HDP'li Türk, Mızraklı ve Ertan, İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınmalarını “diktatoryal darbe” olarak tanımladı. Seçildikten sonra haklarında idari soruşturmalar dışında bir soruşturma olmadığını belirten başkanlar, birlik ve dayanışma çağrısı yaptı.

Diktatöre karşı ortak güçlü  mücadele

BURCU CANSU / MEHMET EMİN KURNAZ

İçişleri Bakanlığı’nın Diyarbakır, Van ve Mardin’in seçilmiş HDP’li belediye eş başkanlarını haklarında soruşturma bulunduğu gerekçesi ile görevden almasının ardından Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen’in de savcılığa çağrılmasına yönelik tepkiler sürüyor.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı, Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Başkanı Ahmet Türk, Van Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Bedia Özgökçe Ertan ve Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen gelişmeleri BirGün’e değerlendirdi. HDP’li Başkanlar, yaşanan süreci “halk iradesine saygısızlık ve hukuksuz bir darbe” olarak niteledi. Haklarında son dört ayda idari soruşturmalar dışında bir soruşturma dosyası bulunmadığını belirten başkanlar, "Bu güvencesiz, adaletsiz sistemden bizi koruyacak olan şey sadece dayanışmadır" vurgusu yaptı.

BAKANIN SUÇ DEDİĞİ SORUŞTURMA ÇIKTI

Soylu’nun belediye başkanları hakkında “suçlular” açıklamasına rağmen ortada bırakın kesinleşmiş mahkeme kararı, hazırlanan iddianeme bile olmadığı ortaya çıktı.

Başkanlar hakkında ortaya konulan suçlamaların çoğunluğu CİMER’e gelen şikayetler üzerinden başlatılan soruşturmalar.

DİKTATORYAL BASKI

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı:

İnsan hakları mücadelesi verenlerin kullandığı, ‘Eğer bir ülkede bir kişiye dahi dönük de olsa insan hakkı ihlali varsa o ülkede insan hakları ihlalleri var’ ifadesini yaşıyoruz. 4-5 milyon insanın yaşadığı bir coğrafyaya kayyum atanması demokrasi ve hukuk değerlerini alt üst etti. Bugünden itibaren seçimlerin ne kadar sonuç tayin edici olduğunu bütün Türkiye tartışmalıdır. Seçmen iradesine dayalı olarak belirlenen yerel yönetimlere idarenin bu tür tasarrufları olacaksa ve bunu da böyle pervasızca yapabiliyorsa herkesin durup düşünmesi gerekir.

Bundan sonra yeni yerlere kayyum gelir mi, gelirse nerelere gelir? Ankara'ya mı gelir, İstanbul'a mı gelir? Bunun tartışmasını yapmak yerine, bu hukuksuz durumun ortadan kaldırılması ve bir daha da olmasına imkan vermeyecek şekilde mücadele etmek siyasilerin ve bütün yurttaşların sorumluluğudur. Yurttaşlık vicdanına sahip herkes bu mücadeleye sahip çıkmalıdır.

Bu hukuksuzluğa karşı direnenlerin polis saldırılarına maruz kalması da ülkedeki hukukun nasıl alaşağı edildiğini ve yurttaşların hak arama yollarının nasıl baskılandığını gösteriyor. Orantısız şiddet ile karşılaştık. Polis saldırılarında iki milletvekilimiz kafa travması geçirdi, çok sayıda yurttaş yaralandı, 400’ün üzerinde gözaltı yapıldı. Böyle bir ortamda hukuk devletinden mi yoksa polis devletinde mi bahsedersiniz? ‘Haksızlık nerede olursa olsun, onun karşısında susan dilsiz şeytandır’ diyorsak, her yurttaşın buradaki görüntülerden sonuç çıkartması gerekiyor.

Anayasal bir sistemin temel yapısı olduğu için kayyumu beklediğimizi ifade etmek yakışmaz. Çünkü bu işin de hukuku olduğu kadar ahlakı da vardır. O da şudur, seçmen iradesine saygılı olmak. Seçmen iradesine tahammülsüzlük gösteren, anlayış en ağır baskı koşulları altındaki 31 Mart sürecinde iflas etti. Yani ya yurttaş iradesine saygılı olacaksınız ya da diktatoryal yöntemlere sapacaksınız.

31 Mart sürecinde, ‘Bağlar’daki kayyum atamasına karşı çıkmayanlar yarın öbür gün kendileri de aynı durumla karşı karşıya kalır’ demiştim. Sonrasında da YSK İstanbul seçimlerinin tekrarlanmasına sebep olmuştu. Konu İstanbul olduğunda demokrasi vicdanı olan bütün yürekler ortaklaşmıştı. Hukuksuzluk Diyarbakır'da, Van'da, Mardin'de de gerçekleştiği zaman bunu İstanbul'da, Ankara'da, Antalya'da, Konya'da olmuş gibi her yurttaşın aynı demokrasi ahlakı ile itiraz etmesi gerekiyor. Bu her siyasi çevrenin ve her yurttaşında da sorumluluğudur.

Bundan sonrası için yapılması gereken nettir. Bu türden hukuksuz uygulamaların bir daha yaşanamaması için güçlü bir itiraz ortaya konulmalı, bütün bu kararlar geri alınmalı ve bir daha bu kararları üretemeyecek şekilde bir hukuksal ve demokratik düzenleme yapılmalıdır. Türkiye'nin yeni bir Anayasa’ya ve hukuk rejimine ihtiyacı var. Herkesin kendisini eşit, özgür hissettiği, geleceğini kurgulayabildiği barışa ihtiyacı var. Türkiye bir çok noktada içeride ve dışarıda güçlü bir şekilde barış politikasına sarılmak zorundadır.

HALK İRADESİNE DARBE

Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk:

Mardin Valisi Mustafa Yaman ikinci kez İçişleri Bakanlığı kararıyla Mardin Büyükşehir Belediyesi'ne kayyum olarak atandı. Bir hukuksuzluk olduğu belli. Bu tutum halk iradesine saygısızlıktır. Halkın iradesi ile seçilmişken ikinci kez görevden alınma, demokrasi olmadığının ifadesidir. Algı operasyonu yaratarak, darbe meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Para aktarıldığı iddia ediliyor. Bunların hepsinin yanıtı verilecek. Oysa ki biz işçinin, memurun parasını ödemek için zorluk çektik. Belediye 1 katrilyon borç altında bırakılmışken yalan ve iftiralarla bizlere yaptıkları hukuksuzluğu meşrulaştırmaya çalışan bir anlayış ile karşı karşıyayız. Bu yapılan halk iradesine darbedir. Böyle bir düzen ve anlayış karşısında demokratik süreç ile ilgili çabalarımız baltalanacaktır.

KAYYUM HAZIRLIĞINI HİSSEDİYORDUK

Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Bedia Özgökçe Ertan:

Milletvekili olduğum dönemde hakkımda oluşturulan üç dosya vardı. Bunlarla ilgili de dokunulmazlığım kaldırılmıştı. Sonraki dönem tekrar milletvekilli olduğumda hakkımda soruşturmalar başlatıldı. En son başkanımız Pervin Buldan’ı dinlerken tepki göstermediğim için, propaganda yaptığım gerekçesiyle bir dizi dosya hazırlandı. Hakkımda açılan dosyalar bunlardan ibaret. Hepsini tek tek kamuoyu ile paylaşabilirim. Mahkemeler de dosyalar da herkese açık. Belediye Eş Başkanı seçildikten sonra hakkımda açılan tek soruşturma, mülkiye müfettişlerinin başlattığıdır. Bunun sebebi de CİMER’e yapılan şikayetler. Eş Başkanlık uygulamasına dair bir soruşturma var. Buna dair sorguya maruz kaldık. Tabii bunların kayyum hazırlığı olduğunu hissediyorduk. Zaten belediye mevzuatına KHK ile belediyeye geçmiş bir garabet var. Soruşturma açılması bile bir başkanın görevden alınması için yeterli sayılıyor. Tamamen güvencesiz bir hal getirildi. Hakkımda kesinleşmiş bir yargı kararı olması beklenebilirdi. Ancak Süleyman Soylu'nun ‘Mahkemeyi mi bekleyecektik?’ sözünü hatırlatmakta fayda var.

Kürt halkı ve HDP seçmeni oy verirken birçok vicdan meselesi olan konuyu bir araya getirerek sandık alanında mührü HDP’ye bastı. Hukuk mücadelemiz sürecek. İdari yargıya dava açma hakkımız var. Yetkilerim elimden alındı. Meclis üyelerine gönderilen yazıyla meclisin feshedildiği duyuruldu. Memurlardan oluşan bir meclisle kayyum vali görevine devam edecekmiş. Şimdi hesap sorma yöntemleri tamamen halkın elinden alınmış oldu.

SAVCILIĞA ÇAĞRILMAM GENEL TABLONUN PARÇASI

Kars Belediyesi Eşbaşkanı Ayhan Bilgen:

Savcılık tarafından hakkımda "silahlı örgüt kurmak ve yönetmek" iddiasıyla yeni bir dosya hazırlığını duydum. Ayrıntıları ifadeye gittiğimde öğreneceğim. Fakat şu çok açık ki ifadeye çağrılmam belediyedeki uygulamalar ile ilgili değil. Kayyumların atandığı genel tablonun bir parçasıdır.

Şu anda karşı karşıya olduğumuz uygulama Belediye Kanunu’nun 45’inci maddesine aykırıdır. Valiler kayyum olarak atanıyor. Seçimlerden önce siyasi iktidarın “Kazansalar da alacağız” sözünün “geç” de olsa gerçekleşmesi durumunu yaşıyoruz.

Aynı zamanda kayyum atamalarının Suriye politikası ile de yakından ilişkili olduğunu düşünüyorum. Dış politikadaki krizi aşma eğilimi göstermek yerine, dış politikadaki kriz iç politikaya da taşınıyor. Oysa bölgesel barış ve iç barış birbirlerini tamamlayıcı unsurlardır. Bu durum gözardı ediliyor. Dış politikadaki gerilimi iç politikaya taşımak büyük bir kırılma getirir.

Kayyumun yayılması noktasında ise kimler için nasıl bir hazırlık yapıldığını tam olarak bilemiyoruz, bekliyoruz.

PROTESTOLAR SÜRÜYOR

Kayyum atamalarına tepkiler sürüyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde açıklama yapmak isteyen HDP milletvekilleri, belediye eşbaşkanları ve yurttaşlar, polis ablukasına karşı oturma eylemi yaptı. Belediyeye çıkan tüm yollar polis bariyerleriyle kapatılarak yollara TOMA’lar yerleştirildi.

Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Bedia Özgökçe Ertan'ın yerine kayyum atanan Vali Mehmet Emin Bilmez, meclis üyelerine gönderdiği yazıyla belediye meclisinin feshedildiğini duyurdu.

Mardin’de HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli ve yerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Ahmet Türk ve Figen Altındağ’ın da katılacağı yürüyüşe izin verilmedi. TOMA ve zırhlı araçlarla kitlenin etrafı sarılırken, burada konuşan Temelli, “Bu fotoğraf darbe fotoğrafıdır. Hep birlikte bu fotoğrafa karşı demokrasinin sesini yükseltmeye devam edeceğiz” dedi.

Ankara’da 44 meslek örgütü, sendika, sivil toplum örgütü ve siyasi parti, ortak tepki gösterdi. Açıklamada, 3 şehre kayyum atamasının Türkiye yakın siyaset tarihinde bir kara leke olarak geçtiğini belirtilerek, “İçişleri Bakanlığı’nın masumiyet karinesini hiçe sayan ve seçmen iradesini gasp eden bu kararı, siyasi bir karardır” dedi.