Karanlık. Sık sık elektrik kesiliyor. Paramparça olmuş çocukların minik kollarını dikmek için cep telefonlarının ışığına ihtiyaçları var.

Karanlık. Sık sık elektrik kesiliyor. Paramparça olmuş çocukların minik kollarını dikmek için cep telefonlarının ışığına ihtiyaçları var. Uyku yok. Bundan sonra da hiç olmayacak zaten, biliyorlar. Ne el kadar vücuduna yüzlerce şarapnel parçası saplanmış çocuğun çığlıklarını dindirebilecek bir sessizlik, ne de ameliyathane olmadığı için, kanaya kanaya ölen insanları yaşatabilecekleri başka bir zaman var artık. Gazze’nin bombalanan hastanelerinde, hayat kurtarmak için yemin eden doktorları dizlerinin üzerine çökertip hüngür hüngür ağlatan o isyan avaz avaz sorduruyor; “sizin kalbiniz var mı?”

***

Yok. Sınırların bekçiliğini, savaşların komutanlığını, menfaatlerin gardiyanlığını üstlenmeye gönüllü olduklarından beri, onların sızlayacak bir kalpleri yok. Stratejik derinlikleri, oyun kurma hevesleri, Ortadoğu bekçi kulübeleri, ticaret anlaşmaları, silah satışları, NATO arkadaşlığı, BM ortaklığı, bölge liderlikleri var; ama bir kalpleri yok. Kendi çocuklarının saçlarını okşarken, başkalarının çocukları için ölüm emri verenlerin, bu dünyaya sunabilecekleri sahte sözlerinden başka bir şeyleri yok.

***

Kanlar içinde hastaneye gelen bir çocuğun saçlarını okşamak, tenini koklamak, kendimizi sonu gelmeyen bir kucaklamadan uzak tutmaya çalışsak da, bu çok zor, diyor Dr. Mads Frederick Gilbert. Gazze’nin yıkık dökük hastanelerinden birinde; elektriğin, suyun, serumun, ilacın tükendiği; insan gücünün sınırlarını zorlayan bir mücadelenin içinde, yatağına uzandığı, gözleri yaşlı o yalnız anında derin bir nefes alıyor; “Filistinlilerin metaneti bana güç veriyor.”

***

Gazze’de 700’den fazla ölü var. Çoğu çocuk ve kadın… Ekmek yok, su yok, ilaç yok. Hastaneler yıkık, insani yardım kapıları kapalı. Savaş suçu, birbirine silah satan devletlerin kendi aralarında yaptığı riyakâr bir anlaşmadan ibaret. Dünyanın gözü önünde, deniyor. İnsanın insana ettiği zulme yine en uzun, insan bakıyor. Oysa hangi katliamın sayfasını aralasan, içinden devlet denen meşhur katil çıkıyor. İnsanın, kendine ettiği en büyük kötülük, ardına saklandığı sınırın ötesindekini kendinden saymamak; insanın, insanlığına yaptığı en büyük ihanet, başına diktiği devletlerin savaşlarına alet olmaktır.

***

Savaşan halklar değil, devletlerdir. Çözüm, Obama ya da diğer sınır polislerinin bir kalbi olup olmamasında değil, içene devlet kaçmış insanların bu zehirden kurtularak, bir arada yaşama iradesine sahip çıkanların arasına yeniden karışabilmelerindedir. Coco-Cola yerine aynı firmanın diğer ürünü Fanta’yı içerek ‘duyarına’ alkış bekleyen valinin, özgür Filistin için Kürecik’teki NATO radar üssünü basmaya giden Sinan Cemgil ve arkadaşlarını terörist gören bir geleneğin devamı olduğunu unutmamak, halkların birbirinden başka güvenecek kimseleri olmadığının kanıtlarından biri. “Daha fazla ‘yılan’ yetiştirmemeleri için Filistinli anneleri de öldürelim” diyen İsrail’in ırkçı vekiliyle, “Allah Hitler’den razı olsun, bunlara az bile yapmış” diyen Türkiye’nin ırkçı vekili arasındaki kardeşliği görmezden gelmek, büyük bir ikiyüzlülük örneği olduğu kadar, yüzünü barış isteyen halklardan çevirip, savaş isteyen devletlere dönmek demektir.

***

Savaş halinde düşmanı yenmek için sivillerin öldürülebileceğini söyleyen İsrailli hahamla, Şii askerlerinin eş ve kızlarının kendilerine helal olduğunu söyleyen IŞİD müftüsünün ortak yanını görmeyi reddedenlerin devlet zehrine bulanmış ‘duyarlılıklarına’ kanmayın. Barış, bu riyakârların değil, öldürmektense hapis yatmayı tercih eden vicdani retçi İsrail askerlerinin; Yahudi arkadaşına sımsıkı sarılıp, bu topraklarda ikimize de yer var diyen Arap’ın; dünyanın dört bir yanında sokaklara çıkarak katliama “dur” diye bağıranların; Yahudi yurttaşına sahip çıkan Türkiyeli’nin; çocukların canını dünyaya bağışlamak için Gazze’ye giden doktorların avuçlarında.

Üzerine oturduğu ticari anlaşmaların, şahsi çıkarların sıcağıyla hamaset yapanlara en büyük tokadı, birbirinden nefret ederek devletleşmeyi reddeden halklar atabilir ancak.