Ali Kocatepe: En büyük düşüm; ülkemin gerçek bir hukuk devleti olabildiğini görmek!

Devlet ve halk el ele yaşayalım…

ÖZLEM ÖZDEMİR / info@ozlemozdemir.net -@ozlemozdemir

Fotoğraflar: PINAR ERTE / www.pinarerte.com

Aysun ve Ali Kocatepe için söylenecek çok söz var, pek çoğumuzun çocukluğu ya da gençliğinin sanatçıları onlar. Aysun Kocatepe yeni bir albüm hazırlığında, bu vesileyle iş ve evlilikle birlikte geçen otuz yılı onların ağzından dinleyelim istedim. Aysun Hanım’a da albümün ilk röportajını bize verdiği için de teşekkür ederim...

Aysun Hanım yeni albüm hazırlığındasınız, özel bir seçki hazırlamışsınız. Nasıl bir albüm geliyor?
Aysun Kocatepe:
En son albümümü 2009’da çıkarmıştım, yeni bir albüme girelim dedik. Yeni bir şarkı yerine Ali ile ne yapalım diye düşündük ve Ali 70 tane şarkı çıkardı. Hepimizin bildiğimi, hit olmuş şarkılar. Sezen Aksu, Hümeyra, Bora Ayanoğlu, Kenan Doğulu, Özdemir Erdoğan, Melih Kibar, İlhan Şeşen gibi aklınıza gelebilecek bir sürü ismin şarkıları var içinde. Bu şarkıların şöyle bir özelliği var: Bazı şarkılar tek ama genelde potpuri olarak okundu, birbiri ardına bağlanarak giriyor. Bir de dijital hiçbir şey kullanmadık, tamamen akustik bir kayıt. Bu kadar şarkının toplanması kolay değil ama şarkılarını veren tüm dostlara teşekkür ediyoruz, hangi şarkıyı istiyorsan oku dediler. Albümde 3 tane de konuğum var: Murat Dalkılıç, Kubat ve Cemil Demirbakan. İlk klibimiz çekilecek yakında, yayın tarihimiz de 15 Ocak 2016. İlk demeci de size vermiş oldum.
Ali Kocatepe: Albümün adı “Aşka 22 Durak” oldu. 22 şarkı seçtik.


devlet-ve-halk-el-ele-yasayalim-90189-1.İstanbullusunuz. Ekonomi okumuşsunuz, müziğe de evlendikten sonra başladınız. Aileniz müzikle uğraşmanızı istemedi mi?
Aysun K.: Ben kendimi bildim bileli şarkı söylerim. Sokakta arkadaşlarımla oynarken şarkı söylerdim, herkes beni bilirdi mahallede. Kendi içimde bu tutku devam etti. Benim babam Çetin İnöntepe, orkestra şefi. Ben 13-14 yaşlarındayken babamın arkadaşları; Aysun’un sesi çok güzel, ona bir plak yapalım dediler ama babam daha çok küçük dedi. Ben de zaten hiç böyle bir şey düşünmüyordum. Şarkıcı olmak gibi bir hevesim yoktu. Avusturya Lisesi’nde okurken de arkadaşlarım bana kızardı, sesin güzel, yarışmalarda sen niçin bizim okulu temsil etmiyorsun diye. Önce tıp okumak istedim ama son anda ekonomi tercih ettim. Onu da son sınıfta bıraktım. Ancak Ali ile tanıştıktan sonra müzik için ona olabilir dedim. Zaten çocukluğumdan beri şarkı söylüyorum, ailemde sanatçılar var.

Selma Güneri halanızmış…
Aysun K.: Evet halam Selma Güneri ama anneler bir, babalar ayrı. Özellikle sinemada tanınan, sonra da şarkıcılık yapmış biri. Sahne aldığı yerlere götürürlerdi beni. Onun babası Lütfi Güneri meşhur bir Türk Sanat Müziği sanatçısı, dayısı Ahmet Üstün de ses sanatçısı ve oyuncu. Böyle bir çevre içinde yetiştim. Onun için sahne kültürüm var. Behiye Aksoy’un son zamanlarına rastladım mesela, kordonu vura vura sahneye bir çıkışı vardı ki... Neşe Karaböcek de sahneye hızlı hızlı çıkar, önde dururdu. Ben bunlara yetiştiğim için mutluyum.
Ali K.: Bunları yakın markajda yakalamış olmak müthiş bir şey. Selma’yı ben Aysun’dan önce tanırdım, hem programa çıktık, hem de 70’lerin sonunda Onno Tunç, Emin Fındıkoğlu ve ben Polifon diye bir müzik okulu açmıştık. Selma da bizim sahne repertuarını hazırlardı. Sonra benim şarkılarımı da okudu.

Ali Bey olmasa şarkıcılık yapmayacaktınız belki de…
Ali K.:
Aysun’la evlendiğimizde güzel bir sesi ve çok güçlü bir kulağı olduğunu fark ettim. Onun hiç niyeti yoktu, çok ısrar ettim ve çok zor ikna ettim.
Aysun K.: Müzik hep benim içimde vardı. Belki babamdan da kaynaklıdır bu. Babam gece gider, sabaha karşı gelirdi. Ve ben annemin bu konuda zorluk yaşadığını biliyorum. Belki psikolojik olabilir, çocukken babamı az görüyordum. Ben sabah okula gidiyordum, babam eve geliyordu. Babam müziğin içinde olmasına rağmen beni empoze etmek istemedi ama hiçbir şey de söylemedi. Onun için üniversite konserleriyle şarkıcılığa yumuşak geçiş yaptım.

Sonra da ilk albümünüz “Güldeste” 1986’da çıktı.
Aysun K.:
Albüm çıkmadan önce Ali’ye dedim ki; Timur Selçuk’tan daha ders alıyorum, sen de bana eşlik et albümde, bunu mütevazı olarak çıkaralım. Ama o kadar özel bir dinleyicisi olmuş ki o albümün… Sonra her iki senede bir albüm çıkarmaya başladım. Tam her şey iyiye giderken, 94’teki albümden sonra bir sürü aksilikler oldu ve yeni albüm çıkaramadım. Kızım da doğmuştu. O dönem beni biraz geri götürdü. 2000’li yıllarda tekrar çıktığımda belli bir yaş grubunu kaybetmiş oldum. Onun için şimdiki en büyük amacım, bu albümle o yaş grubunu yakalamak. Zaten bu albümün ikincisi de gelecek.

Peki, birlikte sahne almaya ne zaman başladınız?
Aysun K.:
Ben Ali’ye sadece üniversite konserleri için olur dedim. Çünkü gece kulüplerinde şarkı söylemek benim yapımda yok. Ama tabii öyle kalmıyor. Gittiğimiz her yerde benden bir şarkı isteniyor, çıkıp bir şarkı söylüyorum mutlaka ama hiçbir zaman ismimi koydurmadım, şarkıcı olmaya hazır değildim. Ta ki ahbabımız Cem Yazıcı bir gün, “Bak çok istek var, benim mekânımda birlikte söyleyin, ismini de koyalım artık” deyince, ben de artık tamam dedim. Böylece ilk olarak onun Mecidiyeköy’deki yerinde, 90’lı yıllardı, profesyonel olarak şarkıcılığa başladım.

devlet-ve-halk-el-ele-yasayalim-90191-1.

HOBİLERİMİ MESLEĞE DÖNÜŞTÜRDÜM

Ali Bey, sizin babanız Elazığlı, Çanakkale Savaş gazisi. Anneniz Giritli ve İzmir’de bulmuşlar birbirlerini. Siz çocukken ne olmak istiyorsunuz?
Ali K.:
Çocukluğumda hayalim, radyolarda maç anlatan futbol spikeri olmaktı. Öğretmenim her pazartesi günü bana maç anlattırırdı. Yıllar sonra TRT’ye prodüktör olarak girdiğimde bunu başardım, yıllarca radyo ve televizyonlarda maç anlattım. İlk idealimi gerçekleştirmiş oldum.

Ama siz çocukken akordeoncu olmak istiyormuşsunuz?
Ali K.: Doğru, gittiğimiz düğünlerde orkestrada akordeon çalanları görünce kendime böyle bir hedef koymuştum. Ortaokulu bitirdiğimde babam ne hediye istiyorsun deyince, akordeon istedim ve ders almaya başladım. Sonra da lisede arkadaşlarımla birlikte grubumuz oldu, önce okul konserleri sonra geceleri profesyonel olarak çalışmaya başladım. Ardından gelen tekliflerle ilk plağımı doldurduğumda daha 21 yaşındaydım. Üniversitede okuma nedenim sadece diploma almak içindi. Ama hedefim müzikle ilgili bir iş yapmaktı, bugüne kadar da yapımcı, besteci, yorumcu ve söz yazarı olarak müziğe emek vererek hayatımı devam ettirdim. Hayatımda hiç sıkılmadım çünkü hobilerimi meslek hayatıma dönüştürdüm.

Sizin tanışmanız da çok hoş.
Ali K.:
Sezen Aksu için sürpriz bir yaş günü partisi organize ettim. Selma’ya(Güneri) da haber verdim. Selma’yı yanında fıstık gibi bir kızla geldi. Oturması için yanımda yer açtım. Meğer Selma’nın yeğeniymiş…

Aysun Hanım siz neler hissettiniz?
Aysun K.:
Bir şekilde beni yanına oturtmuş zaten. Beni ve Selma’yı eve bıraktı o gece. Ertesi gün bir yere gidilecekti, ben gelemem dedim. On- on beş gün sonra ikinci kez davet ettiğinde, babam hatta şöyle bir şey söyledi, “Ali Kocatepe’yi tanımam ama hissediyorum o iyi bir insan. Gitmek istiyorsan git, izin veriyorum,” dedi. Ben de tamam dedim. Sonra arada bir çıkmaya başladık. Farklı geldi Ali çünkü o zamana kadar olan erkek arkadaşlarım genelde benim yaşımdaydı.

Kaç yaş var aranızda?
Aysun K.:
15 yaş var. Ali bana daha olgun geldi.

Ali Bey, tanıştıktan 4 ay sonra evlenme teklif etmişsiniz, ne kadar çabuk.
Ali K.:
13 Temmuz’da tanıştık. Kasım’da evlenme teklif ettim. Hemen de nişanlandık.
Aysun K.: Bir de benim evliliğe niyetim yoktu. Üniversite bitecek, lisanım var diye rehberlik yapabilirim, yurt dışına açılma gibi ideallerim vardı üstelik. Ama bir anda bir şeyler geliyor, planlanmıyor böyle şeyler. Evlilik teklif ettiğinde, neden olmasın çıkıverdi ağzımdan…

ALİ İLE HAYATIM DEĞİŞTİ

devlet-ve-halk-el-ele-yasayalim-90192-1.

Kendi nikâhınızda sahne almanız da çok hoş. Halit Kıvanç ile Cenk Koray sunmuş töreninizi.
Ali K.: Rahmetli Cenk Koray, “Biri Kocatepe biri İnöntepe, alın birbirinizi tepe tepe kullanın” demişti… Ben o zaman Erkekçe dergisinin Yazı İşleri Müdürü’ydüm. Onun da ödül törenini o güne koyduk, davetliler de var. Şan Müzikholünü 1000 kişi doldurdu.
Aysun K.: Benim için çok zordu. Bir tarafımda Sezen Aksu, bir tarafımda Nükhet Duru, pek çok sanatçı, bir yandan ödüller de dağıtılıyor, halk orada... Zaten evliliğin verdiği bir heyecan var bir de şarkı söylettiler, benim için çok farklı bir ortamdı. Birden tanıştığım kişilere bakın: Sezen Aksu, Ayşegül Aldinç, Doğan Canku, Onno Tunç, Zülfü Livaneli... Babamdan dolayı tanıdığım sanatçılar vardı ama Ali ile hayatım değişti.

Hiç sıkılmadınız mı birbirinizden? Beraber yaşıyorsunuz, beraber iş yapıyorsunuz?
Aysun K:
Doğru söylüyorsunuz ama ikimiz sadece müzik yapıyor olsak bir süre sonra bunaldık diyebilirdik. Ali’nin müzik dışında da meşguliyetleri olunca, bu ikimizi de kurtardı. Onun dışında aramızda Aysun oraya gidemez ya da şuraya gittin 3 gün kalamazsın gibi şeyler yok. Hem alanlarımız hem ortak paylaştığımız noktalar var.
Ali K.: Ben müzikle ilgili ama icracılığın dışında başka işler de yaptım. Hoşlandığımız şeyler birbirine paralel olunca, yaşantımızın içinde monotonluğu kırıyoruz. Haftada en az bir gün sinemaya gider, dışarıda yemek yeriz, seyahatlerimiz oluyor. Birbirinizi de seviyor, sayıyorsanız ve karşılıklı anlayışla birbirinizi besliyorsanız beraberlik daha güçleniyor.

Uzun süreli ilişkilerin temelinde arkadaşlık ve alanları korumak önemli olmalı?
Aysun K.: Elbette. Birbirimize bıktık gibi tavrımız hiç olmaz, olsa zaten otuz sene bir arada durulmaz. Elbette tartışıyoruz ama kavga etmiyoruz, önemli olan o. Ayrıca ruh ikizi derler ya ben ona inanmıyorum ve tasvip etmiyorum, çok sıkıcı bence. Karı koca olmak şart değil, erkek arkadaşın da olsa, gerçek olarak yakaladığın bir şey varsa, onu zaten kaybetmek istemiyorsun. Kaybedildikten sonra tekrar aynı şeyin yakalanması çok zor olabilir.
Ali K.: Tartışmak kavgaya dönüşmüyor bizde. Tabii ki ilişkide yanlışlara düşebiliriz, ben de hata yapabilirim o da yapabilir. Eğer onları telafi edecek olgunluğunuz varsa zaten diyalog içinde çözmeyi başarabiliyorsunuz. Biz otuz yıl içinde bunu yapabildik. Şimdi ilişkilere bakıyoruz da, biliyor musunuz altı aydır beraberiz çok uzadı gibi beyanatlar okuyoruz...

devlet-ve-halk-el-ele-yasayalim-90193-1.Müzik hayatınızda çok değerli isimlerle çalıştınız, özellikle bahsetmek istedikleriniz var mı?
Aysun K.: Bir sürü kişi var ama bir kişi çok özel, Erol Büyükburç. Çocukken onun sırtında gezerdim, beni çok severdi. O bir ilahtı, bugünkü gençler belki onu o kadar iyi tanımıyorlardır. Bebek Belediye Gazinosu’nda çıkardı, babam da onun orkestrasıyla çalışıyordu. Aşıktım ona. Bir gün hiç unutmuyorum, tam sahneye çıkacak beni kucağına aldı. Papyon takmış ama ben çok yaramazım, papyonunu bir çektim, papyon da gömlek de yırtıldı! Babamın bana bir bakışı bar anlatamam… Adam sahneye çıkacak, herkes bekliyor ama o hiç önemli değil müşteriler beş dakika beklesin dedi ve gömleğini değiştirdi. Bir de Kadir İnanır var benim için önemli olan, onu anlatmadan geçmeyeyim. Çok ufakken Antalya Film Festivali’nin maskotuydum ben, çünkü dayım magazin müdürü, ben de gidiyorum hep onunla. O zamanlar Kadir İnanır daha çok genç ve ben orada da Kadir İnanır’ın sırtındaydım. Yıllar sonra Selma Güneri ile film çekerlerken Kadir abiyi gördüğümde, “Beni hatırladın mı?” dedim. O da, “Seni nasıl unutabilirim, seni takip ediyorum,” dedi. O iki kişi benim için çok özel...
Ali K.: Aysun’un hayatında Erol Büyükburç nasıl etkili olduysa, benim de hayatımda da önemlidir. Müziğe başladığım ilk dönemlerde onun da zirvede olduğu dönemdi. Gazetecilik yaparken, o İzmir’e konsere geldiğinde röportajlarda çok sıkı fıkı olmuştuk. Ben daha ilk plağımı doldurmadan önce, bir gün Alsancak’ta Pasaport kahvesinde buluştuk ve ben ona ilk bestemin sözlerini okudum. İlk onunla paylaşmıştım sanatçı olarak. Onun için, Erol Büyükburç benim için de çok özeldir.

İkinci bir Ali Kocatepe vakası varmış bir dönem. Hatta tanışmışsınız.
Ali K.:
O müziği bıraktı herhalde. Yıllarca pavyonlarda onun ismini duyan, beni arayıp “Pavyona mı düştün?” diyordu. (Gülüyor)

Türkiye çok değişti, meslek hayatınıza başladığınızdan bu yana sizce neler değişti?
Ali K.:
Bir örnekle açıklayayım: Aysun’un ilk albümünü yaptığımız zaman, o albümdeki bütün şarkıları canlı kaydetmiştik. Sonraki dönemlerde biz de elektroniğe geçtik. Önümüzdeki sene Aysun’un 30. Sanat Yılı olacak, 30 yıl sonra tekrar o lezzeti yakalama ihtiyacı duyduk. Türkiye’de yeni bir kuşak, 90’lardan sonra elektronik müziğin üzerine sloganlarla bestelenmiş şarkılarla yaşadı. Biraz iş ucuzladı, eski şarkıların lezzeti, hem melodi hem söz zenginliği bugün yok.

Ülke olarak içinde bulunduğumuz süreçte neler hissediyorsunuz ve temennileriniz nedir?
Aysun K.: Türkiye’nin durumuna bakacak olursak; çok kısa sürede iki seçim yaptık, bu bile başlı başına kolay bir şey değil. Terör aldı başını gidiyor. Geçenlerde Fransa’da yaşanan olayı gördük. Kaygı duyuyor musun desen, tabii ki duyuyorum. Hem kendi adıma duyuyorum hem de bir kızım var, hayata yeni atıldı. Türkiye çok güzel, kendi ülkemiz, bazı şeyleri götürebilecek mi, zorlanmalar olacak mı bilmiyoruz. Kafamıza uyan şeyler de var, uymayan da çok şey var ama birey olarak ne yapabiliyoruz? Oy veririz, hakkımızı yasal olarak aramaya devam ederiz, sonuç alınır alınmaz ayrı, toplumu aydınlatmak adına belli misyonlar yükleniriz ama onun da sınırı vardır. Çünkü senin sınırın başkasının sınırını aşmak olabilir. Düşünce özgürlüğümüz var, kendi adımıza doğru, dürüst olmaya, etrafımızı aydınlatmaya çalışıyoruz. Herhangi bir parti adına konuşmuyorum ama ben bir sanatçıyım; insanlık daha iyi olsun, her şey güzelleşsin, oturup bunları konuşmayalım istiyorum. Bugün Türkiye’de şöyle bir müzikal yapıldı, gençlerimiz şunu başardı gibi şeyler konuşalım, devlet ve halk el ele yaşayalım... Bir huzursuzluk var, belli bir kesim rahat, belli bir kesim mutsuz. Ben bir sanatçı olarak üstüme düşeni yapmaya çalışıyorum. Elimizden gelmeyen noktalarda ise, kendi aydınlığımda yoluma devam etmeye çalışıyorum. Karanlığı hiç sevmem!
Ali K.: En kısa sürede ülkemin gerçek bir hukuk devleti olabildiğini görmek, en büyük düşüm bu. Çünkü onu sağladığımız takdirde özgürlükler de artmış olacak, herkesin mutluğu, işi gücü, ilişkisi daha iyi bir noktaya gelecek. Hayatı güzel yaşamak her insanın en büyük amacıysa; bu amaca ulaşmak için gerçek bir hukuk devleti olmamız lazım. Ondan sonrası çorap söküğü gibi gidebilir. İlk gençlik yıllarımdan bugüne, şu anda hukukun en çok çiğnendiği ve haksızlıkların en üst düzeye çıktığı bir dönemi yaşıyorum hayatımda. İnşallah ben de o günleri görebileceğim…

Gazetecilik yaptığınız dönemi düşününce aradaki farklar daha nettir belki?
Ali K.: Benim gazetecilik yaptığım dönem farklıydı. Sıkıyönetim döneminde biz “Erkekçe” gibi bir dergiyi çıkarıyorduk. Her ay savcılığa gidip ifade verirdim ama o savcılar o kadar güzel yaklaşırlardı ki; neredeyse beni konuşturmaz, benim savunmamı onlar yazarlardı. Her mahkemeye verilişimde beraat ederdim. Ama bir yandan da öyle bir dönem ki; Yılmaz Güney’in haberini yapmak ve resmini koymak yasak. Ben eski eşiyle yapılan bir röportajın yayınlanmasından sorumlu olarak çağırıldım, sıkıyönetimdeki Albay Yayın Yönetmeni rahmetli Ercan Arıklı’yı da sorguya çekti ve sonunda ben mahkûm oldum. Neredeyse 3 ay yatmak gerekecekti ki, o dönemde Nazlı Ilıcak özel bir şekilde gündüz çıkıp geceleri yatıyordu, ben de onu planlamıştım. Fakat Adalet Bakanı cezamı veto etti ve ben kurtuldum. 1 hafta sonra da o ceza, ceza olmaktan çıktı. Böyle şeyler de yaşadım ama her şeye rağmen hukuk vardı. Şimdiden çok farklıydı...

Son olarak kızınız İlkyaz, müzikle ilgili bir kariyer düşünüyor mu?
Aysun K.: İlkyaz, Bilgi Üniversitesi Sinema TV bölümünü bitirdi. Kısa metrajlı film çekti, ödül aldı. İki yıl BKM’de tiyatro yaptı. Dizi, yönetmenlik gibi işlerle uğraşıyor, şarkıcı olmak istemiyor. Ama şan dersi alıyor ki müzikal olursa lazım olur diye.

devlet-ve-halk-el-ele-yasayalim-90194-1.