Google Play Store
App Store

Ders metin ve görselleri, toplumda cinsiyetçi yargıların çok daha kolay bir şekilde kabul edilmesine ve normalleştirilmesine hizmet ediyor. Kadınlar ev içi rolleri içinde ve anne olarak tanımlanırlarsa, cinsiyet normlarını ve kalıp yargılarını değiştirmek nasıl mümkün olabilir?

Ders kitaplarında ideal kadınlık

DR. CANAN ARATEMUR ÇİMEN- DR. SEZEN BAYHAN

Cumhuriyet tarihi boyunca müfredat ve ders kitapları, ideal kadınlık ve erkeklik normları ile ideal toplumsal cinsiyet rollerini topluma aktarma yönünde önemli bir rol oynamıştır. Peki, günümüzde ders kitaplarında kadınlar için hangi normlar ve roller ideal olarak sunuluyor?

Bugüne kadar Türkiye’de ders kitaplarında toplumsal cinsiyet konusunu ele alan çalışmalarda ortaya çıkan ortak sonuç, kadınların çoğunlukla aile içinde, anne ve ev işlerinin asli sorumlusu olarak temsil edildikleri yönündeki eğilimin günümüze kadar devam ettiğidir. Diğer bir deyişle, Cumhuriyet tarihi boyunca ders kitaplarının erkek egemen bakış açısı ile ideal kadınlık kurgusunda radikal bir değişikliğe gidilmeden yazıldığı anlaşılıyor. Son dönemde konuyla ilgili nasıl bir durum söz konusu diye incelediğimizde ise, ideal kadın temsilinde dış görünüş açından farklılıklar olsa da ev içi emek süreçlerine dair temsil biçimlerinin pek değişmediğini görüyoruz.

2017 yılındaki müfredat değişikliği sonrası yenilenen ders kitaplarını bir önceki dönem kitaplarla karşılaştırdığımız araştırma sonucunda, yenilenen kitapların bir kısmında toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili sorunlu içeriklerin arttığını, aile içi işbölümü konusunun ele alındığı bölümlerde cinsiyet ayrımcı mesajların çoğaldığını ve konuyla ilgili kalıp yargıların tersine işleyen örneklerin sayıca azaldığını belirledik. Bununla birlikte, kadınların geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri içinde temsil edilmeleri konusunda bir süreklilik olduğunu gördük. Örneğin, 2017 yılı öncesi ve sonrası kullanılan ilkokul Hayat Bilgisi ve Türkçe kitaplarında kadınları anne olarak çekirdek aile veya geniş aile ile birlikte tasvir eden pek çok görsel ve metin kullanılmış durumda. Kadınlar kitaplarda anne olarak temsil edildiklerinde ise, eş zamanlı olarak ev işleriyle uğraşırken, aile büyüklerine hizmet ederken, kızlarıyla birlikte mutfakta yemek yaparken veya yemek masasını hazırlarken de daha fazla görülüyorlar. Bu durum, yenilenen kitapların bir kısmında daha sık karşımıza çıkıyor. Buna karşılık, kitaplarda kimi zaman babaların da ev işlerinde rol aldığını gösteren az sayıda olumlu örneğe rastlansa da, bu örneklerin tamamı yine anneyi içeren bir aile ortamında geçiyor. 7. Sınıf Sosyal Bilgiler kitabında, kadının aile ile birlikte var olduğu ve aile içinde olmazsa saygın olamayacağı mesajının verildiği şu özcü ifadeleri görmek, konuyla ilgili hakim bakış açısını anlamak açısından da oldukça ilginç bir örnek sunuyor: “Türk kültüründe aile toplumun temelidir. Osmanlı toplumunda da aileye verilen değerin sonucu olarak kadın çok saygın bir yere sahiptir.”


Ders kitaplarında eşitsizlikleri ve ayrımcılıkları besleyen ve güçlendiren metin ve görseller, toplumda cinsiyetçi kalıp yargıların çok daha kolay bir şekilde kabul edilmesine ve normalleştirilmesine hizmet ediyor. Eğer ders kitaplarında kadınlar çoğunlukla ev içi rolleri içinde ve anne olarak tanımlanırlarsa, toplumdaki hâkim cinsiyet normlarını ve kalıp yargılarını değiştirmek nasıl mümkün olabilir? Diğer yandan ders kitapları, mevcut kabulleri sorgulatacak, eşitsizlikleri ve ayrımcılıkları ortadan kaldırmaya destek olacak şekilde düzenlenirse, toplumun da toplumsal cinsiyete dair farklı normlar ve roller tanımlanabileceğini görmesi mümkün olabilir. Bunu mümkün kılmak, eğitimde 40 yıl sonra ilk defa bir paradigma değişikliğine gittiğini belirten ve pek çok tartışmalı eğitim politikası değişikliğini itirazlara aldırmadan gerçekleştirebilme gücüne sahip bir politik irade için oldukça kolaydı. Buna rağmen ders kitaplarında toplumsal cinsiyet rollerinin işlenişine dair gördüğümüz bu ısrarlı süreklilik, bilinçli bir politika tercihine işaret ediyor. Daha da önemlisi, toplumsal cinsiyet rollerine dair tartışmaların sınırlı bir kitlenin ilgi alanı olmaktan çıktığı, giderek daha ana akım hale geldiği bir dönemde ders kitaplarında böylesi bir devamlılık görülmesi aslında bir geriye gidişin habercisi olarak nitelendirilebilir. Bu durum, ileride kitaplarda gerçekleşebilecek muhtemel değişiklikleri görüp gerektiğinde müdahil olabilmek için kitapların yakından izlenmesi gerekliliğini ortaya çıkarıyor.