Kış kimilerine göre ölü sezon, kimilerine göre ise etkinliklerin en üst boyuta taşındığı yılın en canlı dönemidir. Kış biter yaz başlar...

Kış kimilerine göre ölü sezon, kimilerine göre ise etkinliklerin en üst boyuta taşındığı yılın en canlı dönemidir. Kış biter yaz başlar. Turizmciler için ölü sezon nihayet bulmuştur. Yeni- liberal sistemin başat propaganda, uyutma ve  uyuşturma aracı televizyon içinse sezon bitmiştir. Yıl boyu ilgiyle izlenen diziler birer birer yayından çekilirler. Yeni sezona yeni dizilerle ya da mevcutların yeni bölümleri ile devam edileceği vaki olduğundan izleyici merak ve heyecanını yaz boyunca diri tutarak kendini yeni sezona hazırlar.

Televizyon dizileri bu ülke insanını öylesine sarıp sarmalamıştır ki siyaseti de bir tür dizi film gibi algılayıp, genel seçimlerde, sevse de sevmese de alışmış olduğu dizinin devamı yönünde  oy kullanmıştır.

Sezon boyunca izlediği bu politik dizide; aşk, macera, şiddet, entrika, gözyaşı ve mizah adına ne varsa hepsini bulmuştur. Dizi sezon finalini bol reklamlı, şarkılı-türkülü, kasetli-küfürlü bir seçim süreciyle noktaladı. RTÜK, hiçbir küfür ‘biplenmediği  bu dizide şike yapmıştır. Seçim sürecine damgasını vuran YSK,  bir hayli çabalasa da, hiçbir zaman bir ÖSYM kadar ‘başarılı’ olamamıştır.

Ve gelinen noktada sandık komedisi bitmiş, trajedi başlamıştır. Bu haftadan  itibaren “bi daha, bi daha” şarkısının insana jilet arattıran arabesk versiyonuna hazır olun demeye bilmem gerek var mı?  ‘İleri demokrasi’nin kırmızı halılarıyla bezenmiş Parlamento’dan ülke semalarına bulut bulut yansıyacak bu can okuyucu müzik eşliğinde işkence tezgahlarına yatırılanların sesi boğulmaya çalışılacaktır. Parlamentoda “Beynelmilel” ile karşılanmayacağının, elbette ki farkında olan, eski köşedaşım S.Süreyya Önder;” demokrasilerde balkon diye bir kurum yoktur.” demiş. O senin sözünü ettiğin ‘ileri demokrasi’ değil ki.. ‘ İleri demokrasi’de balkonun hası var. Balkonun, yani insanlara tepeden bakmanın hazzını tatmış bir kere adam. Balkondan, yani tepeden bakıp ta  insanları birer böcek gibi gören göz, onları gaza boğmaktan ve öldürmekten sakınır mı? Sakınmadı ve  sakınmayacağı da aşikar.…

Kendisini,  bir tür Süperman gören bu zihni kalın kabuklu zihniyet için artık gerek görmediği takiye gömleğini çıkartıp uçuşa geçme zamanı gelmiştir.

Muttakilik ile şakilik arasındaki ince sınırın çoktan aşılmış olduğu sanıyorum önümüzdeki sezon dizi severlerce çok net olarak görülecek.  Şüphesiz şakileşmiş muttaki, kendisiyle birlikte Türkiye’yi de uçurduğunu söyleyecek. Malum balkon konuşmasına bakarsanız, değil Türkiye bütün dünyaya uçuracak güce sahip ‘mübarek’. O  gücün nereden geldiğini bilenlerin, viskilerini yudumlarken aralarında şöyle konuştuklarını duyar gibiyim; “ Rüzgar uygun eserse hindi bile uçar.”

Evet, yeni sezonda dizi, emperyalizm ve küresel kapitalizmin yazdığı senaryonun geçmişte tamamlanamayan kısımlarının hayata geçirilmesi çabalarıyla devam edecek. Çalışma yaşamına ilişkin eksik kalanlar tamamlanacak; sendikaların tamamen işlevsizleştirilmesi, esnek çalışmanın tam olarak oturtulması, kıdem tazminatlarının budanması vs….

Kürt hareketinin seçimden elini güçlendirerek çıkmış olması, Erdoğan’ı müzakere masasında daha da hırçınlaştıracağı kaçınılmaz gibi gözüküyor. Şiddet, tehdit, iç ve dış baskılara, eline geçirdiği yargıyı da ekleyerek, yoğurmaya çalışacağı süreç bakalım nasıl şekillenecek.

Seçim sonrası verilen beyanatlardan da anlaşılacağı üzere ABD orijinli ‘cemaat’ yeni Anayasa için gerekli Meclis çoğunluğunu sağlamış gözüküyor. İş bu çoğunluğu harekete geçirip süreci tamamlamaya kalıyor. Süreci tıkayacak her hangi bir güç de şimdilik mevcut gözükmüyor.

Zira, MHP “ Dizayn” başlıklı yazımda da  belirttiğim gibi yakın zaman içerisinde ‘burnu sürtülmüş’ olup, Wikileaks Belgelerinde sözü edilen  kalıba sokulma sürecine girmiştir.

Gerek Ekonomist, gerekse Financıal Times aracılığıyla dile getirilen ‘güçlü muhalefet’ – bir başka deyişle sistemin stepnesi- rolü biçilen CHP, biraz “bir bilen” biraz da “bir gülen” desteğiyle  belirli oranlarda bu role uygun hale gelmiş gözükmektedir. Zaten dizinin senaristleri içinde makbul olan, piyasanın değil Erdoğan’ın dişini sökmekten söz eden bir CHP olmasıydı.

Elbette ki hayat bir kurgular dizisinden ibaret değildir. İnsanların kafalarını dizilerden kaldırmasını sağlayacak, “biz de varız” diyen, direnen, her türlü zorbalığa karşı yılmadan örgütlenen sosyalistler, devrimciler de vardır. Bunların bir kısmı Meclise girmiş durundadır. İnanıyorum ki , kravatlarını son gün çıkartıp Meclis mikrofonuna asarak ‘sosyalistliğini’ kanıtlama çabasında olanlara benzemeyeceklerdir.

Parlamento dışı sosyalist muhalefeti şimdi, tarlalarda, işliklerde, fabrikalarda, atölyelerde, bürolarda, üniversitelerde, liselerde, meydanlarda ve sokaklarda daha zor, daha meşakkatli bir süreç bekliyor. Bu süreçte ( yakın gelecekte gündeme gelmesi kuvvetle muhtemel yeni “Çatı Partisi” girişimleri bir kenara), sosyalistlerin birlikte kuracağı mücadele, sosyalist bir odak daha da önem kazanacaktır.