Devşirdik mi, devşirildik mi?

Rio Olimpiyatlarında ortaya çıkan fiyaskoyu iyi anlatmak için önce maddelerden gidelim…

3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 19 uncu maddesi uyarınca federasyonlarının görevlerini belirleyen maddelerden bazılarını aldım.

12) Seçkin ve gelecek vaat eden başarılı sporcuların takip kartlarını tutarak bu sporcuların yetişmesi için gerekli tedbirleri almak,

13) Her kademedeki sporcular için eğitim ve hazırlık kampları açmak,

15) Sporda belirli bir sistemin uygulanması için yapılacak işlemleri belirlemek ve uygulamasını sağlamak,

Birde Anayasanın 59. Maddesine bakalım: Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder. Devlet başarılı sporcuyu korur.

Peki, bu maddelerden sonra Rio’ya giden sporcu kafilesindeki arkadaşlara bakalım:

devsirdik-mi-devsirildik-mi-175220-1.

Bu kimlik değişikliğini kabul eden sporcuların hiçbirinin her hangi bir eleştirilecek yanlarının olmadığını belirtirken, ortada federasyon yönetmeliğin 12. ve Anayasanın 59. maddesini ihlal eden gerçekler var…

Devlet başarılı sporcuları korumak zorundaysa Rio’ya giden sporcuların %65 niye devşirme ve bunun sorumlusu kim ve bu sporculardan birinin altın madalya almasının ne anlamı olacak? Bütün bunları birilerinin açıklaması gerekir. Çünkü bu kulüp bazında değil milli bazda bir organizasyon…

76 milyonluk ülkede ve 17 milyon ilköğretim ve ortaöğretim öğrenci kitlesine sahip bir ülkede, devlet ve federasyonlar yukarıda belirtilen görevleri niye yapmıyorlar? Federasyonlar niye işin kolayına kaçarak devşirime sporcular kolaylığı ile hiçbir emek sarf etmiyorlar?

Bu devşirme yöntemi ile artık kimsenin sporcu yetiştirme diye bir derdi olmaz ve artık bu çok lüks bir hamle olarak gelmeye başlar. Sporun rantı spor kültürünün yerini aldıysa ve buna federasyonlar çanak tutarsa vay halimize…

Olimpiyatlardan bu sporculardan birisi madalya kazandığı zaman o federasyon başkanı bununla övünerek prim yapmaya çalışacaksa, o zaman Anayasanın 59. maddesini ve kendi yönetmeliklerinin 12. maddesini inkar eder ki; o maddeyi Anayasadan, diğerini de görev ve tanımlardan çıkartmaları gerekiyor.

İşin ahlaki boyutu bunu zorunlu kılıyor…

Bu işin mali boyutunu tartışmıyorum bile ki; sporun tüm branşları cari açığı tetikleyen alandır ve cari açığın karşılığında başarı ve kalite olmadığı gibi bu cari açık nedense kişilere yarıyor!

60 tane federasyon içinde inceleme yapılarak, başkanların performansları kendi yönetmeliğindeki kuruluş amaçlarını gerçekleştirenlerin ön plana çıkartılması gerekmektedir. Ya da yeni oluşumların önünü açmak gerekir.

Bu devşirme meraklı federasyonlar; hem kekeme, hem geveze, çünkü sporcu yetiştirmedikleri gibi organizasyonda yapamıyorlar. İşte devşirmeden uzak federasyonun (Üniversite Sporları Federasyonu) düzenlediği 2005 İzmir Yaz ve 2011 Erzurum Kış Universiade oyunları buna en iyi örnekleridir ve prestiji büyük organizasyonlardır.

Bütün bunların yanında olimpiyatlardan sonra yapılacak olan federasyon genel kurullarına her hangi bir ön yargının egemen olmaması gerekmektedir. Eğer federasyonlar özerkse genel kurula saygı esas olmalıdır.

Geldiğimiz nokta artık çıkışı olmayan bir yer, ya işin temayüllerini uygulayıp doğruyu bulacağız, ya da gelinen noktada yok olacağız…
Kendi alanlarında çok başarılı olan ve siyasi beklentilere değil, sporun kendi dinamiklerine hizmet eden ve yönetmeliklerini sonuna kadar sahip çıkan tüm federasyonlara sahip çıkılması gerekmektedir, ya da böyle kişiler seçilecekse engel olunmamalıdır. Bu işin boyutu siyaset üstüdür.

Çünkü devşirdikçe devriliyoruz…

Umarım kimse “kandırıldık” demez…