Eskiden şehirlerarası yollarda hemen herkesin yaşadığı bir garip dayanışma- çatışma ikilemi vardı. Gittiğiniz yönde ilerde polis çevirmesi ya da radar uygulaması varsa, karşı yönden gelen araçlar sizi selektör yaparak uyarırlardı. Aynı yönde giden sürücüler ise birbirleriyle sollama, sıkıştırma yarışına girerlerdi.

Bireylerin “devletle” ve “kendi aralarındaki” ilişkiye dair bir ipucu gibi görülebilir bu hal. Bu toprakların insanlarının kendisini yöneten- denetleyene karşı geliştirdiği bir dayanışma tarzı. Devleti görme biçimi. Kim bilir ceberut devlet karşısında ezilmede ortak olduğunu bilinçsizce hissetmenin yansıması.

Uzun yıllar önce, sol görüşlü olduğu bilinen bir rektöre (evet öyle rektörler vardı!) MHP’li bir milletvekili telefon ederek kibarca ricacı olur. Söz konusu olan atılmak üzere olan memleketlisi bir doktora öğrencisidir. Rektör, vekile inceleyeceğini söyler ve genel sekretere öğrencinin durumunu sorar. Öğrencinin üniversitenin “en azılı solcularından” olduğu anlaşılır!

Hemşehricilik, oy kaygısı, kayırmacılık, köylülük, feodal değerler… Elbet hepsi de söz konusu olabilir bu olayda. Ama kaynağında bunlar da olsa ya da bunlar da aynı şeyle ilişkili olduğundan, azılı sağcı vekile azılı solcu öğrenci yararına ricacılık yaptıran, trafikte devlete karşı birbirini koruyan ama birbiriyle de kavga etmekten geri durmayan bir “ortak ruh” var(dı). Bu toprağın insanları, devlet denilen aygıtın ayırt etmeden hepsini ezdiğini iliklerinde hissederler. Bu nedenle aralarında ne kadar kavga etseler de devlete karşı birbirlerini çoğunlukla korurlar(dı).

Sonra “fahri trafik müfettişi”ni keşfetti muktedir. Ezdiklerinden bazılarına “örnek vatandaş” olursan sana devlet yetkisi vereceğim, kuralları bozanlara aynı benim gibi ceza yazabileceksin, dedi. Üstelik bu hal “bize” özgü de değil gibi.

***

Şimdi bir parantez açalım. Sigara tabi ki çok zararlı. 1980li yıllara kadar sigaranın zararlarını anlatan kampanyalar hiç bir etki yapmıyordu. Afişler, filmler, kitaplar boyunca sigara sağlığınıza çok zararlı diye anlatılmasına karşın kimse ciddiye almıyordu. Reagan döneminde, sigara karşıtı kampanya farklı bir ana fikir üzerine inşa edildi. Tema, yanındaki sigara içerek senin sağlığını tehdit ediyor, olarak değiştirildi. Pasif içiciliğin zararlarının bilimsel kanıtlarından öte bir gerekçesi vardı. Devlet, yanındaki potansiyel düşmanın olabilir demeye getiriyordu. Sonrasını biliyoruz, açık havada metrelerce uzakta sigara içenlere bile düşmanlık besleyenler, müdahale edenler oluverdi. Neoliberalizmin yükselişiyle sigara karşıtı kampanyaların içeriklerindeki değişim ilginç değil mi?

Demem o ki, ne kadar kızgın, ne kadar Kürtlere karşı düşmanlaşmış, ne kadar HDP ile PKK’yi bir ve aynıymış gibi görmeye başlamış, ne kadar PKK’nin öldürdüğü öğretmenlere canı yanmış olsa da, bu toplumdan hiç kimse kendi kendine gidip genç bir kadını kıstırıp, insanlıkdışı bir şekilde katletmez(di). Kışkırtılmış, bilenmiş, organize edilmiş bir “tetikçi” bile bastığı HDP bürosunda sadece savunmasız bir kadın olduğunu görünce, cinayetten vazgeçer(di). Katili iyi tanımamız şart. Toplum birbirini kırmaz, devlet toplumu birbirine kırdırır. Cinayete, yıllardır devlete mafyalık yapmış olanın bile isyan etmesi de bundan değil mi?

***

Kadim devleti ele geçirmiş olanlar, devlet olmanın en çıplak haline bürünmüş durumdalar. Bütün süsleri, boyaları, makyajları döküldü. Ne kadar güçsüz olduklarının kendileri de farkında. Ellerinde kala kala bizi birbirimize kırdırmaktan başka taktik kalmadı.

Üstelik ilk kez bu taktiği uygulamıyor. 6-7 eylül katliamlarıyla devletin “Amerikan jandarması” olmaya soyunması arasındaki eş zamanlılık da böyle değil miydi? O zaman da bir yandan ABD’nin ucuz sınır karakolu olurken aynı zamanda içerde yağmaya girişmemiş miydi? O zamanda toplum din üzerinden birbirine düşman edilmemiş miydi?

Şimdi “burası bizim ülkemiz değil bize düşman olanların ülkesi” demekten vazgeçip; burası bizim hepimizin beraberce memleketi ve bize düşman olanların yönetimi altındayız, demeye başlamalıyız birbirimize. Beraberce, bir arada yaşayabilmemizin yolunun düşmanın kim olduğunu anlamamızdan geçtiğini birbirimize bıkmadan, usanmadan anlatmamız gerekli. Beraber olursak birlikte başarabiliriz. Aramızda düşman yok, hepimiz eziliyor hepimiz öldürülüyoruz. Çöken toplum değil devlet ve bizim başımıza değil onların başına çökmesi için bir arada olmalıyız.