Birkaç hafta önceki iki yazımdan birinin başlığı ‘Öğrencilerin okuyacağı kültür kitaplarını kim seçer?’ diğeri ‘Seçmeli dersleri kim seçer?’di. Bu, dizinin üçüncü yazısı; anlatmak istediğim, “demokratik eğitim” dediğimiz şeyin ne anlama geldiği ve kısmen sahip olunan bu değerin AKP tarafından nasıl ortadan kaldırıldığı…

Bu yazıyı sonuna kadar okuma fırsatı bulamayacak olanlar için baştan belirteyim; zorunlu eğitim öğrencilerinin, öğretim yılı boyunca derslerinde hangi ders kitabını kullanacağı konusunda öğrencilerin, öğretmenlerin, öğrenci velilerinin, eğitim müfettişlerinin, il ilçe eğitim müdürlüklerinin ve de eğitim bakanlığının hiçbir rolü bulunmamaktadır. 19 milyon öğrencinin konularını hangi ders kitabından işleyeceğine özel yayınevleri karar verir. Eğitim Bakanlığının görevi, kitapların bedelini ödemekle sınırlıdır! Bu, on iki yıldır, yani AKP döneminden itibaren böyledir.

Ders kitaplarının kimin tarafından seçildiği eğitimin demokratik niteliği ile doğrudan ilgilidir. Eğitimin asıl bileşenlerinin sürecin dışında tutulması onları değersizleştirmek, özerkliğini elinden almak, ders içeriklerinin belirlenmesinden uzak tutmaktır ki bunun adı otoriterleşmedir. AKP’nin ders kitaplarını merkezileştirmesinin bir de piyasayla bağlantısı var; yüzde sekseni özel yayınevleri tarafından üretilen ders kitaplarının Talim Terbiye dışındaki (benzetmek gibi olmasın ama) tüketici denetimini engellemek.

Ders kitaplarını büyük ölçüde özel yayınevlerine hazırlatan ülkelerde bile sınıfa girecek kitapların mutlaka öğretme veya öğretmenin dahil olduğu okul kurullarında seçildiği görülür. İşte birkaç örnek:

ABD; bu ülkede ders kitapları öğretmenler tarafından seçilir. Okula girecek her eğitim materyali bir ay süreyle ilgili herkesin denetimine açılır. Varsa itiraz edilen bölümün düzeltilmesi istenir veya kullanımdan kaldırılır. Japonya; Japonya’da ders kitapları eğitim kurulu ve okul müdürlüğü tarafından seçilir. Almanya; öğretmen ders kitabı kullanmak zorunda değil, isterse eğitim bakanlığının onayladığı kitaplardan hangisini tercih edeceğine kendisi karar verir. İngiltere; derste kullanılacak ders kitaplarına zümre başkanlarına (sınıf seviyesi aynı şubesi farklı öğretmenlerin oluşturduğu kurul)  ve okul müdürlüğüne danışarak sınıf öğretmenleri karar verir. Belçika’da okul yönetimleri…(Kaynak; Talim Terbiye raporu)

Bizde sistem şöyle çalışıyor: Yüze yakın yayınevi dilediği ders kitabından dilediği kadar hazırlar ve olağan olmayan yollarla bakanlıktan onay alır. Bakanlık onayladığı ders kitaplarını Tebliğler Dergisinde yayımlar. Tüm yayıncılar, ellerindeki kitapları onaylı kitabı oranında hisse sahibi olduğu bir şirkette toplar. Devletin muhatabı teke iner. Sonra MEB, her bir ders için yazarını, yayıncısını belirtmeksizin bu şirketten her bir ders için birer milyon adet satın alır. Tekelleşmiş şirket kendince kârlı bulduğu birini basar ve devletin işaret ettiği illere gönderir. Aha size kitap seçimi!

Tuhaf olan, aynı sınıf seviyesindeki bir ders için onlarca kitaba onay verilip yayıncının belirlediği biri dışındaki diğerlerinin basımının yapılmaması, öğrencilerin onlardan birini tercih etme hakkının bulunmaması. Eğitim Bakanlığı, 2015-2016 öğretim yılında okutulacak ders kitaplarının listesini ocak ayında yayımlandı; listede farklı(!) yayınevlerine ait 18 adet 5. sınıf matematik, 18 adet 5. sınıf Türkçe, 8 adet 4. sınıf sosyal bilgiler ders kitabı var. Diğer sınıf ve branşlara ait kitapların sayısı bunlardan az değil. Bu kitap enflasyonuna rağmen sadece biri basılıp okullara gönderilecek; benim gibi listeye bakan birkaç kişi dışındaki kimse diğerlerinin varlığından haberdar olmayacak.     

AKP hükümetlerinden demokratik olmasını beklemiyoruz; kafası çalışan biri çıkıp madem okulun, öğretmenin, öğrencinin tercihine sunulmayacak aynı sınıfın aynı dersine yönelik sınırsız sayıda ders kitabı hazırlanmasına ne gerek var demez mi? Tabii işin arka planını bilenler için saçma bir soru benimkisi!