Amazon CEO’su Jeff Bezos’un bir günlük geliri için Kongo’da bir maden işçisi çocuk durmadan 700 bin yıl çalışmalı. Jeff Bezos, Amazon işçisinin ortalama yıllık maaşı olan 28.000 doları 10 saniyeden az sürede kazanıyor.

Dijital emek ve dijitalleşme
Fotoğraf: Unsplash

Tahir Emre Kalaycı

Çağımızda makineleşmenin yol açtığına benzer şekilde bilişim, robotik, yapay zeka, vb. nedeniyle birçok meslek ortaya çıkıyor, emeğin doğası, yapısı ve örgütlenmesi değişiyor[1]. K. Crawford ve V. Joler Anatomy of an AI System[2] yazısında Amazon Echo aygıtının üretim sürecini inceleyip insan emeği, veri ve kaynak kullanımını haritalandırıyorlar. “Doğumla” başlıyorlar, gerekli kaynakların çıkarıldığı koşulları, ürünü oluşturan emek biçimlerini, başarısı için nasıl veri kullanıldığını ve “ölünce” gezegene atık olarak nasıl döndüğünü anlatıyorlar. “Doğum yaşam ölüm” aşamalarında aygıtın nasıl da geniş bir emek, veri ve yenilenemeyen kaynak çıkarmaya odaklı, Bolivya’dan Çin’e yayılmış bir ağa ihtiyaç duyduğunu gösteriyorlar. C. Fuchs Dijital Emek ve Karl Marx[3] kitabında bilişim ürünleri üretme sürecini Uluslararası Dijital İş Bölümü olarak adlandırıyor. Bu iş bölümü dünyanın çeşitli bölgelerinde birbirleriyle ağ kuran ve dijital uygulamaların kullanımı ve üretimi için gerekli öğeleri oluşturan çeşitli emek, sömürü ve üretim şekillerini içeriyor:

Maden işçileri: gerekli madenler çoğunlukla Afrika ve Çin’de çıkarılıyor. Eritme, işleme ve zenginleştirme elektronik piyasasına ürün sağlayan Tayland, Malezya, Çin, Endonezya gibi Asya ülkelerinde oluyor. Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde özelleştirilmiş madenlerde makineler yerine eller, kazmalar, kürekler, levyeler, sopalar, kovalar ve ipler kullanılıyor. Özelleştirme toplulukların zorunlu yer değiştirmesine, ırmakların, havanın ve ekilebilir arazilerin kirletilmesine, halkın kararlardan ve istihdamdan dışlanmasına yol açıyor. Silahlı gruplar zorla çalıştırıyor, evlendiriyor, borçlandırıyor, cinsel istismar, çocukların kullanılması ve zorla çalıştırma gibi modern kölelik biçimleri var.

Montaj işçileri: Taylorist bir biçimde, katı bir askeri disiplin altında düşük ücretle, yetersiz sosyal güvenceyle, tekrarlı ve emek yoğun çalışmayla, sağlık tehlikesiyle ve uzun çalışma saatleriyle enformel mevkilerde çalışıyorlar. 2010 yılında 14’ü ölen 18 işçinin intihar girişimiyle bilinen Foxconn şirketi tipik bir örnek.

Hindistan’daki yazılım geliştiriciler: batıdaki emsallerine göre düşük ücretlerle kötü koşullarda taşeron şirketlerde çalışıyorlar. Bedensel veya sanal olarak ihtiyaç olan yere taşınıyorlar. Yüksek nitelikli işgücüler ama tarihsel olarak Hindistan’ın sömürge halinin başka bir biçimde sürmesine örnekler.

Silikon Vadisi: milyar dolarlık şirketlerle bilinse de hem düşlerin hem de kabusların vadisi. Bir uçta yüksek ücretli ama stresli koşullarda yoğun çalışan profesyoneller, diğer uçta özellikle göçmen ve kadınlardan oluşan düşük ücretli, kötü koşullarda çalışan yarı vasıflı/vasıfsız imalat, bakım ve hizmet işçileri.

Bilişim ürünlerini kullananlar: farklı sosyal medya araçlarına ücretsiz içerik ve şirketlerin kâr sağladığı verileri oluşturan insanlar, çağrı merkezi çalışanları, İnternette kötü içeriklere maruz kalıp yoğun duygusal emekle binlercesini gözden geçiren içerik denetleyiciler, zengin ülkelerdeki oyuncular uyurken yerlerine bilgisayarda saatlerce “deneyim/altın çiftçiliği” yapan yoksul ülkelerdeki ucuz ve güvencesiz oyuncu işçiler, düşük ücretle makine öğrenmesi yöntemlerinin daha iyi çalışması için veri hazırlayan, resimler üzerinde nesneleri seçen ve işaretleyen, tıpkı zamanındaki parça başı iş yapan işçilere benzeyen etiketleme işçileri ve bir uygulamaya bağlı olarak kurye, şoför, vb. olarak çalışan kişiler.

Bu üretim süreci bize kapitalizmdeki yoğun adaletsizliği ve eşitsizliği de gösteriyor. Amazon CEO’su Jeff Bezos’un bir günlük geliri için Kongo’da maden işçisi bir çocuk durmadan 700 bin yıl çalışmalı. Jeff Bezos, Amazon işçisinin ortalama maaşı olan 28.000 doları 10 saniyeden az sürede kazanıyor.

Türkiye’de Silikon Vadisi kurmak isteyenlere, Hindistan gibi yazılım cenneti yapmayı düşünenlere, elektronik imalatın vahası olacağız diyenlere bu dijital iş bölümünü anlatmak ve sonuçta varılacak noktanın artan işçi ölümleri, iyice ucuzlaşan emek gücü, oldukça yoğunlaşan sömürü, yani işçiler için bir kâbus olacağını söylemek gerekiyor.

Bu üretilen bilişim ürünleri kapitalizmin baskıcı niteliğini güçlendirmek, çalışma hayatımızı gözetlemek ve denetlemek için kullanılıyor. Büyük veri, algoritmalar ve makine öğrenmesi dijitalleşmiş işe alım başta olmak üzere farklı amaçlarla kullanılıyor. Yöneticilerin işçiler hakkında toplanan veri kümelerinde desenleri saptadığı ve karşılaştırdığı bir süreç olan insan analitiği iş başvurusundan, çalışmaya kadar geniş bir kapsamda kullanılıyor. Yetenekli insanların fark edilmesi, mülakatlar, liderlik tahmini, bireysel işçi performansı, işçilerin sağlık örüntüleri ve diğer işletme yönetimi konuları bilişimle destekleniyor. Süreçte karar veren algoritma olduğunda şirketler sorumluluktan kaçıp suçu “tarafsız” bir sisteme yüklüyorlar. Bu işçiler üzerindeki stresi ve mikro-yönetimi arttırıyor. Üstelik bu sistemlerin sadece girdisini ve çıktısını görüyoruz, içeride ne yaptığını bilmiyoruz, kapalı kutular. C. O’Neil Matematiksel İmha Silahları[4] kitabında bu kapalı kutu şeklindeki algoritmaların yoksul ve çalışan insanlara zarar verirken, seçkinlere nasıl yarar sağladığını anlatıyor.

Dijitalleşme her yaptığımızı izleyen kameraları, bizi daha hızlı çalışmaya zorlayan Taylorcu otomatikleşmiş tezgâhları, yürüme bantlarını ve çok daha fazlasını sunuyor. Dijital araçların erişilebilirlikleri arttıkça kullanımları da artıyor ve ücretli köleliğin 18. yüzyıl köleliğini andıran araçlarına dönüşüyorlar. Amazon’un bir şirketi sendikalaşmayı takip için her mağazası için sendikalaşma olasılığı skoru hesaplayarak, etkileşimli “ısı haritası” kullanıyordu. E. Guendelsberger On the Clock[5] kitabında, Amazon ikmal deposunda çalışırken Taylor’ın “tasavvurunun cisimlendiği” dijital bir düzenle karşılaştığını söylüyor. Orada “toplayıcı” olarak çalışan Guendelsberger belinde konumunu da izleyen bir tarayıcı taşıyor. Tarayıcı ona raflardaki binlerce eşya arasından alması gereken eşyayı, o eşyanın konumunu ve almak için ne kadar süresi olduğunu tam bir kesinlikle söylüyor. Saniyeler geçiyor, alet onu sürekli uyarıyor. Muazzam boyuttaki tesiste rafı tespit edip etiketini okutunca sıradaki paket hemen görüntüleniyor.

Şirketler gözetimi yoğunlaştırmak ve yaşamı nicelleştirme aracılığıyla veriye dönüştürmek ve veriden çeşitli değerler üretmek için verileştirme kullanıyorlar. N. Couldry ve U. A. Mejias[6], verileştirmenin büyük veri şirketlerini devletin ve toplumun temel işlevi açısından gerekli kurumlar olarak pekiştireceğini ve böylece neoliberalizmden önceki hale değil, veri sömürgeciliği adını verdikleri yeni bir toplumsal düzene geçileceğini düşünüyorlar. Kişiler geleceklerine karar verme özgürlüklerini yitirecek, veri kümesinde bir kayıt olacaklar. Örneğin Çin’de dünyayla etkileşim ve davranışların yorumlanmasına dayalı olarak bireylerin dijital profilleri oluşturuluyor ve bunlar nicelleştirilerek çok boyutlu bir “toplumsal itibar” skoru hesaplanıyor. Toplumsal kredi sistemi adı verilen bu sistemle tüm yurttaşların ve şirketlerin devletin isteğine göre şekillendirilmesi amaçlanıyor.

Dijitalleşmeyi kurye işçilerinin eylemleriyle de düşünmeliyiz. Eylemlerin odağındaki esnaf kurye modeli, gig ekonomisi adıyla dünyada farklı biçimlerle bakım, temizlik, taşımacılık, müzik, sağlık gibi farklı alanlarda yaygınlaşıyor. Ken Loach’un yönettiği 2019 tarihli Üzgünüz, Size Ulaşamadık filmi bu modeli çarpıcı bir şekilde ele alıyor. Pandemi ile birlikte oldukça yaygınlaşan bu modelin dayatıldığı kişiler şahıs şirketleri kuruyor, üst bir şirketle anlaşıp kendilerine ait araçlarla, dijital platformları kullanarak hizmet veriyor. Bir işçi-işveren ilişkisi kurulmuyor. İşçi haklarından yararlanamıyorlar, sendikalarda örgütlenemiyorlar, yoğun, geçici ve güvencesiz şekilde çalışıyorlar. Eylemlerin de bize gösterdiği gibi işçilerin sorunlarını çözmesinin yolu önce mevcut durumu kavramak, sonra da örgütlü bir mücadeleden geçiyor.

[1] T. E. Kalaycı, Yapay Zekâ | İyimser olmak için erken, Sendika.org, 2020

[2] K. Crawford, V. Joler, Anatomy of an AI System, AI Now Institute and Share Lab, 2018

[3] C. Fuchs, Dijital Emek ve Karl Marx, NotaBene Yayınları, 2015 (çev. S. Oğuz, T. E. Kalaycı)

[4] C. O'Neil, Matematiksel İmha Silahları, Tellekt Yayınları, 2020 (çev. A. E. Pilgir)

[5] E. Guendelsberger, On the Clock, Little, Brown and Company, 2020

[6] N. Couldry, U. A. Mejias, The Costs of Connection, Stanford University Press, 2019