Pandeminin ilk zamanlarında bu köşede “Dijital Emek” üzerine iki ayrı yazı* yazdım. Bu girişi, -meraklısı bu yazılara dönebilsin diye- konuya biraz orta yerinden gireceğim ve teorik altyapıyı atlayacağım için yapıyorum. Konu özetle sosyal medya platformlarında varlığımızla bir değer yaratmamız, paylaşımlarımızla emek vermemizdi. Bu emek karşılıksızdı. Platformları bedava kullanmayı kâr sayıyorduk. Oysa burada hiçbir şey yapmadığımızı düşünürken verdiğimiz emeğin karşılığını ülkelerle rekabet edecek zenginliğe ulaşan platformlar alıyordu.

Bu konu, geçen hafta Snapchat’in yaptığı bir açıklamayla yeniden aklıma düştü. Buna göre Snapchat, Spotlight adında yeni bir uygulama devreye sokmuştu ve yılsonuna dek en çok izlenen snap’leri üreten kullanıcılarına her gün toplam 1 milyon dolar dağıtacaktı. YouTube başta olmak üzere, bunu zaten yapan platformlar var diyebilirsiniz. Bu uygulamanın farkı, YouTube veya diğerlerindeki gibi birçok koşulu (şu kadar abone vs. gibi) yerine getirme zorunluluğu olmaması. Snapchat başka hiçbir koşul aramaksızın 100 bin izlenmeyi aşan her videonun sahibine, bu parayı paylaştırmayı vaat ediyor. Ayrıca bu videoları Spotlight isimli özel bir bölümden, gönderici bilgilerini gizleyerek yayımlayacağı için çok takipçili hesapların algoritmik avantaj sağlamasını da engelliyor.

Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda bu uygulamanın, platformların dijital emeğin karşılığını verme yolunda bir adım sayılıp sayılmayacağı sorusuna bir cevap arayalım istiyorum.

BU BİR YETENEK TRANSFERİ

Snapchat’in bu uygulamasını, kullanıcıların dijital emeğine artık itibar veriliyor diye okumak çok zor. Bu, olsa olsa Yetenek Sizsiniz yarışmasının bir tür sosyal medya versiyonu olarak değerlendirebilir. Snapchat, bunu yaparak gelirini kullanıcılarla paylaşmak bir tarafa yetenekli video içerik üreticilerini bünyesinde toplayarak daha büyük bir gelir elde etme ve ekran zamanından daha yüksek pay olma yolunda bir adım atıyor. Snapchat’in daha sonra neredeyse tüm platformların kopyalayacağı “belirli bir süre sonra silinen ileti” (Instagram ve Facebook’ta hikâye, Whatsapp’ta durum, Twitter’da fleets) formatı gibi bu yeni özellik de kopyalanır mı bilemiyorum. Ancak kopyalansa da bunun dijital emeklerin dağıtılması gibi değerlendirilemeyeceğini ilave edebilirim.

KİM KAZANIYOR?

Geçen haftalarda ironik bir tweetle sormuştum; Demirören grubu Twitter’ı ve dolayısıyla Jack Dorsey’i finanse ediyor sayılır mıydı? Bu sorumun nedeni Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan’ın, Twittter’da yazısını link olarak değil ekran fotoğrafı olarak paylaşmasıydı. Herhangi bir linke tıklayıp Hürriyet sitesine yönelip reklam görmediğimiz ve bu okumaya ayrıca bir ücret ödemediğimiz için bunun tek kazananı Twitter oluyordu. Yani özetle Ahmet Hakan, Twitter platformunu gazeteye yönlendirmek için aracı olarak değil, içeriğin doğrudan yayımlandığı araç olarak kullanıyordu. Bunun nedeni, insanların Twitter’da linkleri tıklamaya duyduğu isteksizlik olabilir. Bununla birlikte medyada çalışmayan basit kullanıcıların da durumları pek farklı değil. Takipçi, like, rt sayısı ve bunların sonunda ulaşılacak “influencer” olma umudu gibi teşviklerle, platformlara belki aldığımızdan çok daha fazlasını bırakabiliyoruz.

En kıymetli birimin “zaman” olduğu bir klişe olarak dillendirilir. Akıllı telefonlar, dijital ekranlar ve sosyal medya platformlarıyla birlikte bu klişe daha geniş bir anlam kazandı. Bizim ekran karşısında birer bağımlı olarak geçirdiğimiz her birim zaman da bir gelir kaynağı. Platformların başlangıçta başka isteklere hizmet eder gibi başlayıp giderek aynılaşması da bununla ilgili. Diğerinde bir saniye daha fazla geçirmeyelim diye her özellik hepsinde sunuluyor. Bu yüzden Snapchat’in “para dağıtma” özelliği de hızla yaygınlaşabilir. Ancak tekrarlamak gerekirse, bu dijital emeğin karşılığının verilmesi sayılmaz. Daha televizyon çağında, 1970’lerin sonunda “izleyici emeği” tartışmasını başlatan Dallas Smythe ne kadar öngörülüymüş demeden duramıyorum. Sadece izleyerek emek vermemiz konusu belki o günlerde abartılı görünüyordu ama sosyal medyayla birlikte bunun nasıl dönüşebildiğini görüyoruz. Yine de Sosyal Medya Emekçileri Sendikası için daha epey yolumuz var.

*Devasa Boyutta Bir Unkapanı Olarak Sosyal Medya, 3 Mayıs 2020,

Ümit Alan, BirGün

*Hiç Tembel Değilmişim Marx’ı Şahit Gösterebilirim, 10 Mayıs 2020,

Ümit Alan, BirGün