Seçimlere iki hafta kalmışken seçimden başka ne yazılabilir? Muhtemelen “seçimlere iki hafta kalmışken” olup bitenlerin basıncına dair bir şeyler…

Ama şahsım için asıl basınç 7 Haziran akşam saatlerinde başlayacak, “yazıyı gönder baskıya gireceğiz” basıncı altında (yine!) çalakalem yazmak zorunda kalacağım.

Bu tür durumlarda 3 Temmuz 1977 tarihinde Oğuz Abimizin (Müftüoğlu tabii) Devrimci Yol dergisinin 5. sayısına yazdığı başyazı aklıma gelir. Dergi matbaaya gidecek, bir tek başyazı kaldı, ama Ecevit hükümetinin güvenoyu sonucunu bekliyoruz. Dergi gecikmesin diye Oğuz Abi önceden iki başyazı yazdı, güvenoyu aldı-alamadı şeklinde, ama ikisinde de mesaj aynıydı: Mücadeleye devam!

7 Haziran akşamı için üşenmezsem, kolayıma gelsin diye şimdiden (AKP gitti-kaldı durumları için) iki yazı hazırlasam iyi olur, ama mesaj şimdiden zaten belli: Mücadeleye devam!

Evet, “seçimlere iki hafta kalmışken”, bizleri haliyle yakından ilgilendiren iki politik aktörün, CHP ve HDP’nin performansına da dikkat ediyoruz. CHP epey sistematik gidiyor, HDP bir iki gaf yaptı ama onun da performansı kötü değil.

(HDP madem baraj derdindeydi ve oy alabilmek uğruna epey geniş bir yelpazeye seslenen bir söylemdeydi, bari şu Diyanet ve Kâbe tartışmalarına hiç girmeyeydi de ellerine koz vermeyeydi, değil mi? Hatta daha ileri gideyim ve Kılıçdaroğlu’na bir konuda hak vereyim: Şu yüzde 10 barajını çözüm sürecinin başlangıcında olmazsa olmaz yapsaydı, fena mıydı?)

Bundan böyle AKP karşısında bu iki parti ancak doğaçlama yoluyla (bir bakıma son dakika golleri yemeden ve son dakika golleri atarak!) başarı kazanabilir.

Seçim sonuçları nasıl olursa olsun, kaos (kargaşa) beklentisi ağır basıyorsa genelinde sol muhalefet bakımından da bir nevi doğaçlama bir hat izlenebilecek gibi bir döneme giriliyor.

Özellikle seçim sonrasında doğaçlama çözümlere ihtiyaç duyabileceğiz, yani “yaratıcılık” da öne çıkacak. Elimizdeki araçları belki de öngördüğümüzden başka işlevler yükleyerek kullanacağız. Hani hep yaparız ya, tornavida bulamadığımızda, mesela bıçağın kenarıyla vidayı sıkıştırırız, işte öylesine.

Gezi isyanı sırasında doğaçlamayla direnişlerin gerçekleştiğine tanık olmuştuk. Yani elinin altında ne varsa, onunla çözüm bulabilmek ilk çareydi ve direniş bu tür çarelerle sürebildi.

Özellikle acil durumlarda ve siyasetteki acil durumlarda da doğaçlama yapmak ihtiyaç. Araba bozulunca yedek parça bulunmadığında pratik çözümler getiren bir halkın evladı olarak bu konuda zorluk çekeceğimizi sanmıyorum.

Öyleyse Birleşik Haziran Hareketi’ni de bazen doğaçlamayla adım atacak günler beklemiyor mu? Halk güçlerinin “birleşik” gücü olabilme iddiasının yanı sıra, direniş ve dayanışma gibi iki “birleşik” tarzın üzerinde de yükselen bir hareketten söz ediyoruz. Seçim sonrası kara senaryo gündeme geldiğinde direniş yönünde doğaçlamalar öne çıkacak, gri senaryo koşullarında ise dayanışmaya dair doğaçlamalar…

Kendiliğinden toplumsal patlamalardaki doğaçlama özelliğine uyum sağlamak, ancak örgütlü muhalefetin doğaçlama kabiliyeti sayesinde o kendiliğindenciliği sürekli kılabilmesiyle mümkün… Devrimcilik bu anlamda da bir sanattır, zanaat değil. Sezgiler, yaratıcılık çok önemli. Doğaçlamada ezberlere bağlı kalmak yoktur çünkü…

Haziran Hareketi’nin meclisler üzerine yükselmesi, farklı fikirlerden beklenmedik ve doğaçlama çözümlerin ortaya çıkmasına da imkân tanıyor. Çalarken bestelemek misali, devrimci siyasette de tartışırken çözüm bulmak, hareket halindeyken örgütlenmektir devrimci doğaçlama… Yani sadece teori kitaplarına bakıp hareket etmek değil pratik defterlerine yazdıklarımızı da kavramlaştırmak, siyasetleştirmek… Caz müziğindeki doğaçlama ruhunu devrimcileştirebilmek…

Çünkü tuluat da bir doğaçlamadır. Karşımızda pespaye tuluatçılar var ve ne zaman nereden vuracaklarını, hangi hileye başvurup daha da rezilleşeceklerini ve vahşileşeceklerini kestirmek zorsa, devrimci-doğaçlama şart!a