İnsan yetiştirmenin bedeli ve değeri çok ağırdır. Belki de öğretmem olmamın vermiş olduğu ahlaki sorumluluktan dolayı, bunu en iyi anlamaya çalışanlardan biri olduğum için hassasiyetim yüksek durumdadır.

Eğitim bir süreçtir. Çocuğunun doğumu ile anne ve babanın aldığı sorumlulukla başlayıp, okul öncesi ile okul dönemleri neticesinde, üniversite bitişine kadar olan bu süreç eğitim ve öğretimdir. Tabii ki yaşamın kendisi içinde birey olan çocuk artık kendi sorumluluğunu kendi alarak süreci devam ettirir.

İşte o üniversiteye kadar olan dönemdeki eğitim; insanda istenilen ‘nitelikli değişimi sağlamak’ üzerine bir felsefeye haiz olduğundan, buradaki aşamaların hepsinin bir zincir halkası gibi, öndekinden aldığını arkadakine vererek devam eden tamamlayıcı bir içeriğe sahiptir. Buradaki en büyük tehlike, aralardaki kırılma veya kopmalardır ki süreç sona erer veya süreç çok ciddi zarar görürse, ortaya çıkan sıkıntı; tanımdaki istenilen ‘nitelik’ kavramından uzaklaşarak, ‘olabilen’ kavramına yönelerek süreci kurtarma konumuna gelir ki eksikliğin boyutunu tarif etmek imkansızdır.

Eksikliğin sosyal anlamda ve ekonomik anamda ülkeye faturası ağırdır, istenilen nitelikteki değişim ile sağlanacak verim, yerini verim kaybına bıraktığından, yaratılmak istenilen artı değer üzerindeki iş bölümlerinde istihdam eksik kalacağından fatura tüm topluma çıkar.

Dünyanın etki alanının büyümesi ile iletişimin küçülmesi ve rekabet ortamının her yer olması, donanım tanımını yenileyerek bu küresel boyuta ait içerik ile eşleştirildi. Tabii bu da rekabetin ne kadar şiddetli olacağına dair ciddi bir tanımdır.

İşte spor, bu rekabet tanımı içinde kendini en çok hissettiren alanların belki de en başında gelmektedir. Çünkü yapısal olarak görsel bir şova sahip olduğundan, mesleğin içeriği sahalarda, salonlarda, pistlerde başlayan mücadele ve rekabet tüm şehirleri ve ülkeleri içine almaktadır.

Buralarda ortaya çıkacak bir eksiklik, o ortamları kaybetme tehlikesini ortaya koyar ki bunun anlamı hem sosyal anlamda hem de ekonomik anlamda büyük kayıpların olacağıdır.

Spor alanındaki eğitim de tüm yukarıda anlatmaya çalıştığım süreçlerin ve tanımların hepsine sahip ve zamana karşı mücadele edilen bir eğitim sürecine sahiptir.

Bu kadar debelenmemim ardındaki gerçek, öğretmem olmanın yanında kaybedilecek olan jenerasyonların kaygısıdır.

Bakın U17 ile U19 geçen mart ayından beri neredeyse ne maç ne de antrenman yapmamaktadırlar. Bu yaş grupları profesyonel olma sürecinin sonlarına gelmektedirler ve son süreç içerisindeki eğitimleri alarak mesleki unsurlarını tamamlayıp, meslek alanı içerisine girerek kendilerini sosyal ve ekonomik alanda var edecekler. Bu sadece çocukları, anne babaları, kulüpler, bağlayan bir şey değil bu tüm ülkeyi bağlayan bir süreçtir. Çünkü ortaya çıkacak olan yetenekler, küresel boyutta rekabet ortamına girerek ülke adına bir katma değer yaratmaları aynı zamanda ülkenin bu alanda var olması anlamana gelecektir.

Ve hala bu çocuklar evlerinde oturmaktadırlar!

Anlaşılmayan şey futbolda geleceğimizi kaybediyoruz. Bilemiyorum bu cümle kimseye bir şey anlatmıyor mu? Ya da kimsede bir kaygıya neden olmuyor mu? Gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum.

Yani iki jenerasyonu göz göre göre kaybediyoruz…

Bu gençlerin çoğu bu sürecin dışında kalarak, kendi alanlarının dışında vasıfsız elman olarak eğer olursa istihdam edilmeleri toplumsal gelişime ve ekonomik gelişime vereceği zararı ve bu gençlere vereceği zararı ciddi şekilde düşünmek ve sorumluların artık çözüm üretmeleri gerekir.

TFF bunun için yok mu?

Alın bu yaş gruplarını Antalya’ya hem karantina altına alınırlar, hem antrenman yaparlar, hem de puansız, kupasız, madalyasız maçlar yaparak ocak ayına kadar sürecin içinde kalırlar. Tek çözüm bu gözüküyor. TFF bunu yapmak zorunda. Gencecik pırıl pırıl insanları kaybetmek bu kadar kolay olmasa gerek.

Bu konu Fenerbahçe’nin şampiyonluğundan, Galatasaray’ın sorunlarından, Ahmet Nur Çebi ile Sergen Yalçın’ın açmazlarından çok daha önemli ve büyüktür.

Başta Şenol Güneş olmak üzere, her kesin bu çocuklara, ailelerine ve antrenörlerine karşı ahlaki sorumluluğu vardır. Kimse bu sorumluluktan kaçamaz… Bakanlık dahil…