Yeni müfredata göre düzenlenen ders kitapları incelendiğinde kadının toplumdaki yerine yönelik ayrımcı ifadeler dikkat çekiyor

Ders kitaplarındaki kadın düşmanlığı incelendi

Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu yıl uygulamaya koyduğu yeni müfredatta; lise din dersleri ve imam hatip okullarındaki meslek derslerinin konuları içinde birçok sorun var. Yeni müfredatla birlikte kadınların bazen aşağılandığına, bazen aile ve toplumda küçük rollerin figüranı, bazen de hem yaşamdan hem de dinde ağırlıkla yapabileceği etkinlikten elinin ayağının çekilmesi adına dini metin ve geleneksel din kaynaklarıyla motive edilmeye çalışılan varlık olarak ele alınıyor.

Mustafa Solak ile Nazif Ay'ın hazırladığı ve Cumhuriyet'te yer alan incelemede, kitaplarda kadın meselesinin ilk basamağı olarak Adem’in yaratıldığı ve ardından Havva’nın, yani kadının Allah tarafından var edildiği ifade ediliyor. Evrim gerçeğinin de elenip inkâr edilerek insanlığın başladığı iddia ediliyor ve Adem’in eşi vurgusuyla kadın, daha en baştan ikinci pozisyona indiriliyor.

Evlilik konusunda kadına biçilen rol

Evlilik konusuna oldukça sert girişle başlayan Fıkıh kitabının 156. sayfasında “Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse (evlenmezse) benden değildir (Buhari, Nikah, 2-3; Müslim, Nikah, 1-3)” anlamlı hadis kaynak olarak veriliyor. “Evlenmesi Haram Olan Hısımlar” bölümü de erkeğe göre belirlenmiş, kadın ikinci sınıf kategoriye alınarak kendisi için sadece öğrencilere kıyaslamalı soru hakkı verilme 'lütfu' tanınıyor. “Geçici Evlenme Engelleri” konusundaki maddelerde, “Evlilikte inanç ayrımına dikkat edilmesi, örneğin müşrikle (Uzakdoğu dinleri, ateistler, deistler, agnostikler vb.) evlenilmemesi gerektiği” vurgulanıyor. “Süt Akrabalığı” konusunda fetva makamı, yani karar verme mercii olarak Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde toplanan Fıkıh Akademisi’nin verdiği hükmün geçerliliği ve yetkinliği savunuluyor.

Evlilikte kadının söz hakkı, irade beyanı elinden alınıyor

Nikâhın Rükün ve Şartları adlı bölümde, “Evlenmede velinin söz sahibi olması (velayet). Kadının velisi; babası, dedesi, abisi vs. olabilir” ifadesi, “ Kadın, evlenme akdinde bulunmayabilir, onun vekili olarak bir aile bireyi erkek olabilir, yani görücü usulü ve kadına irade beyanı tanımayan durum normaldir ve kadın hakları bakımından negatif ayrımcı mantık ve İslam hukukundaki bu sağlıksız ve çağdışı yöntem dine göre geçerlidir” anlamında kullanılıyor.

İmam Hatiplerdeki fıkıh kitabında erkeklere yönelik çokeşlilik ayrımcılığı

“Bir kadın bir erkekten fazla kişiyle, aynı anda evlenemez” cümlesinin ters mantıkla karşılığı, “Kadınlar, aynı anda çok erkekle evlilik yapamaz ama erkekler yapabilir” anlamına geliyor. “Bir adam aynı anda kadının teyze, hâlâ ve kız kardeşi ile evli olamaz” cümlesiyle de açıkça, erkeğin çokeşli olabileceği belirtiliyor. “Boşama Sonrası İle İlgili Hükümler”de , İddet (boşanma sonrası bekleme) süresinin kadın ile ilgili olduğu vurgulanarak, erkeğin zaten her şartta çok evlilik (teaddüdü zevcat) yapabileceği iması yapılmış oluyor.

Boşanmada kadının iradesi erkeğin iznine bağlanmış

Nikâhın rükün ve şartları sayılırken “Koca üç talakla boşadığı kadınla evlenemez” cümlesinde, erkeğe boşanma hakkı verdiği, bu noktada kadının söz hakkı ve iradesi olamayacağı savunuluyor. Boşanma konusunda “Fıkıh literatüründe boşanma, erkek tarafından yapılabildiği gibi boşama hakkı talep eden kadın tarafından da gerçekleşebilir” ifadesiyle, kadının boşanmadaki rolü erkeğin önceden bu şartı kabulüne ve kadına bu hakkın verilmesinin ana şarttan ziyade tali şart olduğuna ifade ediliyor. Yazarlar tarafından yukarıdaki cümleden açıklıkla söylenilen anlam çıkmasa da İslam hukuku ile ilgili kitaplara müracaat edildiğinde sözü edilen hususların gerçekliğinin ortaya çıktığının görülebileceği ifade ediliyor.

Cumhuriyet'te yayımlanan araştırmanın tamamına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.