Yazılarımda ve katıldığım televizyon programlarında devletin kurumlarının şaibeli ihale kararlarının ve sorumsuzca verdikleri garantilerin bu ülkenin vatandaşları olarak hepimize yüklediği maliyetleri anlatmaya gayret ediyorum.

Sırtımıza en büyük kamburu yükleyen kurumlardan birisi de Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ). DHMİ ülkemiz havalimanlarının işletilmesi ile Türkiye hava sahasındaki hava trafiğinin düzenlenmesi ve kontrolü görevini yerine getiren bir Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT).

DHMİ’yi inceleyen Sayıştay denetçileri, 2012 yılı raporlarında DHMİ’ye kârlılık konusunda önemli uyarılarda bulunuyor. Raporda, 2012 yılı sonu itibariyla 44 adet havalimanından sadece 6’sının kâr ettiği geri kalan 38 inin zarar ettiğine dikkat çekiliyor. Bu nedenle ivedilikle giderleri azaltıcı tedbirlerin alınması isteniyor. DHMİ’ nin gelir fazlası 2011 yılında 1,071 milyon TL iken 2012 yılında % 28,6 oranında azalarak 306,4 milyon TL’ye düşüyor.

DHMİ havalimanları uçuş güvenliği açısından çok önemli projeler yürütüyor. Bunlardan birisi SMART adı verilen ve hava sahamızdaki uçuş güvenliğinin daha etkin olarak sağlanması ve sürekli olarak artan hava trafik talebinin karşılanması amacıyla hava trafiğiyle ilgili bütün altyapının yenilenmesini hedefleyen bir proje. Projenin bitmesi ile birlikte halen 2 ayrı merkez (Ankara ve İstanbul) tarafından yönlendirilen hava sahası, Ankara Esenboğa’da kurulan Ana Kontrol Merkezi’nden idare edilecek. 2004 yılında ilk kez ihaleye çıkılan bu proje için ilk gününden bu yana şaibeler sürüyor.

2004 yılında proje önce Fransız Thales firmasına ihale ediliyor. Thales bu alanda dünyadaki 5 uzman firmadan birisi. Ancak, ihale bir takım bahanelerle iptal ediliyor ve Selex-İçtaş konsorsiyumuna veriliyor. Bu konsorsiyumla da DHMİ’nin daha önceki projelerde büyük gecikmelere sebebiyet vermesi nedeniyle başı dertte, halihazırda mahkemelik. Mahkeme sürerken bu yeni proje için tekrar imzalar atılıyor. Thales firması bu ihaleye ilişkin itirazlarını Kamu İhale Kurumu’na (KİK) gönderiyor ama bu düzenin doğal bir uzantısı olan KİK tarafından itirazlar reddiliyor ve Selex-İçtaş ile anlaşma imzalanıyor.

SMART projesinin iki yıl içinde yani 2009 yılı üçüncü çeyreğinde bitirilmesi için 2007 yılında çalışmalara başlaniyor. 3 yıllık gecikmeyle başlayan proje bir türlü bitirilemiyor ve proje sürekli erteleniyor. Şartname gereği projenin geciktiği her gün için 26 bin 500 avro tazminat ödemesi gereken Selex-Si firması, cezai yasal üst sınırı aştığı için bu cezası donduruluyor. İnsanın inanası gelmiyor ama bu proje, tüm başarısızlıkları göz ardı edilerek 2011 yılında “yılın projesi” seçiliyor.

“Yılın projesi” maalesef ki halen bitirilememiş durumda. Günbegün artan hava trafiği dikkate alınacak olursa sistemin tamamlanamaması her an tehlikeli bir sonuç doğurabilme olasılığı taşıyor. 2012 Raporunda Sayıştay denetçileri 3 yıldan uzun süredir devam eden kabul işlemleri ile ilgili aksaklıkların giderilmesi sağlanarak sistemin bir an önce devreye alınması konusunda uyarıda bulunuyor.

Güvenlik açısından büyük tehlike yaratan gecikmelerin yanı sıra yaşanan aksaklıklar yüzünden havayolu şirketlerinin de yaklaşık 3 milyon dolarlık yakıt zararı var. Havada yaşanan zaman kaybı yakıt maliyetlerini artırıyor ve yerde beklemek zorunda kalınması da zararın büyümesine sebep oluyor.

Haftaya DHMİ’nin verdiği hazine garantileri ile ilgili yazmaya devam edeceğim.