Öyleyse şarkının dediğine biz de katılalım ve “her yer karanlık pür nur o mevki” diyelim ki, bazı mevkilerin karanlıkta daha çok parladığını da hatırlamış olalım

Dikkat bu özene bezene, itinayla, aman sabuna basmasın ayağı kayar, aman sokağa çıkmasın zülüfleri dökülür, aman ağzını açmasın zülfüyare dokunur, aman tatlı dilli olmasın yılanı deliğinden çıkarır yazısıdır, yani aman da aman yazısıdır. Zinhar bu bir ..... yazısı değildir!

Yazının başlığını 'aman da aman!' mı koysaydım yoksa, yoksa 'el bebek gül bebek' mi deseydim, demedim, 'çocuklar gebersin!' koymak geçti aklımdan kuvvetli bir şekilde. Madem 'çocuklar ölmesin' demek çok ayıp, çok pis, çok kaka bir şey, o zaman 'ölmesinler, gebersinler!' yazayım dedim. Belki öyle yazarsam... Kıyamadım, başlıkta 'çocuklar' ve 'gebersin!' sözcüklerinin yanyana geldiğini düşünsenize, düşünmesi bile korkunç değil mi?

dikkat-bu-bir-yazisi-degildir-105186-1.

Çocuklar gebersin, analar ağlasın, babalar sürünsün, gençler çürüsün, diller lal, gözler kör olsun, dişler dökülsün, kulaklar duymasın, sular çekilsin, topraklar kurusun, balıklar can çekişsin, ağaçlar kesilsin, meyveler olmasın, sebzelere kıran girsin, dağlar dökülsün, yollar yarılsın, ormanlar çölleşsin, hayvanlar insanlaşsın...

Sanırım bedduanın en kötüsü de bu olurdu, hayvanlar insanlaşsın! Daha doğrusu hayvanlar da insan içine düşşün de günlerini görsünler! Onlara kıyabileceğimden değil, ama madem bu bir ..... yazısı değildir, madem ki ben de .....'tan değil savaştan yana tarafım, madem ki başta bebekler, çocuklar, hayvanlar, kadınlar, erkekler, gençler, yaşlılar, polisler, askerler ölsün istiyorum, öyleyse böyle yazmamı ve konuşmamı da doğal karşılamanız gerek.

'Yurtta ....., dünyada .....'ın yerini 'yurtta savaş, dünyada savaş'ın aldığı ve .....'ın da bozgunculukla, vatan hainliğiyle, ihanetle ve bunun gibi suçlamalarla bir tutulduğu bir dönemde, herhalde .....'ı lanetlemekten başka bir seçeneğimiz ve şansımız da yok. Hem şurda güzel güzel savaşırken, birbirimizi öldürürken, doğusundan batısına her gün memleketimizde cenazeler kalkarken, ne gerek var şimdi zahmete girip rol yapmaya, birbirimizi seviyormuşuz gibi yapmaya, sevmiyorsak da hiç olmazsa tahammül ediyor görünmeye ne gerek var?

Hem allasen bu ..... lafından da gına gelmedi mi size? Doğdum doğalı, yıl itibariyle 60 oluyor, sanki şartmış gibi hep onu öğretmeye çalışıyorlar, okulda anlatıyorlar, çocuklarına onun adını koyuyorlar, yetmiyormuş gibi koskoca kadınlar ve adamlarla beraber, kızlar oğlanlar da ellerinde bir takım bez parçaları, ağızlarında başıbozuk şarkılar 'isteriz de isteriz!' diye bağırıyorlar. Neyi mi, hani şu 'b' harfi ile başlayan sözcüğü.

Dedim ya, sanki yenilir içilir, alınır satılır bir şeymiş, çok faydası varmış, romatizmaya, obeziteye, kansızlığa, cilt kuruluğuna, ellerin titremesine, gözlerin seyirmesine, kulak çınlamasına, akıl karışıklığına, iktidarsızlığa, bel fıtığına iyi geliyormuş gibi durmadan istiyorlar. Dedim ya, bir faydası olsa neyse, o da yok! Dediğim gibi, yoksa bunu demiş miydim, şurda kavga döğüş, itiş kakış aslanlar gibi kükreyip giderken nereden de buluyorlar bu sözleri, gazetelerinde dergilerinde büyülü bir şeymiş de, o olursa her şey yoluna girecekmiş, memleket güllük gülistanlık olacakmış gibi yazıyorlar da yazıyorlar...

Ha bu bu arada bunlar da kendilerine 'a' ile başlayan bir sıfat bulmuşlar, sağdan sola, beş harfli, 'karanlık' olanın tersi. Netekim bunlar yıllardan beri de böyle dilekçeler verip, tuhaf tuhaf taleplerde bulunmuyorlar mı? Yok şu ilk harfi 'a' ile başlayan şey, muhalif olmakmış da, eleştirel davranmakmış da, her koşulda düşünce ve ifade özgürlüğünü savunmakmış da...Memleket elden gidiyor, kendilerine ..... diyen bu gibi kimseler de, yok 'çocuklar ölmesin, analar ağlamasın, silahlar sussun, halkın da, askerin de, polisin de burnu kanamasın!' filan diye, şu ilkokul manzumelerine benzeyen kafiyeli şeyler söylemeyi marifet sayıyorlar.

Öyleyse şarkının dediğine biz de katılalım ve “her yer karanlık pür nur o mevki” diyelim ki, bazı mevkilerin karanlıkta daha çok parladığını da hatırlamış olalım. Hem savaş ve karanlık, ikisi tam da 'kankardeşi' sayılmaz mı? Kankardeşi de sayılır, kinkardeşi de. Ne kadar savaş o kadar karanlık, sonuç oluk oluk akan kan, ne kadar karanlık o kadar savaş, sonuç durmadan büyüyen kin. Kan ve kin. Bırak 'a' ile başlayan beş harfli ile, 'b' ile başlayan beş harfliyi, onlardan sana ne yar olur ne kanka. Savaş ve karanlık, işte senin yeni 'kankin'.

Şu 'a' ile başlayan beş harflilerin istediği olup da, 'b' ile başlayan şey gerçekleşirse, o zaman yapacak ne kalır ki ortada? Hiçbir şey. Şimdi memleketin gündemine hep onun ilgisini çekecek şeyler sokup, millet geçmişi unutmasın diye ona sürekli hatırlatmak gerekir ki, boşluğa düşüp yeni şeyler düşünmeye başlamasınlar! Böyle iyi vallahi. Bu arada 'temcit pilavı' diye bir pilavcının Kadıköy'de henüz açılmamış olduğunu esefle müşahade ettiğimi de unutmadan yazayım, bizim ülkenin en ünlü ve lezzetli pilavı da temcit pilavıdır ki yıllardır ısıtıp ısıtıp yedirmelerinden şikayetçi olmak ne kelime, her seferinde biraz daha, biraz daha yemek isteriz. Onlar da sağolsunlar yanında köpüklü ayranla takdim ederler bize. Biz de ağzımızı doldurarak, sözcükleri köpürterek sokaklara çıkar, 'kutsal değerler'imizi savunmak için, elimizden geleni ardımızdan koymayız. Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır. Şimdiye kadar yaptıklarımızdan da anlamışsınızdır zaten. Diyeceğim sabrımız bir kez taşmaya görsün!

Böyle. Bitirirken yazının başlığını tekrar hatırlatayım ki başıma bir iş gelmesin! Dikkat, bu bir ..... yazısı değildir, ..... yazısı hiç değildir!