Onlar sıradan insanlardır. O, evinde, şiddete yer vermeyendir. Çocuklarına, insan sevgisini ve kendini yenilemeyi öğütlemeyip...

Onlar sıradan insanlardır.
O, evinde, şiddete yer vermeyendir. Çocuklarına, insan sevgisini ve kendini yenilemeyi öğütlemeyip, yaşatandır. Akşam, televizyon karşısında ev halkına özellikle erkek çocuğu dışındakilere, çay yapın, su getirin diye buyruklar savurmaz..Sorarsanız; “kendi halinde bir aile bireyiyim” der.
O, işyerinde emekçi dostlarıyla daha iyi yaşam koşulları ve daha iyi bir dünya için mücadele eder. Emekçiler arasında dayanışmayı örgütler. Sorarsanız; sadece “işçiyim” der.
O, köyünde toprağın verdiğini ve topraktan aldığını topluma aracısız vermek eğilimindedir hep. Bu yüzden aracı ve bezirgan tüccar ile didişir durur. Köylüsünü birlikte iş yapmaya zorlar. Kooperatif ve birlik kurar, önderlik eder. Sorarsanız; “toprağın insanıyız sadece” der.
O, içinde yaşadığı eğitim sistemini her fırsatta sorgulayandır. Öğrencilerine müfredat martavalını aşıp gerçek dünyaya ışık tutan dersler verir. Öğretmen arkadaşlarıyla örgütlenmede, dayanışmada, iç içedir. Sorarsanız, “eğitim emekçisiyiz işte” der geçer..
Onları görmeyebilirsiniz. Ama her yerdedirler. Onlarca, yüzlerce, binlercedirler..
Yanımızda, yöremizdedirler. Sessizce işlerini yapan, emek mücadelesinin görünmez neferleridirler. Neferdirler nefer olmasına ama hiçbir zaman kendilerini nefer olarak görmezler, tanımlamazlar. Daha doğrusu bu akıllarından bile geçmez. Yaptıklarını insan yanlarının güzelliğinden dolayı yaparlar. İnsan oldukları için yaparlar sadece.
Onlar, sınıf sözcüğünü bilmeyebilirler, ama sınıf savaşı vereni dürtüleriyle, insan yanlarıyla tanırlar. Ve her daim mücadele edenden yanadır gönülleri. Gönül vermekten öte çoğu destek de verirler. Bunun örneklerine devrimci tarihimizde çok rastlanmıştır. Hem de özgürlükleri, yaşamları pahasına yapmışlardır bunu.
Dünya devrimci mücadele tarihinde önemli bir yeri olan onlar hiçbir zaman kendilerine devrimci dememişlerdir. Ama yaptıkları devrimcilikten başka bir şey değildir.
Devrimcilik; kendini ve toplumu emekten, eşitlikten, özgürlükten yana sömürüsüz bir dünya için değiştirmek, dönüştürmek ise onlar bunu devrimcilik yapıyorum demeden adını devrimci olarak yazdırmadan yapmışlardır ve yapmaktadırlar.
Uzatmayalım, sözün özü devrimcilik devrim sözcüğünü kendine, örgütüne yafta yapmadan da yapılabilen bir edimdir.
Oysa devrimci sözcüğünü tabelalarına yazdırıp kapitalist sömürü dünyasını değiştirmek yerine uzlaşmayı önüne hedef koyanlar işçi önünde, topluluklar önünde hemen her yerde devrimcilikten söz edip, devrimciliklerine toz kondurmamaktadırlar günümüzde.
Sermaye örgütlerini kendileri gibi bu toplumun olmazsa olmazlarından bir çıkar grubu olarak lanse edenler, bir anlamda sömürüyü meşrulaştırmıyorlar mı?
Küresel kapitalizmin dümen suyuna girerek, sermaye örgütleri ile ortak eylemler planlayıp hayata geçirerek, tam da burjuvazinin istediği artı değer doğaldır söylemine payanda oluyorlar.
Bütün bunları yaparken de devrimci sözcüğünü tabelalarında, miting meydanlarında pankartlarında , afişlerinde kocaman kocaman yazıyorlar ki emek dünyası içinde varlıklarını, sürdürebilsinler, kurdukları eğreti düzen sürsün.
Bu işçi aristokratları yolun sonuna doğru hızla gidiyorlar. Bu miting meydanlarında işçiden sopa yememek için kaçmalarından, giderek küçülmelerinden ( hem örgüt olarak hem de….) , bacaklarından vurulmalarından, liberal parti girişimleri içinde yer almalarından,  devrimcilerin yer aldığı demokratik kitle örgütleri yöneticilerini geçmişte sınıf düşmanı ilan edip sonra da TÜSİAD’la işbirliğine gitmelerinden anlaşılıyor. Hem de net olarak..
Umudum bu konfederasyonların içinde yer alan hala içlerinde pek çok ışıltıyı barındıran sendikalarda ve sendika yönetimlerinde. Umudum her iki federasyonda da yer alan, henüz bu yozlaşmaya bulaşmamış olan  sendikaların bir araya gelebileceği ve gerçek emek örgütleri gibi davranış gösterebileceklerinde
Her geçen gün yeni bir rezalet ile karşılaşıyoruz. Anlaşılıyor ki; şimdi devrimcilik zamanı söylemi bu gün dünden de daha fazla önem kazanıyor.
Anlaşılıyor ki, tabelalara koca koca devrim yazmak, büyük büyük devrim lafları etmekle devrimci olunmuyor.
Mahir’in dediği gibi;  “ Örgütü örgüt yapan, onu kitlelere tanıtan, programlar veya yaldızlı laflar değil, devrimci eylemdir.”
Öyleyse bir kez daha vurgulayalım:
Devrimciyim demekten öte, şimdi devrimcilik zamanı…