Devletin bahçesinde eyalet kurmak!

Anayasa değişikliğinin ölçüsüz bir güç yoğunlaşması ve tek kişi etrafında bir merkezileşme doğuracağı konusunda bir görüş birliği oluştu. Yarılma, evet diyenlerin böyle bir merkezileşmenin Türkiye’yi güçlendireceğine, hayır diyenlerin ise bir felakete götüreceğine inanmasından kaynaklanıyor.

Son yazımda bu merkezileşmenin sadece üst basamaklarının tartışıldığına, bu merkezin altındaki yönetsel ve ekonomik düzenin referandum sürecinde yeterince gündeme getirilmediğine değindim. Önümüzdeki dönemde ekonomiyle idari yapının güçlü Cumhurbaşkanı modeli etrafında daha güçlü bir füzyona girmesinin öngörüldüğünü vurguladım.

Kuşkusuz böylesi bir yeniden yapılanmanın işlevsel işbölümü kadar topraksal-yönetsel işbölümü açısından da tartışılması gerekiyordu. 3 Aralık 2016 tarihli BirGün yazımda bu idari yapılanmanın büyük olasılıkla daha da yaygınlaştırılmış büyük şehir modeline dayandırılacağının altını çizmiştim. Güncelliği nedeniyle bu değerlendirmenin bir bölümünü tekrar aktarıyorum;

Başkanlık sistemi idari açıdan bir il sisteminin üzerine oturtulmak isteniyor. Başkanlık sisteminin hâkim olduğu birçok ülkede var olan eyalet-seçilmiş vali yerine bizde, il sınırlarına hükmeden seçilmiş büyükşehir belediye başkanı öne çıkacak. Muhtemel ki olağanüstü koşullarda kullanılmak üzere atanmış valiler görev yapmayı sürdürecekler; ancak il denildiğinde, Başkan’ın muhatabı büyükşehir belediye başkanları olacak.

Bu senaryo doğruysa; Diyarbakır, Van, Mardin gibi HDP’li belediye başkanlarının bulunduğu büyükşehir belediyelerine kayyum ataması yapılmış olması da gayet anlaşılabilir hale geliyor. Önümüzdeki günlerde bu sistem tartışılırken, bu bölgedeki büyükşehirlere dönüp bakan “milliyetçi refleksin” aklına, geleceğe yönelik başka fikirler gelmemiş olacak!

Cumhurbaşkanı’nın yerel yönetimlerden sorumlu başdanışmanı Şükrü Karatepe’nin yaptığı bir değerlendirme işte o “milliyetçi refleksi” harekete geçirdi. Karatepe şöyle söylüyor;

“Şehir yönetiminin başkanlık sistemine uyumlu hale getirilmesi için düzenlemeler yapılırken, büyük şehirlerin hizmetler alanında değişen rolü dikkate alınarak, şehir yönetimi yeniden tanımlanmalıdır. Bu tanımlama yapılırken, büyükşehir belediye başkanına doğrudan ‘şehir başkanı’ veya ‘büyükşehir başkanı’ gibi bir ad verilmelidir. Bütün şehirde (30 büyükşehir) özel idarelerin kalkması ve iki başlı yürütmenin sona ermesi ise başkanlık sisteminin tam olarak kurulması yönünde atılan önemli bir adımdır.

Anayasa değişikliği ile yürütmede tek başlılık sağlandıktan sonra, şehirlerin tamamında bütün şehir uygulamasına geçilerek yönetimde de tek başlılık sağlanmalıdır”.

Ancak Karatepe bu noktada durmayıp, muhtemelen Kürt seçmenlere şirin görünme kaygısıyla bu yönetim sistemi için Eyalet sisteminin olduğu Çin’i örnek gösterip, ekliyor;

“Çin’de, şehirlerin bir kısmı farklı statülerde kuruluyor. Bütün politikalarını, ulusal birlik ve güvenliğe öncelik vererek oluşturan Çin, büyüyen ve gelişen şehirlerine yeni yönetim modelleri uyguluyor. Güvenlik kaygısıyla resmi açıklamalarda yüksek sesle dile getirilmese bile, Türkiye de bu süreçten etkileniyor.”

Bu noktada zaten diken üstündeki Devlet Bahçeli’nin Karatepe’nin azlini istemesi ve aksi durumda milliyetçi refleksin gereğini yapacağını söyleyerek, bir son dakika ültimatomu vermesi şaşırtıcı değil!

Bahçeli infial halinde söyleniyor; “şimdi bir danışman kalkıyor, bir eyalet sisteminden bahsediyor. Öyle bir açıklamayı yapan insanlar ya Adalet ve Kalkınma Partisinin hedefini sabote ediyorlar veyahut da bir iç pazarlıkla görevlendirilmiş konuşmacılar mı bunlar? Bunları zaman gösterecek.

İyi de zaman gösterince ne olacak? arsayalım ki bu bir pazarlık. Pazartesi gününden itibaren Bahçeli’nin elinde bu duruma itiraz edecek hangi araç kalacak? MHP’nin destek verdiği Anayasa değişikliğinin ilgili maddesiyle Cumhurbaşkanı’na birden fazla idari birimi birleştirerek, yeni idari birimler kurma yetkisi verilmiyor mu? Veriliyor. Cumhurbaşkanı’nın Yerel Yönetimler konusundaki başdanışmanı bu sözleri ediyor mu? Ediyor. Gerisi? Bahçeli haklı, gerisini zaman gösterecek!

Demokratik bir ortamda eyalet sistemi de dâhil birçok şeyi tartışabilirsiniz. Ancak, ne TBMM’de, ne de sonrasında, ne yazık ki Bahçeli’nin de parçası olduğu evet cephesi değişiklik paketinin içerinin tartışılmasına izin vermedi. Geldiğimiz noktada da, Bahçeli o değişikliğin içeriğini değil, bu içerikle neler yapabileceklerini gündeme getiren Karatepe’yi tartışıyor! Sonra da, çaresizlik içinde “zaman gösterecek” diyor!

Bu haliyle Devlet Bahçeli kişisel bir trajediye koşuyor; mesele Türkiye’nin bu trajedinin parçası olup olmayacağı! Ona da büyük ölçüde MHP tabanı karar verecek. Bahçeli’nin isyanının sonunda söylediği gibi; “o zaman iki gün içerisinde eyalet sistemine karşı olan, üniter yapıda düşüncesi olan ülkücülerin kararı ne olabilir”?

Bunu söylerken, “şehir başkanı” olabileceklerin hemen hepsinin hapiste olduğunu dikkate alarak, eyalet fısıltısının Kürt cephesinde etki yaratmayacağını varsayıyorum!

Pazar ola hayrola!