Zeugma’dan çıkarılan mozaiklerin sergilendiği Gaziantep Mozaik Müzesi’nde Mona Lisa özeniyle sergilenir Çingene Kızı... Gaziantep kadim kültürlerin kesiştiği bir köprü olarak sanata ve kültüre kucak açarken Çingene Kızı sanatın toplumu dönüştürücü gücüne çevirmiş bakışlarını. Sanki çok uluslu bir sanat olayını, Gaziantep Bienali’ni özler gibi bakışları
 

Kadına ve kadının toplumsal yaşamdaki yerine dikkat çekmek için gerçekleştirilen Dikkat Kadın! sergisi Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Onat Kutlar Salonu Fuayesi’de 23 Mart-19 Nisan 2012 tarihleri arasında izlenebilir. Sergide Ahmet Sarı, Ardan Özmenoğlu, Bennu Gerede, Beyza Boynudelik, Burcu Orhan, Bülent Demirağ, Ceren Selmanpakoğlu, Füruzan Şimşek, Gül Ilgaz, Hande Varsat, Leyla Emadi, Mustafa Horasan, Nazan Azeri, Özgür Korkmazgil, Özlem Gök, Pınar Yeşilada, Selahattin Yıldırım, Sena Başöz, Sevinç Çiftçi, E. Yıldız Doyran yapıtlarıyla yer alıyor.

Zeugma kazılarında gün ışığına çıkarılan, Çingene Kızı olarak bilinen ve artık kentin simgesi haline dönüşmüş mozaikteki kadının gizemli bakışı kentin her yerinde sizi izler; bazen bir bedestendeki tezgâhta, bazen de bir yapının duvarında. Gaziantep’in simgesinden çok, tüm kadınların simgesine dönüşmüştür bu ikonlaşmış figür. Zeugma’dan çıkarılan mozaiklerin sergilendiği Gaziantep Mozaik Müzesi’nde Mona Lisa özeniyle sergilenir Çingene Kızı. Diğer mozaiklerden ayrı, karanlık bir odaya yerleştirilen Çingene Kızı’nı izlerken, bakışlarının içinize işlediğini hissedersiniz. Başındaki yemenisi ve kulağındaki küpeleriyle çingeneyi andırdığı için Çingene Kızı olarak adlandırılan bu kadının kimliği tartışmalıdır aslında. Bazı kaynaklar mozaikteki asma figürlerine dikkat çekerek bu kadının yeryüzü tanrıçası Gaia’yı simgelediğini söylüyorlar. Hesiodos’un Theogonia’sında anlattığı Kaostan sonra ilk ortaya çıkan yeryüzü tanrıçasıdır, yani yeryüzündeki her şeyi doğuran ana tanrıça ya da toprak ana.

HESAP SORAN BAKIŞLAR
Gaziantep’te kadının bakışları izliyor sizi; kendi bedeninden yarattıklarının kendisine yaptıklarını sorguluyor bu bakışlar adeta. Kadın cinayetlerinden, kadının gördüğü muameleden hesap soruyor sanki.  Doğanın ve kadının eril bir iktidar tarafından tahakküm altına alınmasını ve şiddete maruz kalmasını kabullenemediğini bakışlarıyla anlatıyor. Gaia’nın bakışları, geçen hafta Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle Büyükşehir Belediyesi Onat Kutlar Salonu fuayesinde açılan “Dikkat! Kadın” başlıklı sergide yer alan sanatçıların işleriyle de örtüşüyor. EKAV vakfının, kuruluşunun 20. Yılı dolayısıyla Denizhan Özer küratörlüğünde hazırladığı bu sergi İstanbul’da sergilenmişti önce; Anadolu’daki yolculuğuna Gaziantep’le başladı. Yirmi sanatçının kadının günümüzdeki toplumsal konumuna, kadın bedeninin eril bakışla biçimlendirilmesine dikkat çeken işleri yer alıyor sergide. Bir bakıma Çingene Kızı ya da Gaia’yı günümüzdeki halleriyle izliyoruz sergide;  gündelik yaşamda büründüğü rollere, cinsel nesneye dönüşmesine, eril iktidarca kıstırılmışlığına tanıklık ediyoruz.
ŞEYTAN İLE TANRI ARASINDA ÇATIŞMA
Serginin açıldığı akşam Onat Kutlar salonunda Nihat Asyalı’nın yazdığı, Bozkurt Kuruç’un yönettiği ve Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçılarının oynadıkları “Rab Şeytana dedi ki” oyununu izleme fırsatı da yakaladık. Tevrat’taki sabreden Eyüp ile Yunan mitolojisindeki Sisifos’un birleştirildiği bu oyunda, bir rock yıldızı kılığına bürünmüş şeytan ile tanrı arasındaki çekişme anlatılıyordu. Şeytanın oyundaki erkekleri kadın aracılığıyla ayartması manidar. Akıl ile tutkular arasındaki yarılmada erkek tanrıyla temsil edilen aklın, kadın ise şeytanla temsil edilen tutkuların yanında yer alırken, insan bedeninin toplumsal cinsiyetler üzerinden kodlanmasını bir kez daha onaylıyordu alttan alta oyun.  Fuayede yer alan “Dikkat! Kadın” sergisi, salondaki kadın temsiline eleştiri okları gönderiyordu çaktırmadan.

KENTE KUŞBAKIŞI BAKMAK
Serginin Anadolu’daki yolculuğu keşke deve kervanıyla gerçekleşseydi diye geçirdim içimden. Uçakla yapılan yolculuklar Google Earth deneyimi yaşatıyor bize nedense.  Uçağın pencerelerinden ara sıra kuşbakışı gördüğümüz yassılaşmış yeryüzüne birden zoom yapıyor ve kendimizi varacağımız kentin sokaklarında buluyoruz. Oysa kenti kent yapan bağlantılarıdır, başka kentlerle bağlantısını sağlayan yollarıdır. Bu yollar üzerinden gerçekleşen (kültürel, ticari) akışlarla biçimlenir, yeğinleşir bir kent. Bu bağlantılardan habersiz biri olarak bir kente indiğinizde kalenin etrafında yoğunlaşan taş evler, hanlar, hamamlar, bedestenler size bu yolları hatırlatacaklardır yine de. Uçakla yapılan yolculuktan çok farklı bir yolculuğu; sırtlarında bin bir malı ve dili taşıyan deve kervanlarının tozlu yollardan geçip geldiklerinde konakladıkları hanların kapısından süzüldüğünüzde hissedersiniz bunu.

ÇEKİÇ SESELERİNDEN OLUŞAN RİTM
Gaziantep tam da böyle bir kenttir; tüm yolların kesiştiği bir kavşak noktasında kurulduğu için yeryüzünün tüm biçimlerini yöreye özgü kutnu kumaşı gibi dokuyarak kendine has biçimler ve lezzetler yaratmayı bilmiş bir kenttir. Tıpkı hemen yanı başında M.Ö. 300 yılında Fırat nehri kıyısında kurulan Zeugma gibi, yeryüzünün yakaları arasında köprüleşmiş bir kent.  Yoğun restorasyon çalışmasıyla belirgin hale getirilen taş evlerden, hanlardan, bedestenlerden, çarşılardan oluşan tarihi dokunun içinde dolaşırken kentin kültürel zenginliğini, çoklu kimliğini keyifle keşfedersiniz. Bakırcılar çarşısından yükselen çekiç seslerinden oluşan ritmin üzerinde insan sesleri, baharat ve kebap kokuları doğaçlama bir parça gibi yayılır havada. Bin bir biçim ve lezzetin yoğunlaşıp damıtıldığı bir imbik gibi yavaş yavaş içine çeker kent sizi.

Gaziantep kadim kültürlerin kesiştiği bir köprü olarak sanata ve kültüre kucak açarken Çingene Kızı sanatın toplumu dönüştürücü gücüne çevirmiş bakışlarını. Sanki çok uluslu bir sanat olayını, Gaziantep Bienali’ni özler gibi bakışları.