Google Play Store
App Store

Almanya’nın Die Linke partisinin tabanı, bugün yüksek eğitimli ve orta gelirli kişilerden oluşuyor. Partinin yeni liderliği işçi sınıfı kökenlerini yeniden inşa etme sözü verdi ancak bu hiç de kolay olmayacak.

Die Linke yalnızca orta sınıfla hayatta kalamaz

Jonas ThIel 

Almanya’da Sol Parti (Die Linke) geriliyor ve üyeleri partinin hayatta kalması için temelden bir değişime ihtiyaç olduğunun farkında. 2021 seçimlerinde yüzde 5’in altına indiği ağır yenilgi, partinin zayıflığını ortaya çıkardı. Yerellerde aldıkları birkaç zafer de olmasa Die Linke çoktan Federal Parlamento’dan (Bundestag) da silinmişti. O zamandan bu yana, Die Linke’nin çeşitli alanlardaki taraftarları tarafından belli başlı analizler yayımlanıyor. Die Linke’nin düşünce kuruluşu Rosa Luxemburg Foundation tarafından düzenlenen bir tartışmada Carsten Braband, solun seçmen tabanının yalnızca küçülmediğini, ayrıca bilinçli şekilde orta sınıflara yöneldiğini ortaya koyuyor. Die Linke’nin yenilgisi yalnızca şartların talihsizliğinin değil kendi stratejik yöneliminin de bir sonucu. Tüm bunları verilerle ortaya koyan Braband, partiyi yeniden inşa etme çabasının önündeki iki miti yıkıyor.

Geçtiğimiz günlerde Halle’de gerçekleşen bir parti konferansında “sınıf”, “sınıf siyaseti” ve “sınıf perspektifi” bahsi büyük alkış aldı. Ancak parti aydınları arasında, Die Linke’nin köklerinin hala sınıfa dayanıp dayanmadığı ciddi bir tartışma konusu. Özünde empirik bir soru olduğu için bu kadar birbirinden farklı yanıtlar verilmesi de ilginç. Daha yakından bakınca, çelişkinin farklı verilere göre hareket edildiği kadar bambaşka kavramlara dayandırıldığı için de böyle olduğu ortaya çıkıyor. Geçtiğimiz yıl parti aydınlarından Mario Candeias, Die Linke’nin işçi sınıfı temelini kaybettiği iddialarını açıkça reddetti. Partinin potansiyel seçmenlerinin büyük çoğunluğunun Angestellte (beyaz yaka işçiler) olduğunu söylüyor. Ancak bu tespit nesnel gerçeklikle uyuşmuyor.

İnsanların kendilerini işçi olarak tanımlamaması, büyük çoğunluğun dünyayı Marksist kategorilerle anlamadığı gerçeği ile uyuşuyor. Beyaz yaka işçiler ayrıca sömürü ilişkilerine dair ortak hedefleri olan bir grup değil. Die Linke’nin potansiyel seçmenleri arasındaki farklı grupların görece ağırlıkları konusundaki iddiaların bize toplumun birçok farklı kesimi arasında ortaya çıkan gerilemeye dair bir şey söylediğinden emin değiliz. Braband makalesinde farklı bir yaklaşım izliyor. Die Linke’nin seçmen potansiyelini analiz etmek yerine, 2009’dan bu yana seçim sonuçlarına bakıyor. Seçmenleri işçi sınıfı ve orta sınıf olarak ikiye ayırıp, farklı çalışma kategorilerini bu iki ana başlık arasında dağıtıyor: İşçi sınıfı imalat, hizmet ve ofis çalışanları, orta sınıf ise “sosyokültürel yarı uzmanlar”, “sosyokültürel uzmanlar”, “teknik uzmanlar” ve orta-üst kademe yöneticilerden oluşuyor.

Bulguları ise son derece trajik. 2009’da, imalat sektöründe çalışan işçilerin yüzde 20’si hala Die Linke’ye oy verirken, bu oran 2021’de yüzde 4’e düşmüş. Hizmet sektöründe çalışanlar arasında parti seçmenleri yüzde 12’lik bir gerileme yaşamış. Buna karşın Die Linke bütünsel gerilemeye rağmen 2017 seçimlerinde orta sınıf seçmenleri açısından ilerleme kaydetmiş. “Sosyokültürel uzmanlar” açısından 2021’de de önemli bir ilerleme kaydetmiş.

SINIF İÇİNDE SİYASET

Braband, işçi sınıfı seçmenlerin kaybı sebebiyle Die Linke’nin bugün geçmişe kıyasla çok daha akademik bir seçmen tabanı olduğunu söylüyor. Dikkat çeken başka bir unsur da partinin küçülen seçmen tabanının giderek daha fazla orta gelire kayması. 2009 ve 2021 arasında Die Linke en büyük oy kaybını da en düşük gelir seviyesinde yaşamış.

Die Linke’nin yeni başkanları Ines Schwedtner ve Jan van Aken bu durumun farkında gibi gözüküyor. Her ikisi de daha güçlü bir siyasal odaktan yana olduklarını, az sayıda önemli ekonomik talepleri merkeze alacaklarını açıkladılar. Siyasal odak ayrıca Die Linke’nin sürekli şikâyet edilen hizipler arası gerilimlerine de çözüm olabilir. Emek, kira ve sosyal devlet konularında parti her zaman ortak noktadaydı. Ancak bunu söylemesi yapmasından kolay. Die Linke’nin işçi sınıfı mahallelerinde ve iş gücündeki kökleri zayıf olduğu sürece ancak siyasal gündeme yönelik dönemsel müdahalelerle değişim yaratabilir. Bunlar da ancak kaçınmaları gereken bazı fay noktalarına dokunduğu ölçüde dikkat çekebiliyor.

Die Linke yalnızca sınıf için değil sınıf içinden de siyaset yapmalı. Bu da yıllar sürecek sabırlı bir çaba ve siyaseten temelden farklı tarzları gerektiriyor. Partinin bunu becerip beceremeyeceği belirsizliğini koruyor. Ancak Halle’deki parti konferansı, doğru yönde bir adım oldu.

Kaynak: jacobin.com

Çeviren: Yusuf Tuna KOÇ