Devrimler Çağı, eserlerin ve olayların yorumlanmasıyla kalmayıp onların bugün için taşıdıkları öneme ve günümüzün toplumsal mücadelelerine ne yönden ışık tutabileceklerine dair tartışma yürütüyor

Devrimler Çağı’na Marksist bir giriş

Emrah Gülsunar

Sadece Marksist cenahın değil tüm Türkiye entelektüel hayatının en üretken düşünür ve yazarlarından biri Taner Timur. Kendisi “tarih, felsefe ve siyasetin kesiştiği alanda” toplum bilimlerinin hemen her alanında çok çeşitli eserler vermiş bir isim; aynı düzlemde başka bir büyük isim olan Korkut Boratav’ın deyimiyle ”Türkiye Marksizminin bir bilgesi." Timur, bu kitabında bizi toplumsal ve siyasal dönüşümlerin en hızlı yaşandığı tarihsel uğraklara işaret eden devrimci süreçler üzerine düşünmeye ve günümüze dair dersler çıkarmaya çağırıyor.
Devrimler Çağı: 1848, 1871, 1917 adını taşıyan kitap, toplumsal ve siyasal hareketliliği dolayısıyla “devrimler çağı” olarak da adlandırabileceğimiz ve 1789’da bir devrimle başlayıp 1917’de başka bir devrimle sona erdiğini iddia edebileceğimiz “uzun” 19. yüzyıla odaklanıyor. Uzun 19. yüzyılın içerisindeki temel devrimci uğraklar olan ve Avrupa’da 1848, 1871 ve 1917 yıllarında patlak veren sosyalist toplumsal kalkışmalar Timur’un kitaptaki temel analiz konusunu oluşturuyor (kendisi 1789 Devrimi’ni geçen yıl gene Yordam Kitap’tan yayımlanan Mutlak Monarşi ve Fransız Devrimi kitabında ayrıntılı olarak irdelemişti).

Kitap, aslında farklı dönemlerde kaleme alınmış ancak “devrim” konusu etrafında bir bütünlük oluşturan toplam 4 makaleden oluşuyor. Makaleler temel olarak olayları, 1848 ve 1871 devrimleri için Marx’ın, 1917 Devrimi için ise Lenin’in eserlerine dayanarak ve hem bu eserlerin hem de tarihsel olguların arka planlarına değinerek inceliyor. Bunu yaparken Timur, hem söz konusu eserleri bir tür söylem analizine tabi tutuyor hem de eserlerin ve dönemlerin farklı kaynaklara dayanarak yetkin bir analiz sunuyor.

Devrimlerden darbelere, darbelerden yine devrimlere
Kitabın ilk iki makalesinin temel konusu 1848 Devrimi. İlk makalede Timur, Devrim’in tarihsel bağlamını ve bu devrimsel sürece hangi tarihsel aşamalar sonucu gelindiğini Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’su üzerinden inceliyor. Timur, işe tarihsel olarak işçi sınıfının oluşma koşullarını ele alarak başlıyor. Sonrasında ise hem Manifesto’dan alıntılar yaparak, hem de esere ve diğer yardımcı kaynaklara dayanarak dönemin olaylarının tarihsel materyalist bir analizini yapıyor.

İkinci bölümdeyse Timur, Fransa özelinde 1848 Devrimi’ni irdeliyor. Bunu yaparken Timur’un, Marx’ın orijinal metnindeki tartışmalarla ilişkili olarak, “sınıf yapısı ve mücadeleleri”, “devlet aygıtı ve toplumsal sınıflarla ilişkisi”, “anayasa”, “seçim sistemleri” gibi olgu ve kavramlara başvurduğunu görüyoruz.

Üçüncü bölüm, Fransa’da 1870’te Louis Bonaparte’ın düşüşü ertesindeki toplumsal sınıf mücadeleleriyle yüklü çalkantılı günlerde, 1871 yılında kurulan Paris Komünü’nü gene Marx’ın Fransa’da İç Savaş eseri ve Komün deneyimine tanıklık etmiş bir gazeteci olan P. O. Lissagaray’ın anıları üzerinden ele alıyor. Timur, diğer makalelerde olduğu gibi bu makalesinde de Marx’ın izinden giderek tarihsel olayları yorumluyor ve özellikle Paris Komünü deneyimindeki (sonradan 1917 Devrimi sonrasındaki süreçte Lenin’e de model teşkil edecek) kamusal örgütlenme biçiminin detaylarını inceliyor.

Son makaledeyse (bu yıl 100. yılına tanıklık ettiğimiz) 1917 Sovyet Devrimi’ni “paylaşım savaşı” ve “Doğu Sorunu” kavram ve olguları etrafında inceliyor. Dönemin Rusya’sının bir sınıf analizini yapıyor ve dönemin özgül koşulları içerisinde Lenin’in parti modelini tartışıyor. Bunu yaparken, (bu defa tek bir esere bağlı kalmadan) Lenin’in çeşitli metinlerini inceliyor ve olayları bu metinler üzerinde değerlendiriyor. Ayrıca bu makalede Timur oldukça güncel bir konu olan “ulusların kendi kaderini tayin hakkı”nı farklı Marksist kuramcıların perspektifleri üzerinden genişçe tartıştıktan sonra Lenin’in bu konudaki tezlerine yakın bir tutum alıyor.

Marksizmin ve devrimlerin güncelliği
Devrimler Çağı, eserlerin ve olayların yorumlanmasıyla kalmayıp onların bugün için taşıdıkları öneme ve günümüzün toplumsal mücadelelerine ne yönden ışık tutabileceklerine dair tartışma yürütüyor. Hatta Timur’un böyle bir kitap kaleme almasındaki temel motivasyonunun bu olduğunu iddia etmek yanlış olmayacaktır; kendisi kitabın Önsöz’ünde devrimlerden çıkarılacak derslerin küresel kapitalist sistemin bugünkü sorunlarla yüklü ortamında daha eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplumsal sistem kurulmasındaki öneminin altını çiziyor. Dahası kendisi, Komünist Manifesto’nun temel ilkelerinin (Marx ve Engels’in yaşarken bazı hususlarının yeniden ele alınması gerektiğini belirtmesine rağmen) yazıldıktan yaklaşık 170 yıl sonra bugün hâlâ nasıl geçerliliğini koruduğuna işaret ediyor.

Devrimler Çağı, bize Marksizmin ve devrimlerin güncelliğini hatırlatmasının yanında, açıklığı ve kolay okunabilirliğiyle ağır teorik metinlerde kaybolma endişesi taşıyabilecek okuyucuya Marksist kurama rahat bir giriş yapma imkânı sağlıyor. Bu bakımdan kitap özellikle uzun 19. yüzyılın devrimlerine Marksist kuram üzerinden giriş yapmak isteyenler için ideal bir kaynak. En heyecan verici yanıysa, okuyucunun bu söz konusu gayrıresmi “Marksizme Giriş” dersini Türkiye’nin önde gelen Marksistlerinin birinden alıyor olması.