"Şair Ozan R. Kartal dijitalin yayıncılığı zenginleştirici olduğuna dikkat çekerek, “Yayın ortamlarının, yayıncıların ve hatta şairlerin çeşitlilik kazanması her halükârda sevindirici” diyor."

Dijital yayıncılık güzel bir alternatif

FATMA YEŞİL

Ozan R. Kartal 1999 doğumlu, Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü öğrencisi bir şair. Şiirleri daha önce Buzdokuz, Cite de Pera, Kök Şiir gibi dergilerde yayımlandı. İlk şiir kitabı Haydi Etek Giyelim ağustos ayında İthaki Yayınları tarafından yayımlandı.

‘Haydi Etek Giyelim’ iki bölümden oluşuyor. “Sabahat’i Ben Öldürmedim” ve “Haydi Etek Giyelim” ,“Sabahat’i Ben Öldürmedim” aynı zamanda kitabın ilk şiiri. Öykü-şiir diyebiliriz. Bu şiiri, kitabın ilk şiiri yapan şey nedir?

Şiir çok cömert bir şey. Bir şekilde onu yazana devasa fırsatlar sunuyor. Bu fırsatların içinde ise çeşitli bölümler var. Günümüzde şairler genellikle kendilerini bu fırsat yelpazesinin yalnızca bir bölümüne ait görüyor. Halbuki şiir, meyveleri çeşitli ve oldukça bereketli bir ağaç. Şiirin içinde bugüne dek keşfedilmiş ne kadar yol varsa ne kadar mezhep varsa ben bunları tatmayı, bunlara rabıtada bulunmayı tercih ediyorum. Sınırları zorladıkça, kapılara dayandıkça kendimi daha mutmain hissediyorum. Şiirlerini devamlı öyküsel biçimde yazan biri değilim ama bu nadiren gelen öyküselliğin bana verdiği his bambaşka.

“Sabahat’i Ben Öldürmedim” günümüzde klasikleşen algıya bakılırsa bir kitabın girişine koyulması tercih edilmeyecek bir şiir. Bunun gibi yüzlerce yazısız kural var. Elbette bunların iş kolaylaştırdığı alanlar vardır fakat ben bu tarz kolaylıklara, tabiri caizse tricklere kitabın hiçbir yerinde başvurmadım. Kitabın genelinde de görülebildiği gibi okura eziyet vermek, kafasını bulandırmak, onları günaha sokmak gibi amaçlarım vardı. “Sabahat’i Ben Öldürmedim” de bunlara oldukça hizmet eden bir şiir. Sanırım kitabın ilk şiiri yapan şey de bu.

İki bölümün başında birer ayet bulunuyor. İlk bölüm Zümer suresinin 30. ayeti “Sen öleceksin, onlar da ölecek.”, ikinci bölüm Bakara suresinin 138. ayeti “Biz Allah’ın rengiyle boyandık. Allah’tan daha güzel rengi kim verebilir?”. Bu alıntılar aslında okur için önemli ipuçları sağlıyor. Şiirlerinde politik bir bütünlük söz konusu. Bu, dosya hazırlama sürecinde oluşturulmuş bilinçli bir bütünlük mü yoksa içgüdüsel olarak zamanla oluşmuş bir bütünlük mü?

Öncelikle, “Şiir Dosyası” tamlamasının anlamını, kitabım okurların eline geçmeden henüz 9 ay önce kavradım. Dosyayı hazırlamaya başladığımda kimseye danışmamıştım, kimsenin fikrini sormamıştım. -Bazılarının sebebi kronolojik olmakla beraber- şiirlerime baktığımda zaten kendileri bölümlere ayrılmış haldelerdi. Bu kitabın içerisinde bu bölümlerin yalnızca ikisine yer verdim. Böyle yapmak istedim siftahı. Ölüm ve Boya. Körpe bir şairin ilk kitabında bahsetmesi yerinde olacak iki tema olarak canlandı zihnimde. Bunları yazdığım için de mutluyum. Dosya tamamlandıktan sonra elbette birkaç arkadaşıma fikir belirtmeleri için gönderdim. Hatta sevgili Gökhan Arslan hâlâ cevap vermedi.

Senin soruda bahsettiğin bilinçlilik bir çeşit otomasyon, bir çeşit robot tekniği ise kesinlikle bilinçli değildi. Senin bahsettiğin içgüdüsellik bir çeşit tevekkül, bir çeşit cezbe hâli ise kesinlikle içgüdüsel de değildi. Kendi isteklerimin maddi olarak kitapta yer almasından memnunum. Buna teknik olarak imkân verenlere de teşekkür ediyorum.

Kitap ismi, kitabın kimliğini belli etmesi açısından oldukça önemli bence. O yüzden yazdığın şiirleri birleştirdiğin dosyaya isim vermek, hepsini tek bir isim altında bütünlemek oldukça zor olmalı. “Haydi Etek Giyelim” kitaba ve kitabın ikinci bölümüne ismini veren bir şiir. Bu şiiri diğerlerinden özel kılan bir neden var mı?

Bu şiir özelse muhtemelen şu yüzden özeldir: Bir gün, günün ortası mıydı, yeni mi uyanmıştım yoksa gün bitmek mi üzereydi bilmiyorum fakat kendi kendime Haydi Etek Giyelim demeye başladım. Bu neredeyse bir hafta sürdü. O kadar keyif veriyordu ki bu cümle bana, anlatamam. Günün farklı zamanlarında tekrar etmeye başladım. Zihnimde muazzam güzel şeyler canlandırıyordu. Açıkçası kitabın çoğunu o anlamsız haftanın bende uyandırdığı hisse borçluyum. Kitabı, bu cümlenin bende oluşturduğu his çerçevesinde oluşturmaya çalıştım. “Haydi Etek Giyelim” şiiri özel bir şiir değil. Haydi Etek Giyelim kitabı da özel bir kitap değil fakat Haydi Etek Giyelim epey özel bir şey.

Bu kitapta “olmasaydı olmazdı” dediğin üç şiiri merak ettim.

Öncelikle klişe olsa da şunu söylemeliyim ki bu tanım kitaptaki her şiir için geçerli. Biraz daha duygusal yaklaşmaya çalışırsam da olmayacak çünkü her şiirin kendine has, etkileyici bir hikâyesi mevcut. Bu yüzden farklı bir yoldan ilerleyip sorduğun bu soru için sana üç şiir ismi vermeye çalışacağım. “Şov” olmasaydı olmazdı diyebilirim. Kitabın en eski şiirlerinden biri. İçinde bulunduğu bölümün de kafamın içinden canlanıp manifestolaşmasına sebep olan şiirlerden biri. “Sol Elimle Sigara Yakamam” şiiri de ikinci bölüm için aynı özellikleri taşıyor. Bu ikisinden tamamen farklı ve bende gizli kalacak bir nedenden dolayı da ikisini tek temada birleştirip isimlerini zikredeceğim şiirler ise “Sonra ve Senden Sonsuza Dek Özür Dilerim olacaktır sanırım.

Edebiyat ödülleri ile ilgili tartışmalar yıllardır devam ediyor. Sen de Haydi Etek Giyelim ile Arkadaş Z. Özger şiir ödüllerinde ismi anılanlar arasında yer aldın. Ödüller üzerine konuşmak istiyorum. Şiir ödülüne katılma motivasyonun tam olarak neydi? Bundan sonraki süreçte ödüllere bakışın nedir?

İlk şiirimi 2015’te yazdım. 2016’da şiirlerim ilk defa yayınlandı. 2017 ilk defa bir şairle tanıştığım seneydi. 2018’de yayınlanma sıklığım arttı. 2019’da yayıncılığa başladım. 2020’de ise şairlerin birçoğuyla tanışıyordum artık. Kısa sürede bu camiayı kavradım. Dinamiklerini çözme fırsatına eriştim. 2020 yılının sonunda çok enteresan bir şairin boşluktan faydalandığını varsayarak çok enteresan bir ödül aldığını gördüm. Demek ki bu ödül işleri pek de mühim işler değil, dedim. Kesinlikle bel bağlanmamalı. İsmim anıldı. Daha sonra ismim anılmaya devam etti. Önümüzdeki yıllarda da farklı ödüllere katılabilirim. İsmimi ansınlar. Ödül falan alayım. Kimse almıyorsa ben alabilirim. Yakın zamanda iki ödülün, uygun dosya bulunmadığından dolayı verilmediğini öğrendim. Çok üzüldüm. Keşke katılsaydım. İsrafa karşıyım. Pilavcıda kız arkadaşımın yiyemediği tabağı da yerim. Benim oturduğum masada meze tabakları bomboş olur. Böyle yani.

Kitaptan bağımsız bir soru sormak istiyorum. Dijital ortamda şiir yayımlamak üzerine düşüncelerin neler? Bir şiiri dijital bir fanzine ya da matbu bir dergiye gönderirken neyi baz alırsın? Hangi ortamda yayımlanacağına nasıl karar verirsin?

Dijital yayıncılığın güzel bir alternatif olduğunu düşünüyorum. Çok az maliyetinin olması o dergiyi/ fanzini/ web sitesini hazırlayanlar için sevindirici sahiden. Dijital ortamlarda yayınlanan şiirin başlarda kendine has bir kitlesi vardı. Fakat son zamanlarda bu kitle de epey genişledi. Dijitalliğin şaire bir rahatlık sağladığını düşünüyorum, bu bir bakıma şanslı bir durum. Yayınlanmasını istediğim bir şiir yazdığımda o şiirin neresi için uygun olduğunu anlayabiliyorum. Alternatiflerin çokluğu da bana bu konuda yardımcı oluyor. Matbu dergilere genellikle kuvvetine çabuk erişilebilecek şiirler yolluyorum, dijital dergilere ise daha karmaşık ve dönüp dönüp tekrar bakıldığında farklı okumalara imkân veren şiirler yolluyorum. Başkaları nasıl yapıyor inan ki bir fikrim yok. Velhasıl kelam çeşitlilik kolektif başarıyı elbette ki artırır. Yayın ortamlarının, yayıncıların ve hatta şairlerin çeşitlilik kazanması her halükârda sevindirici.