Geçen sene temmuz ayında Birgün gazetesinde bir ilan çıktı. Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. "Dev Genc'in proleterleri buluşuyor" şeklinde bir başlıkla verilmişti ilan. Buluşup, hasret giderecekti eski arka

Geçen sene temmuz ayında Birgün gazetesinde bir ilan çıktı. Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. "Dev Genc'in proleterleri buluşuyor" şeklinde bir başlıkla verilmişti ilan. Buluşup, hasret giderecekti eski arkadaşlar. Bu sene bir kez daha yaptılar aynı şeyi. Gelenekselleştirmeyi düşünüyorlar bu yemek işini. Buluşanlar, Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu'nun öğrencileriydi. Ankara'yı bilenler hatırlayacaktır; Beşevler'deydi okul. Ankara'daki en katmerli faşist işgali buradaydı. Merak ettim, açıp sordum. Nedir bu Dev Genc'in proleterleri, kim, niye taktı bu ismi size? Özgür Şahin'le konuştum, anlattıklarına bakılırsa, 'Dev Genc'in proleterleri' ifadesi hafif kalır. Yapılan aleni 'Don-kişotluk'. Bu tanım bana ait değil, küçümseme hiç değil.

Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu'nda okuyan bilcümle solcular oturur ve okula nasıl gideceklerini, faşist işgali nasıl kıracaklarını düşünür, tartışırlar. Pek çok grup, bunun olamayacağı, işgalin kırılamayacağı yönünde görüş belirtir. Dev Genç'lilerin görüşü ise farklıdır. ETYÖO dahil, tüm Beşevler'de işgalin kırılıp kırılmayacağını, faşistlerin durumu değil, devrimcilerin ne kadar kararlı olup olmadığı belli edecektir. Dev Genç'tiler okula toplu halde gidip gelme karar alır. İşte "Donkişot" tanımı bu tartışmalar sırasında diğer gruplar tarafından Dev Genç'lilere yakıştırılır. Alınmak bir tarafa, Donkişot olarak anılmak hoşlarına gider, Dev Genç'lilerin. Saf, temiz, korkusuz, güçlü ordularla tek başına savaşan, başarmanın istemekten geçtiğini bilen ve bunun için cesaretle adım atan Don-kişot'tan ne farkları vardır. Erkek Teknik'te işgal kırmak Donkişotluksa, buna itirazları yoktur.

YELDEĞİRMENLERİNE KARŞI
İlk harekete geçtiklerinde, yani okula, Emek Mahallesi'nde birleşerek toplu olarak gidip gelmeye başladıklarında sayıları 50-60 civarındadır. 0 kadar gencin başına ne iş gelebilir ki, diyen çıkabilir. Ama işler o kadar basit değildir. Geçecekleri bölge Beşevler'dir, girecekleri okul, Erkek Teknik'tir. Zor bir işe kalkışmıştır devrimciler, ne de olsa serde Donkişot-luk vardır. Her sokak başında, her caddede, her kavşakta, her okul önünde saldırıya uğrarlar. Her allanın günü böyle giderler okula. Okul çok geniş bir alana yayılmıştır, birbirinden bağımsız binalardan oluşmaktadır. Bunun anlamı açık; 60 kişi en az beş gruba ayrılacaktır. Faşistler devrimcilerin restini görmüş, mevcut güçlerine taşıma gruplarla güç katmıştır. Faşistler açısından simgesel bir önemi vardır bölgenin. Okulun içinde faşistler adeta cirit atmaktadır; bina başına düşen Dev Genç'li sayısı ise bir elin parmaklarını geçmemektedir. Sanırım, şimdilerde sık sık duyduğumuz 'eşit olmayan güç kullanımı' tabiri ilk kez Erkek Teknik'te kullanılmış olabilir.

Bu eşitsizliği yaratan, yalnızca faşistlerin sayıca çok olması değildi. Faşist işgallerin üç önemli sacayağı vardı; işgaller, polis ve idare desteğiyle sürüyordu. Devrimciler saldırıya uğrar, gözaltına alınan yine onlar olur, soruşturma onlar için açılırdı. Abarttığım sanılmasın, bir gün okula gitmenin bedeli onlarca yaralı, bir o kadar gözaltı olurdu. Devrimciler didik didik aranarak okula alınır, ama silahlı saldırıya uğrardı. Hep böyle devam ettiği sanılmasın; bu oranda bir inanmıştık ve gözkaralığın karşılığı olacaktı elbet. Altmış, yüz oldu bir ay sonra, yüzün dört yüze yaklaşması çok da uzun sürmedi. Bir grup Donkişot'un dayağı, ölümü göze alan kararlılığı eğik başların yukarı kalkmasını sağladı. Sessiz çoğunluk, susturulmuş kalabalık devrimcilerden yana saf tutmaya başladı. İki ay olmamıştı ki okula toplu halde gelip giden grubun sayısı bine dayandı. Bu sefer faşistler yalnızlığa itildiler, tecrit oldular. Okulu kapalı tutmak için akla hayale gelmeyecek yol ve yöntemler kullandılar. Erkek Teknik faşistlerin kalesi olmaktan çıkmıştı.

Bu dönemde silahlı saldırılar kitle katliamına dönüştü.

ErkekTeknik'li Dev Genç'lilerin ünleri yalnızca Beşevler bölgesiyle sınırlı değildi. Ankara'da hangi okulda sıkıntı yaşanıyorsa, orada biterlerdi. Beşevler'de rüştlerini ispat etmişlerdi bir kere; ne demiş şair, "Yangınlara fazla bakan gözler yaşarmaz." Biraz da bunun için çıkmıştı isimleri Dev Genc'in proleterlerine.

ZAFER BOZ ÖLDÜRÜLÜYOR
Devrimciler yine Emek Mahallesi'nde toplanmıştı, okula gideceklerdi. Tarih 5 Nisan 1978'di. Faşistler otomatik silahlarla saldırıya geçti grubun üstüne. Zafer Boz bu saldırıda hayatını kaybetti, onlarca insan yaraladı. Olay sonrası grup polisle çatışarak Hacettepe'ye, oradan da Cebeci'ye geldi. Ankara'da saldırıyı protesto için onlarca okulda eylem yapıldı; binler sokağa çıktı. Polis cenazeyi kaçırmıştı, Ankara'da tören yapılmasını istemiyordu. Ailesinin girişimleriyle cenaze ertesi gün polisin elinden alındı. Zafer Boz Bartınlıydı. Bartın'da binlerce insanın katıldığı bir tören düzenlendi. Yapılan konuşmalarda, Zafer'in katledilmesi zaferimizi engellemeyecek denildi.

Zafer Boz'un annesi bir mektup kaleme aldı oğlunun öldürülmesinin ardından. Mektup Devrimci Yol dergisinde yayınlandı. "Sevgili evlâtlarım" diye başlıyordu mektup ve şöyle devam ediyordu: "Hepinize devrimci mücadele yolunda başarılar temenni ederim. Şunu bilmelisiniz ki evlatlarım, ben yalnız Zafer'in değil hepinizin annesiyim. Ana yüreği istemiyor ki; siz ötesiniz. Devrim yolunda verdiğiniz bu kararlı mücadele halkımız ve güzel vatanımızın mutluluğu için olduğunu ben ve benim gibi anneleriniz kavramış bulunmakta ve kavramaktadırlar. Zafer, bu halk ve vatan uğruna halkların Devrimci Yol'unda mücadele verirken halk düşmanı faşist katiller tarafından öldürüldü. Üzülmemek elde değil. Bir anne olarak acımız sonsuz. Ancak analar doğurup faşizm öldürürken, evlat acısı ancak faşizmin yok olmasıyla ve kadın-erkek omuz omuza mücadele etmekle sona erecektir. Evlatlarım çok diyecek şeylerim var ama sizi fazla üzmek istemiyorum. Hepinizi sevgiyle selamlar, gözlerinizden öperim."

Dev Genc'in proleterlerinden birisiydi Zafer Boz. Haftaya diğer proleterleri hatırlatacağım.

Not: Şermin Demirel'i kaybettik. Ne tuhaf, kendisini hiç tanımadım. Oysa Sümer Teyze ve Nilüfer Ablayla yaklaşık 20 yıla uzanan bir arkadaşlığımız var. İkisini de İHD'nin kuruluş yıllarından bu yana tanıyorum. Özellikle Sümer Teyzeye dair bir parantez açılmalı ama parantezin içine, yıllarca içerdekiler için canla başla koşturan, dur durak bilmeyen enerjisiyle değme gençlere taş çıkartan tonton teyzemiz nasıl sığar bilemem! Devrimcidir Sümer Teyze; F tipi eyleminde de karşılaşırsınız, Dikmen Ahmet Arif Parkı'nda halkevi yararına satılacak gözlemeleri açarken de. Bir not da Nilüfer Abla için; 78'lilerin başardığı işler de emeği var. Bir bakarsınız, Konur Sokak'ta 78'liler standmm başındadır; bir bakarsınız Veysel Güney'in mezarını bulmak için Antep'te. Halkımızın deyimiyle 'anasının kızı'dır 0. Başsağlığı diliyorum; acılarını paylaşmak mümkün olsaydı keşke.