidar olduktan sonra ise bunları unutup toplumun tüm kesimlerine neredeyse baskı uyguladılar. Sizin böyle olmayacağınıza nasıl inanabilir toplum?
Biz bir din değiliz, kurumsallaşarak bir din de olamayız. Dinlere karşı bir felsefenin, bir din olmayı arzulaması akıl almaz. Bizler dinlerin tanrısal kaynaklı olmadığını söylemek ve bu söylemleri argümanları ile dinsel karanlıkta köle olarak yaşayanlara anlatmak istiyoruz. Öte yandan tam demokratik ve laik bir devletten yanayız. Deist düşünceyi baskı kullanarak dayatmak o düşüncenin zaten kendini kanıtlamaktaki acizliğini gösterir. En büyük zafer fikir ve düşüncenin bize bahsettiği akıl, mantık ve sağduyu ile gelen zaferdir. Aklın zaferi hiç yenilgi almaz. Bundan dolayı baskılayarak gelen hiçbir düşünce var olamaz ancak akıl ile gelen ebedi kalır.