Koronavirüs salgını ile uğraşırken boş durmak istemeyen iktidar, hazırlıksız yakalanması neticesinde salgının ülkeye verdiği zararı göstermemek, özellikle Umrecilerin salgına neden olduğu gerçeğini örtmek, alınan ekonomik önlemlerin yetersizliğini saklamak için toplumun dikkatini, yarattığı yeni düşmanların üzerine çekmeye çalıştı...

Uyguladığı politika hep aynı…

Aymazlık ve yetersizlik nedeniyle ortaya çıkan kötü sonucun müsebbibi hep başkalarıdır! Bulduğu günah keçisinin üzerine nedenler yüklenir ve geriye çekilir!

***

Salgın öncesinde iktidar öyle büyük hatalar yaptı ki, birden yurttaş ölümleri arttı. Iktidara güven kalmadı. Peşi sıra gelen haberlerle büyük panik yaşandı.

Ve ölüm korkusu ülkeyi sardı! Dünyayı etkileyen salgının getirdiği psikoloji, yurttaşlarımızı daha da tedirgin etti.

***

İlk kez açlık ve ölüm korkusunu birlikte yaşayan halkımız, maske ve kolonya dağıtmaktan başka umut vermeyen iktidarın yerine belediyelerin, özellikle CHP’li belediyelerin, koordineli, dikkatli ve sorun çözücü hizmetleriyle biraz olsun rahatladı.

18 yıldır yapılmayan sosyal belediyecilik son bir ay içinde gerçek tanımına uygun bir şekilde canlanmıştı. Bu durum AKP iktidarını müthiş korkuttu. Halk için karşılıksız hizmet eden belediyelere önce, ‘Devlet içinde devlet’ tanımı yapıldı. Sonra; 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile ilgili açıklamada, yani milletin kayıtsız egemenliğinin ilan edildiği günde, halkın doğrudan seçtiği belediyelere terörist yaftası yapıştırıldı!

***

Bağışlar ve kamu kaynağıyla yasal görevi olan hizmeti veren belediyelere kıskançlıkla önce ‘Devlet içinde devlet olmaz’ denildi. Bu sözdeki cehalet ortaya çıktı. Çünkü belediyelerin anayasal bir devlet kurumu olduğu gerçeği öğrenildi. Bu defa hırs aklın önüne geçerek belediyeler yaptıklarıyla terör örgütlerine benzetildi. Bu üslup en hafif deyimle vicdani ve siyasi ahlaka aykırıdır…

***

“Devlet içinde devlet” tanımı yakın tarihimizin önemli simgesidir!

Yani; “Devletin kurum ve kuruluşlarının yanı sıra, devlete sızan bir hizibin kendileri ve yandaşlarının varlığını sürdürmek adına zaman zaman yeni kurum ve kuruluşlar oluşturup, bazen ve çokça zaman, mevcut kurumlarının içine girip çoğunluğu sağlayarak devletin yapısına paralel işlev görebilmesiydi! Bu tanımın son somut örneği FETÖ’dür!

***

Fethullah Gülen cemaati hem partinin kuruluşunda hem de seçimleri kazandıktan sonra ülke yönetiminde AKP iktidarıyla birlikte olmuştu! Erbakan misyonu taşıyan siyasi partiler ve siyasetçiler rahatsız oldukları AKP saflarında yer almadılar. Kadrosu olmayan AKP çareyi Gülencileri siyaset, devlet, güvenlik, yargı ve ekonomi kadrolarına doldurmakta buldu. Iktidarı paylaştı. Meclis’te onların istedikleri yasaları çıkardı.

Ta ki; 17/25 Aralık çıkar çatışmasına kadar. Böylece birlikte yürüdükleri yoldan ayrıldılar!

“Ne istediniz de vermedik!” özdeyişi sonrasında kasetlerle bel altına inen çatışma, Gülen’in “paralel devlet” olduğu itirafıyla son buldu… Ve ondan sonrası malum. Kanlı hain FETÖ kalkışması! Yani “Devlet içinde devleti bilen bu zihniyet, şimdi devletin içinde parti devleti ile yer alıyor.

***

İktidar, salgınla ilgili yapılması gerekenleri samimiyetle yapmıyor. Yurttaşlar yarınlarıyla ilgili tarifsiz kaygı içindeler! Bu kritik günlerde dalga geçer gibi dağıtılan CB imzalı kolonya ve maskeler salgına çare olmuyor! Kısaca parti devleti, vatandaşının can ve malına sahip çıkamıyor.

***

Ekonomi kötü. Zam üstüne zam yapılıyor. Sosyal devletler salgında doğalgaz, elektrik ve su parası almazken, biz akaryakıt, doğalgaz ve elektriğe zam yapıyoruz… Gıda ve temizlik ürünlerinin fiyatı her gün daha da artıyor! CHP salgın sonrasıyla ilgili raporunda “Kapatılan 144 bin 690 işyerinde yaklaşık 5 milyon 190 bin kişinin işten çıkarıldığını” açıklıyor…

***

Bugün iktidar şunu iyice görmeli; gerçek hizmeti veren, yurttaşın bugününü ve yarınını düşünen, yasaların verdiği görevleri eksiksiz yerine getirmeye çalışan CHP’li belediyeler! Onlarla boşuna kavga etmeyin! Siz kıskansanız da bugün için onlar halkın umudu oldular!