Devrimci dönüşümle kazanmak mümkün
SOL Parti Sözcüsü Önder İşleyen, 19 Mart sonrası başlayan toplumsal direnişin Türkiye’de rejime karşı mücadelenin yeni bir evresini açtığını vurguladı. AKP’nin karşıdevrim sürecini emperyalist projelerle yürüttüğünü belirten İşleyen, ‘‘Ülkenin geleceğini bu toplumsal direniş tayin edecek’’ dedi.

Haber Merkezi
SOL Parti Sözcüsü Önder İşleyen BirGün TV canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İşleyen, 19 Mart sonrası başlayan toplumsal direnişin, Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi rejime karşı yürütülen mücadelenin yeni bir evresini açtığını belirtti. İşleyen, gençlik hareketinin barikatları aşarak açtığı yolun, tüm muhalefete ve toplumsal kesimlere cesaret verdiğini, rejimin ise kayyum politikaları ve baskı mekanizmalarıyla toplumu teslim almaya çalıştığını söyledi.
SEÇİMLER GÖSTERMELİK HALE GELDİ
Türkiye’de seçimlerin giderek anlamsızlaştığını, demokratik hakların adım adım ortadan kaldırıldığını ifade eden İşleyen, “AKP iktidarı artık seçimi yalnızca bir göstermelik olarak kullanıyor. Muhalefeti bölerek, seçimleri manipüle ederek, kayyumlarla halkın iradesini gasp ederek ömrünü uzatmaya çalışıyor. Bugün Türkiye’de gerçek bir demokrasi mücadelesi, seçim sandığının ötesine taşmak zorunda.” dedi.
KARŞIDEVRİM SÜRECİ
AKP iktidarının Büyük Ortadoğu Projesi’nin parçası olarak ülkeyi adım adım bir karşıdevrim sürecine soktuğunu vurgulayan İşleyen, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin yaşadığı bu rejim değişikliği, sadece AKP’nin iç hesaplarıyla açıklanamaz. Emperyalist projelerle doğrudan bağlantılıdır. Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme planının merkezinde Türkiye var. O yüzden bu toplumsal direniş, sadece bir parti meselesi değil, ülkenin ve halkların kaderini belirleyen bir mücadeledir.”
KÜRT SORUNUNDA ÇÖZÜM DEMOKRASİYLE GELİR
Kürt sorununa da değinen İşleyen, kalıcı çözümün köklü bir demokratikleşme süreciyle mümkün olacağını ifade etti:
“AKP-MHP rejimi altında Kürt sorununda demokratik çözüm imkânsızdır. Bugün emperyalist planlar, etnik ve mezhepsel temelde Türkiye’yi yeniden dizayn etmeye çalışıyor. Bu tuzaklara düşmeden, halkların ortak mücadelesiyle rejime son vermek gerekir.” Türkiye’nin yaşadığı krizin yüzeysel çözümlerle aşılmasının mümkün olmadığını dile getiren İşleyen, köklü bir demokratikleşmenin devrimci bir kuruluş süreciyle gerçekleşeceğini vurguladı: “Türkiye ancak emekçilerin, gençlerin, kadınların öncülüğünde devrimci bir programla yeniden kurulabilir. Doğa mücadelesi, işçi mücadelesi, demokrasi ve kadın özgürlüğü mücadelesi birleşmeden bu rejimden çıkış yok.”
GENÇLİK KENDİ DOĞUMUNU YAPTI
İşleyen, gençliğin bu dönemde en dinamik ve yaratıcı güç olarak öne çıktığını söyledi. SOL Genç’in Balıkesir Akçay’daki gençlik kampı sonrası düzenlediği mitinge değinen İşleyen,şu ifadelere yer verdi: Siyasal İslamcı rejim ve işte Amerikan destekli bu sağ iktidarlar ne yaparsa yapsın, sonuç yine bir direnişin içinde çiçeklenen Dev Genç geldi gösterdi kendini. Yani yeni kuşaklarda kendini ifade ediyor. Bu da bu toplumun, bu devrimci hareketin, Türkiye ilericiliğinin yenilmezliğinin en büyük kanıtı. Geleceğe de umutla bakmamızın en büyük kuvveti olarak öne çıktı.
İşleyen, muhalefetin yalnızca seçimle sınırlı olmayan yeni mücadele biçimleri geliştirmesi gerektiğini söyledi:
“Eğitimden sağlığa, işçi direnişlerinden ekolojiye kadar Türkiye’nin çok geniş bir mücadele potansiyeli var. Bu potansiyel parçalı halde kalırsa rejim ömrünü uzatır. Yapılması gereken, bütün bu mücadelelerin birleşik bir toplumsal hatta kavuşmasıdır.”
İşleyen’in konuşmalarında öne çıkanlar ise şöyle: Üst üste devam eden saldırılar, kayyumlar, belediyelere dönük operasyonlar, toplumsal muhalefetin farklı kesimlerine dönük operasyonlar, aslında toplumdaki bu kazanma umudunu silikleştirmek ve yok etmek üzere kurgulanıyor.
Çünkü AKP-MHP ikilisi şunu çok açık görüyor: Artık azınlık iktidarı olarak ayakta durmaya çalışıyorlar. Hatırlayacağımız üzere mühürsüz oyların geçersiz sayılmasından itibaren geçilen farklı etaplarla birlikte geldikleri yerde toplumsal destekleri çok küçülmüş durumda. Bunun bir tarafı da muhalefetin değişik kanatlarını işte çeşitli aldatmacalarla parçalamak, yeni anayasa oyunları etrafında tarafsızlaştırma gibi hamleler. Dolayısıyla aslında kendi kuvvetiyle değil, muhalefetin kuvvetini kırarak, etkisizleştirerek bir yere gelmeye çalışıyor. Ama bu hesabın tutma olanağı çok fazla yok.
CHP'ye yapılan gibi Truva atları icat edip bulup onları ileri sürerek, işte siyasi partilerin merkezlerinde karışıklık yaratarak çeşitli hamleler yapabilir ama toplumda çok geniş bir tepki var.
Rejim bunu nasıl ortadan kaldıracak? Yani AKP'nin ve MHP'nin önümüzdeki dönem Türkiye'de biz ekonomik ve sosyal hayatı düzelteceğiz vaadiyle toplumu ikna etme şansı yok.
Şimdi herkes Bahçeli'ye büyük misyonlar yüklemeye başladı. Neredeyse övmeyeni dövecekler bir hale geldi. Bahçeli ve Erdoğan ikilisinden Türkiye'deki sorunların demokratik çözümünü bekleme ve Türkiye'yi daha demokratik, daha özgürlükçü bir yere taşıma ihtimali var mı? Yok.
Dolayısıyla taşıyıcı, Türkiye'yi ileri götürecek, Türkiye toplumunun belli bir kesiminin de rızasını bu bakımdan tekrar kazanabilecek bir hamle yapma şansları yok. O sebeple yaptıkları şey baskı dozunu arttırmak, muhalefetin içerisini karıştırmak, parçalamak ve o koşullarda oluşmuş bir seçim atmosferinde göstermelik bir seçimle bir kez daha "atı alırım, çalarım Üsküdar'ı geçerim."
Yani mesele hepimiz açısından ülkenin bu rejimden kurtulmasına dair bir mücadele. Bu anlayış geliştirildiği, bu anlayış toplumsal inisiyatiflerin daha çok birleşik mücadelelerini, birleşik eylemlerini üretebildiği, çoğaltabildiği, toplumun çeşitli taleplerine doğru açılabildiği, noktada bu rejimi yenmek hiç de zor olmayacaktır.
SOL Parti olarak Eylül ayı içerisinde ülke genelinde yapacağımız yürüyüşlerin biraz mahiyeti de bu olacak. Yürüyüşlerde rejime karşı bir birleşik mücadelenin önemini ortaya koyacak, onların yenilebileceğini tüm topluma bir kez daha hatırlatacağız. Yeter ki biz bu birleşik, kararlı, direniş çizgisini sürdürmeye ve geliştirmeye, büyütmeye devam edelim.
TANIMA İHTİYAÇ VAR
CHP Başkanı Özgür Özel’in bir tür demokratik siyaset cephesi ifadesi ile mücadelenin kendi sınırının ötesine geçmesi gerektiği yönündeki algısı ve bunu sürdürme biçiminde ortaya koyduğu şey önemli. Ancak bunun açılması gerekiyor. Ama hani bizim belki ifade etmemiz gereken, bugün ne kadar gelişen çizginin, mücadele çizgisinin şimdi bir üst aşamaya ve bir adım ileriye taşınması gerekir. Dolayısıyla muhalefetin saldırılara karşı gelişle birlikte, bu rejimin yarattığı toplumsal sorunlara doğru uzanan, yeni mücadele hatları, yeni eylem hatları kuran ve aslında topluma Türkiye'nin geleceğine dair kurucu işaretler barındıran eyleme ve hareket çeşitliliğine, politika genişliğine ihtiyacı var.

KÜRT HALKININ HEP YANINDA OLDUK
Tüm bunlara paralel devam eden çözüm süreci var. SOL Parti olarak şunu çok açıklıkla söyledik; Türkiye, toplumun içerisinde onarılmaz yaralar açan büyük bir şiddet ve çatışma dalgasından geçti. Bunun bütün ülkede milliyetçi faşist akımların gelişmesine de vesile olan yanlarıyla birlikte Türkiye sağın gelişimine de vesile oldu. ‘Bugün silahın o ya da bu şekilde bırakılıyor olması ve şiddet dalgasının sona erecek olması, olumlu bir gelişmedir’ dedik.
DEM PARTİ’Yİ AŞAN BİR DURUM VAR
Ama bugünkü süreç, Kürt sorununun çözümünün sadece silahların bırakılması ile ilgili değil. Şimdi DEM Parti ile tabii ki bu süreçleri de zaman zaman bir araya gelip konuşuyoruz. Daha öncesinde de zaten süreçleri birlikte değerlendirirdik. Aslında kendileri bunu kamuoyu önünde de açık ifade ediyorlar. DEM Parti'yi de aşan bir şey var aslında ortada. Bugün kurgulanan şey, Amerika'nın Ortadoğu'daki planı. Bu çerçeveyi bir kenara bırakarak tartışamayız. Amerika, İsrail'in son bir yıllık saldırıları çerçevesinde, Esad'ın da yıkılmasından sonra İran'ı kuşatacak yeni hamleye girişti ve bu BOP’un yeni düzeni olarak ortaya çıktı.
Türk-Kürt-Arap ittifakı dedikleri şeylerin de Erdoğan'ın ve değişik biçimde Bahçeli'nin de Cumhurbaşkanlığı etrafında söylediği, Tom Barrack’ın açıkça ‘Osmanlı milletler sistemine dönüş’ diye ifade ettiği bir biçimde Türkiye'nin dönüştürülmesi.
Rejimin bir üst aşamaya geçirilmesi planından bağımsız olarak biz bu gelişmeleri değerlendiremeyiz. Şimdi Suriye'deki oluşan kriz, yine Barrack’ın dediği gibi “Tam federasyon değil ama az federasyon" dedikleri bir yere doğru gidiyor ve sonunda buna da mecbur kalacaklar. Çünkü esas mesele, AKP bunu fırsat bilerek, yani oradan güç alarak iktidarda kalmaya çalışıyor.
KARŞI DEVRİM SÜRECİ
Karşı devrim sürecinin tamamlanması dediğimiz şey, yüz yıllık eksiyle artısıyla dönüşerek aslında bütün İslamcı faşizm adım adım dönüştürülerek gelmiş, Cumhuriyet'in içerisindeki son ilerici, demokratik kırıntıları da ortadan kaldırarak onun sonunu ilan edecek, kendi ifadeleriyle "Cumhuriyet parantezini kapatacak" bir kırılmaya doğru sürükleniyor Türkiye. O yüzden hep altını çizerek söylemeye çalışıyoruz SOL Parti, CHP ya da kişi meselesi değil bugün yaşananlar.
Türkiye'de demokrasiden, barıştan, kardeşlikten yana olan, sınıf mücadelesinden yana olan emekçi sınıfların çıkarlarını savunan, Türk'üyle Kürt'üyle, Alevi'siyle Sünni'siyle Türkiye'deki ezilenlerin bir arada kardeşçe, özgür yaşayacağı bir ülkeyi savunan herkes olarak burada buna son vermek üzere birleşmemiz gerekir. Bunun değişik biçimleri olabilir. Toplumsal inisiyatifler etrafında örgütlenmeler olabilir. Eylemde birleşik mücadeleler geliştirilebilir.
ÜLKENİN GELECEĞİNİ MÜCADELE BELİRLEYECEK
AKP-MHP iktidarına karşı olan gericiliğe, faşizme ve emperyalizme karşı olan herkesin bir arada durabildiği, bir arada mücadele edebildiği bir büyük cephe siyasetine ihtiyaç var. Bizim de, diğer hareketlerin de hepsinin o sorumlulukla davranması gerekiyor. Son olarak bu azınlık iktidarına karşı bugün ülkede gençlerin, kadınların geniş toplumsal kesimlerin belirleyici olduğu, onun üzerine yükselen bir toplumsal direniş mücadelesi var. Ülkenin geleceğini de bu mücadele tayin edecek.


