Ellerinde kitaplar dillerinde isyanlar: Geldiler...

Ellerinde kitaplar dillerinde isyanlar: Geldiler.

Namı diğer bizim eşkıyalar. Bizim gençler...

Dimdik inançlarıyla ve isyanlarıyla karşılarına çıktılar.

Meydanlara çıktılar.

Meydan okudular.

Ve altı ay sonra, altı ay meydanlardan yoksun kaldıktan sonra...

Yine karşılarına çıktılar, yargılayanları yargıladılar, yine meydan okudular.

Anladık ve sevindik: Onlar bu memleketin Kardelen çiçekleridirler.

Ellerinde kitaplar dillerinde isyanlar geldiler, yine gelirler.

Ve bundan sonra da hep böyle gelecekler.

Çünkü onlar gelecek.

Çünkü sosyalizm gelecek.

Hem isim (istikbal) olarak, hem fiil/eylem (gelmek) olarak...

Sosyalizme gidilmeyecek. Şu kardelen çiçeklerinin yarattığı baharlarda sosyalizm gelecek.

Çünkü gelecek şimdi delifişek bir kuşağın tahayyülünde; geleceğin nüvesini zihinlerinde ve bedenlerinde ve inançlarında ve bilgilerinde üretenlerin ellerinde şekilleniyor, şekillenecek.

Çünkü “Değişim” diyenlere gülüyorlar. “Şike yapıyorsunuz! Asıl biz değiştireceğiz, işte bunun için de önce vahşi düzeninizi başınıza çalacağız” diyorlar.

“Yeni” diyenlere aldırmıyorlar. “Yenilediğiniz köhne dünyanız için değil başka bir dünya için varız, bunu da biz yaratacağız” diyorlar.

Biliyorlar: Solculuk adına şike yapmak oportünistliktir. Bunun panzehiri ise devrimcilik.

Şimdi oportünist çeteler de solculukta şike yapmıyor mu? “Majestelerinin muhalefeti” diye bir laf var ya.... İktidarın çıkarlarına hizmet eden anlamında... Şimdi bizde de akepenin “solcusu”, cemaatin “sosyalisti” dahi var ya... Görevleri devrimcilere muhalefet etmek, onların karşısına geçip solculuk cakası satmak ve hatta solculuk dersi vermek olanlar... İşte bunlara inat yeni bir devrimci kuşak yetişiyor.

Yaşasın! Devrimci bir genç kuşak yetişiyor: Solculuğu sosyalistlik, komünistlik mertebesine dek çıkaran ve bunu devrimcilik tarzıyla yeniden üreten bir kuşak.

Daha dün Ankara’daki Hopa davası mahkemesinde söylediklerine kulak verin, ne demek istediğimi anlarsınız: Onlar sadece eylemci değil onlar bilhassa bilinçli birer devrimci.

Bu yüzden neo-liberalizme, emperyalizme karşı olmak ile AKP’ye karşı olmanın bir ve aynı şey olduğunu söylüyorlar. Söylemesinler mi? Şikeye ortak mı olsunlar?

Aman devrimcilik yapmasınlar mı? AKP’ye itiraz ettiklerinde, maazallah Ergenekon filan mı olurlar? Yahu dalga mı geçiyorsunuz, adam mı seçiyorsunuz! İşte Kabe’niz AB’de de kriz oldu; demokrasi takkesi düştü diktatörlük keli göründü. AB müesses nizamı, başta Almanya ve Fransa, demokrasinin beşiği dedikleri Yunanistan’da referandumu engellemedi mi? Demokrasi, neo-liberalizmlerinde belli bir noktadan sonra lüks sayılmadı mı? Yunanistan ve İtalya’da duyun-u umumiye başladı. Bu ülkeleri artık Kemal Dervişler yönetmiyor mu? Merkel “barış tehlikeye girdi” demişti, yani sınıf barışı. Onlar da sınıf savaşı alevlenecek diye korkmuyorlar mı? Evet,AKP ve oportünist şike çeteleri de işte bundan korkuyor. Bu AKP dokuz yıldır iktidarda değil mi? AKP eliyle batılılaşma yani “muasır medeniyet seviyesi” dedikleri şey şimdi neo-liberalizme geldi dayandı...

Ve gençlerimiz işte buna isyan ediyorlar: Sizin bu vahşi düzeninizde fabrikalarda köle, üniversitelerde molla olmak istemiyoruz, derelerimizi HES’ler kurutmasın balıklar yüzsün istiyoruz. Ama Türkiye’de de bir oligarşi, sadece 100 aile, ülkemizin yüzde 30’unu cukkalıyor. Yağma yok!

Böyle diyebildikleri ve bu amaçla eyleyebildikleri için de onlara “terörist” diyorlar.

Mahkemede asıl söylediklerini televizyonlar, ana akım gazeteler vermedi elbette. Onları şimdilik bizler okuduk. Bunlar arasında gençlerimizde birisi “kamu malına zarar vermekle” suçlanmaktaydı. Şöyle dedi:

“Kamu malına zarar verdiğimi iddia ediyorlar, kafamı cama çarptılar cam kırıldı, eğer ortada bir zarar verme durumu söz konusuysa kamu malı bana zarar verdi!”

Hakikaten, özelleştirme şampiyonları, bizim gençler karşısında apışıp kalmış, kamusalcı dahi kesilmişti! Çünkü devlet de özelleştirmecilerin devleti, geçmişte olduğu gibi...

Oysa şimdi devrimci geçmişi, devrimci gelecekle birleştiriyor dev-eşkiyalar, eşkıya-gençler:

“bir elinde kitapları türküleriyle geldiler / dalga dalga aydınlık, dalga dalga aydınlık oldular/ yürüdüler karanlığın karanlığın üstüne/ meydanları zapt ettiler meydanları zapt ettiler yine.”