Yıllarca adil yargılamaya halel getirdiği yönünde eleştirilerin hedefi olan DGM'ler, Türkiye Cumhuriyeti yargı sistemi içerisinde biri 12 Mart diğeri de 12 Eylül olmak üzere iki darbenin ürünü oldu.

Yıllarca adil yargılamaya halel getirdiği yönünde eleştirilerin hedefi olan DGM'ler, Türkiye Cumhuriyeti yargı sistemi içerisinde biri 12 Mart diğeri de 12 Eylül olmak üzere iki darbenin ürünü oldu.

Deniz GÖKÇE - Esra CENGİZ

Yıllardır tartışmalı konu haline gelen Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM), Fransa'da 1963'te dönemin Cumhurbaşkanı De Gaulle tarafından kurulan Fransız DGM'lerinden esinlenerek yapıldı. Fransa'daki DGM'ler, 1981'de yine bir başka cumhurbaşkanı, François Mitterand tarafından onaylanan bir kanunla kaldırıldı. Fransız DGM'lerinin de İtalya'dan esinlenerek yapıldığı söyleniyor. 1926'da Mussolini tarafından, faşist rejimin korunması amacıyla "Devletin Korunması İçin Özel Mahkeme"ler kuruldu. Önce 5 yıllık sınırlı bir zaman dilimi için kurulan DGM'ler daha sonra sürekli hale getirilerek kurumsallaştırıldı. 1948'de yürürlüğe giren yeni İtalyan Anayasası ile faşist dönemin DGM'lerince, beş yıldan fazla hapis cezası çekmiş olanlara da seçime girmeksizin, Cumhuriyet Senatosu'na bir dönemlik atanma hakkı verildi. Böylece bu mahkemelerin açtığı yaralar onarılmaya çalışıldı.

Türkiye'de ise DGM'lerin serüveni 1961 Anayasası'nın 136'ıncı maddesinde 15 Mart 1973 gün ve 1699 sayılı kanunla yapılan Anayasa değişikliğiyle başladı. Kanunun gerekçesi şöyle yazıldı: "Anayasa'ya göre, belli bir eylem için o eylemin işlenmesinden sonra özel mahkeme kurulamaz. İşte bunun için belirtilen suçlara ilişkin davalara bakmak üzere daha önceden ve bir ihtisas mahkemesi olarak Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin kurulması kabul edilmiştir". DGM'lere, 1961 Anayasası'nda halka tanınan özgürlükleri kısıtlayacağı kaygısıyla eleştiriler yöneltildi. İtirazların çıkış noktası ise, Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin, "sıkıyönetimsiz bir sıkıyönetim" sağlanabilmesi amacıyla kurulduğu yönündeydi.

DGM'LERE İLK İPTAL

1974'de ise farklı bir yorum DGM'nin içinden geldi. Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcısı, DGM'lerin yapısının bağımsızlık ilkesine ters düştüğünü şöyle açıklıyordu: "Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kuruluşu olağanüstü nitelikte bir yargı merciidir. Genel yargıdan ayrı olarak kurulmuş, mahkemeyi teşkil eden hakim ve savcıların bir kısmı askeri hakim ve savcılardan teşkil edilmiştir. Yargıç ve savcıların atanma şekli de askeri mercilerce ve kendi özel kanunlarına göre yapılmaktadır. Bu durum kişi güvenliği ve mahkemelerin bağımsızlığı ilkesine aykırıdır."

Anayasa Mahkemesi de bir yıl sonra, 6 Mayıs 1975'te DGM'lerin kuruluşunu düzenleyen 1773 Sayılı Yasayı, "Cumhuriyet Senatosu'nda görüşme açılmadan oylama yapılmış olması" ve diğer maddelerinin de uygulama yeri olmadığını karara bağlayarak iptal etti. Ancak iptal edilen DGM Yasası'nı savunan bu kez siyasiler oldu. 1976'da Demirel ve Erbakan tarafından kurulan Milliyetçi Cephe Hükümeti, iptal edilen yasanın yeniden yasallaşmasını istedi. Bu talep, başta DİSK olmak üzere işçi sendikaları ve diğer meslek odaları, demokratik kitle örgütleri tarafından tepkiyle karşılandı. 1976 yılı Eylül ayı, başta üç büyük kentte olmak üzere Anadolu'nun bir çok ilinde, işçilerin grev ve gösterilerine sahne oldu. Toplumsal muhalefetin güçlü sesinin de etkili olduğu bu süreçte, DGM Yasa Tasarısı Ekim 1976'da geri çekildi.

12 Eylül: YENİDEN DGM'LER

Türkiye'nin karanlık bir dönem yaşamasına neden olan 12 Eylül darbesi, sıkıyönetim mahkemelerinin kaldırılması nedeniyle, 4 yıl sonra DGM'leri yeniden gündeme getirdi. 2845 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemeleri Yasası, 12 Mart'ın ardından çıkarılan 1773 sayılı yasa gibi, 12 Eylül darbesinin ertesinde çıkarıldı.

Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve Devlet Başkanı Org. Kenan Evren, 3 Nisan 1982'deki bir konuşmasında; "Biz harbin eşiğinden geldik. İçinde bulunduğumuz dönem, normal dönem değil. Bugüne kadar neyi açıkladık isek hepsini zamanında yaptık. Aldığımız tedbirler milletin huzur ve güveni için alınmıştır. Şu andaki durumumuz Türkiye'nin elinde bulunan son şanstır. Bu şansı en iyi şekilde kullanacağız" derken, aynı konuşmasında "Sıkıyönetimin sona ermesi halinde, sıkıyönetim mahkemelerinin görevlerine devam etmesi sağlanmalıdır. Mahkemelerin süratle karar almasını sağlayacak etkinlikler getirilmelidir" sözleriyle son şansın kullanılabilmesi için neler yapılması gerektiğini belirtti.

12 Eylül Anayasası'yla DGM'ler aleyhine yapılabilecek bütün itirazların önü kapatıldı ve bu durum geçici 15. madde ile Anayasa hükmü haline getirildi. Böylece 12 Mart darbesiyle kurulan DGM'ler 12 Eylül darbesiyle yeniden kurulmuş oldu.

HEP TARTIŞMALI OLDU

Hukukçular, insan hakları savunucuları ve akademisyenler, DGM'lerin yapısına ilişkin eleştirilerini her dönem dile getirdi. Eleştirilerin merkezi ise DGM'lerin iddia edildiği gibi 'uzmanlık mahkemeleri' olmadığı, özel mahkeme niteliği taşıdığıydı. Yıllarca, DGM'lerin savcılık ve mahkeme kuruluşuyla, uyguladığı özel yargılama yöntemleriyle, birbirinden farklı nitelikteki suçları yargılama yetkisiyle ancak özel mahkeme olduğu belirtildi. DGM'lerin 'uzmanlık mahkemesi' olduğu yönündeki ifadelerin ise hak ve özgürlükleri sınırlamaya ilişkin bir aldatmacadan öteye gitmediği iddia edildi.

Bir diğer eleştri noktası da DGM'lere tanınan özel statüyle ilgili oldu. "Olağanüstü hal" durumunda, her türden suçu yargılama yetkisinin tanınması, bu mahkemelerin, sıkıyönetim durumunda "sıkıyönetim mahkemesine" dönüşmesinin, DGM'lerin 'siyasal olağanüstü özel mahkeme' olduğu şeklinde yorumlandı.

Çoğu hukukçunun görüşü, DGM'lerin uyguladığı özel yargılama yönteminin, savunma hakkını, yargı ve kişi güvencesini, yargı bağımsızlığını sınırlayıcı nitelikte olduğu yönündeydi. Yargılamaya yönelik sorunlar, AİHM'nde yeni davaların konusu oldu. Adil yargılanma hakkı çerçevesinde açılan davaların bazıları DGM kaynaklıydı. DGM'lerin yapısı ve yargılama görevini yerine getirirken başvurduğu yöntemlerin, uluslararası hukukun ortaya koyduğu ölçütlerle çeliştiği AİHM'nin İncal/Türkiye kararıyla netleşti.

İNCAL DAVASI: BİR DÖNÜM NOKTASI

Son dönemlerde gündeme gelen askeri yargıç krizi, DGM'lere ilişkin tartışmaların yoğunlaştığı bir konu oldu. Darbelerin mirası olan DGM'lerdeki "askeri üye"nin varlığı, yargılamaların bağımsızlığına hep gölge düşürdü.

1992'de HEP İzmir il yöneticilerince hazırlanan bildiriler, 'suç unsuru' taşıdığı gerekçesiyle toplanarak, parti yöneticileri hakkında İzmir DGM'de dava açıldı. DGM'nin verdiği altı ay 20'şer günlük cezayı Yargıtay da onadı. HEP İl Yönetim Kurulu üyesi Avukat İbrahim İncal ise hakkını aramak için bu kez AİHM'e başvurdu. AİHM, "suç unsuru oluşmadığı" ve DGM'lerdeki askeri üyenin "Türkiye'nin genel hukuk yargısına ters düştüğü" gerekçesiyle, "mahkemenin tarafsızlığını etkileyeceği" sonucuna vardı ve Türkiye'yi suçlu buldu.

AİHM, "İncal davası"nda DGM'lerde askeri yargıç bulunmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde yer alan "adil yargılanma hakkı"na aykırı olduğu tespitinde bulundu. Mahkemenin kararı ise Abdullah Öcalan'ın yargılandığı davada uygulandı. İmralı'da yapılan duruşmada, yasal değişiklik yapılarak DGM'lerdeki askeri yargıç uygulamasına son verildi.

(yarın, yeni mahkemelere giden yol)

-------------------------------------------------------------------

DGM Emekli Hakimi Sedat KARAGÜLLE:

Baskının alası vardı

DGM'ler, ülkenin birlik ve beraberliğini korumak için kuruldu. 1996'da İstanbul DGM'ye atandığımı öğrenince çok canım sıkıldı. Çünkü DGM'leri yargının bütünlüğünü bozan bir unsur olarak görüyordum. Yargı birliği ulusal birliktir. Ancak işin içine girince bu konudaki görüşlerim değişti. Türkiye'de çok farklı şeyler yaşanıyor. Böyle bir mahkemeye ihtiyaç olduğunu düşünmeye başladım. Ancak DGM'lerin aksayan, çarpık pek çok yönleri vardı. Örneğin, gözaltı süresi çok fazlaydı. Sanıkların savunma haklarını kısıtlanıyordu. Oysa yargının yüzde sekseni savunmadır. Sistemden kaynaklanan en büyük sıkıntı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun, Adalet Bakanı'nın emrindeymiş gibi çalışması. Bu, sistemdeki en büyük bozukluk. 1961 Anayasası'nda Hakimler Yüksek Kurulu vardı. Şimdi Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu. İddia ile karar makamı biraraya gelir mi? O zaman savunmayı da, avukatları da koy. İkinci mahsur da bakanın, müsteşarın, teftiş kurulunun bunların elinde olması. DGM'leri siyasi menfaatler için kullanıyordu herkes. Soruşturma açmak o kadar kolay ki. Bakan 'soruşturma aç' deyince iş bitiyor. DGM'lerde baskının alası vardı. Savcılar kanalıyla bir sürü talep geliyordu bizlere.

Müstakil bir savcının ve mahkemenin varlığı, dosyayı kimin inceleyeceği konusundaki karışıklıkları önleyecektir. Yeni yasanın hazırlanması ile ilgili çok yanlışlar var. Yeni yasa kimse bilmeden hazırlandı. Adalet Bakanı'nın yeni yasayla ilgili "Açıklarsak çok polemiği yapılır" sözü çok yanlıştı. Yeni yasanın hazırlanmasında DGM başkanları da bulundu. Ancak işin içinde olan kişilerin objektif değerlendirmeler yapmaları zor. Herkes konumunu muhafaza etmek ister. Yeni yasada da bu yönde çabalar gösterildiğini düşünüyorum. Onların görüşlerinin alınması faydalı olur tabi ki ama kendilerine yontabilecekleri endişesi var. DGM'nin isminin değişmesi ne anlama gelir ki? Önemli olan içeriğindeki aksaklıkların giderilmesi.

------

BAZI DAVALAR..

Susurluk Davası İstanbul 6 No'lu DGM'de görüldü.

* Ankara DGM'de İnsan Hakları Derneği eski Genel Başkanı Akın Birdal'a silahlı saldırı olayına adı karışanlar yargılandı.

* Siyasette fırtınalar estiren Beyaz Enerji, Telekulak skandalı ile Mavi Akım gibi davalar Ankara DGM'de görüldü. Mahkemenin baktığı Beyaz Enerji'nin iki davası, Karagümrük Çetesi, Telekulak, Mermi Kaçakçılığı, BEDAŞ yolsuzluğu, Vurgun operasyonuyla ilgili davalar görevli ağır ceza mahkemelerine gönderildi. * 125 sanıklı "Aczmendi Davası" Ankara 1 Nolu DGM'de görüldü.

* Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 6 Aralık 1997 günü Siirt'te yaptığı bir konuşma nedeniyle Diyarbakır DGM tarafından yargılandı.

* Eski Başbakan Necmettin Erbakan, PKK'nın iki numaralı ismi Şemdin Sakık gibi isimlere mahkumiyet kararı veren Diyarbakır DGM, 90'lı yılların sonunda Türkiye'yi sarsan Hizbullah örgütü ana davasına da ev sahipliği yaptı.

* Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikasti davası Diyarbakır DGM'de görüldü.

* Anadilde eğitim talebiyle gösteri yaptıkları iddiasıyla 11 ile 18 yaşları arasında 27 çocuğun yargılanması Diyarbakır DGM'de yapıldı.

* HADEP 2. Olağan Kongresi sonrasında kamuoyunda 'Bayrak Davası', Ankara 2 No'lu DGM'de görüldü.

* DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan hakkında Hakkari ve Yüksekova'da yaptığı konuşmalar nedeniyle, Van 1 ve 2 No'lu DGM'de, Ağrı'nın Patnos ilçesinde yaptığı konuşma nedeniyle de Erzurum DGM'de "terör örgütünü ve eylemlerini övmek" suçlamasıyla dava açıldı.

* Ankara 1 No'lu DGM, DEP'li eski 4 milletvekilini 15'er yıl hapse mahkum etti.

Abdullah Öcalan İmralı'da Ankara DGM tarafından yargılandı.

* Aralarında Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı gibi çok sayıda aydının öldürülmesine ilişkin açılan Umut Davası Ankara 2 No'lu DGM'de görüldü.

* Manisa'da 1995 yılında gerçekleştirilen operasyonda gözaltına alınan ve aralarında lise öğrencilerinin de bulunduğu 15 genç, "yasadışı örgüte üye olmak" ve "yardım ve yataklık" suçlarından İzmir DGM'de yargılandı.

* Beykoz operasyonu ile başlayan Hizbullah Davası Ankara 1 No'lu DGM'de görüldü.

* Bankekspres'in eski sahibi Korkmaz Yiğit İstanbul DGM'de yargılandı.

İstanbul DGM'de Türkbank soruşturması görüldü. Türkbank ihalesini soruşturan 25 yıllık DGM savcısı Aykut Cengiz Engin, İstanbul DGM'de Tevfik Ağansoy cinayetini de soruşturdu.

* Esenyurt eski Belediye Başkanı Gürbüz Çapan belediyedeki yolsuzluk iddialarıyla ilgili olarak İstanbul DGM'de yargılandı.

* Eyüp Aşık, Alaattin Çakıcı ile telefon görüşmelerinin ortaya çıkması sonucu, İstanbul DGM'de cürüm işlemek amacıyla oluşturulan teşekkül üyelerine yardım ve yataklık etmek suçundan yargılandı.

* Adnan Hoca lakabıyla bilinen Adnan Oktar, çete kurarak şantaj yaptığı iddiasıyla İstanbul DGM'de yargılandı.

* 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan Sivas olaylarının zanlıları DGM'de yargılandı.

* Ankara 1 No'lu DGM'nin İnsan Hakları Derneği eski Genel Başkanı Akın Birdal'a silahlı saldırı olayında 11 kişi yargılandı.

* Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanı Hanefi Avcı da DGM'de yargılananlar arasında yer aldı.

* Nesim Malki cinayeti davası İstanbul DGM'de görüldü

Ankara DGM'de Fetullah Gülen yargılandı

* İstanbul 1 No'lu DGM'de Sabancı Suikasti davası görüldü.

Uluslararası uyuşturucu kaçakçısı Urfi Çetinkaya DGM'de birçok davadan yargılandı.

* İstanbul'da meydana gelen bombalı saldırıların, 69 sanıklı El-Kaide davası İstanbul 2 nolu DGM'de başladı.

-------------------------------------

DGM BİLANÇOSU

Adalet Bakanlığı verilerine göre, DGM'lerde 1986 ile 2002 arasında 73 bin 936 dosya işleme konuldu, bunlardan yarısına yakını karara bağlandı. 1990-2002 arasında yargılanan 214 bin 885 kişi hakkında karar verildi. DGM'ler, 82 bin 95 kişi hakkında mahkumiyet kararı verirken,

82 bin 465 kişiyi beraat ettirdi. Geri kalan 50 bini aşkın kişi hakkında ise, görevsizlik gibi kararlar vererek, başka mahkemelere sevk etti. DGM'ler, mahkum ettiği sanıklardan 32 bin 876 kişiye "hürriyeti bağlayıcı" ceza verirken, 33 bin 409 kişiye "hürriyeti bağlayıcı ve para cezası" verdi.

4 bin 541 kişi hakkında ise para cezası verildi.

DGM'lerde daha çok TCK'nin 168. ve 169. maddelerini düzenleyen "yasadışı örgüte yardım ve yataklık" ve "yasadışı örgüt üyeliği" suçlarından davalar açıldı. 20 yıla imza atan DGM'ler, 82 bin kişiyi mahkum etti.

2002'de sonuca bağlanan 20 bin 536 davada 6 binin üzerinde beraat kararı verildi. Bu davalardan 8 bini mahkumiyetle sonuçlandı.