Dil hayatın kendisidir

Mehmet Özçataloğlu

“Güzelim, billur Türkçenle konuşmazsan/ Prostatla termostatı birbirine karıştırırsın!” Ahmet Çuhacı’nın bu tebessüm ettiren sözleriyle başlıyor ‘Dilimsel Şeyler.’ İlerledikçe de tebessümler kahkahaya dönüşüyor, benden söylemesi.
Okuma-yazma öğrenen herkes okur-yazar olur da bu yeterli mi bir düşünmek gerek. Konuşmayı öğrendiği andan itibaren sözünü söyler insanoğlu. Ama unutmamalı ki ne anlatıldığı kadar nasıl anlatıldığı da önemli. Elime kalemi aldığım günden beri de buna inanırım.

O bir dil ustası
Yunus Bekir Yurdakul, dilimiz üzerine önemli çalışmalar ortaya koyan bir isim. Uzun yıllardır bu alandaki çalışmalarını keyifle takip ederim. Çokça da yararlanırım. ‘Dilimsel Şeyler’ dilin yapısı gibi karmaşık görünen, karıştırılması kolay fakat biraz özen gösterilse kolay kolay hata yapılmayacak bir konuyu anlatıyor çocuklara. Öyle kolay da değildir bu konuyu çocuklara anlatmak/ aktarmak. Özellikle ilkokul düzeyinde çocuk sahibi olanlar bilirler bunu. Fakat Bekir Hoca, tatlı diliyle, mizahi anlatımıyla belletecektir çocuklara dilin zarafetini. Çünkü o bir dil ustasıdır. Ustalığını kitabı okurken görebilmek mümkün. Anlatırken ortaya koyduğu örnekler öylesine şaşırtıcı ki; “Yahu bunu da mı yakaladın hocam?” demekten alamıyor insan kendini.

Kitap hacim olarak küçük görünse de koca bir dünyayı barındırıyor içinde. Ayrı mı yazılır bitişik mi dediğimiz -de’ler -da’lar, var mı yok mu diye söylerken şaşırdığımız şapkalar (^), yabancı dillerle harmanlayarak ortaya koyduğumuz sözcükler ve daha neler neler…

‘Dilimsel Şeyler’i alıp fakültelerin ilgili bölümlerinde ders kitabı olarak okutun desem, abartmış olmam. Ve inanın bu kitaptan sonra teknoloji dilini kullanıp anadiline sırtını dönmüş genç genç kuşağın birçoğunu yeniden kazanmış oluruz. Bu arada ders kitabı benzetmesi yaptım diye sıkıcı, yanlış ve ilgisiz örneklerle dolu ders kitapları düşmesin hemen hatıra. Bu kitapla ders yapan öğretmenler sınıfının hiç olmadığı kadar eğlendiğini de görecekler. Hep çocuklar ve öğrenciler diyerek gelecek kuşaklara yüklenmeyeyim. Bu kitabı en çok iki sözcüğü bir araya getirip tümce kuramayanlar okumalı aslında. Ama… Bir de aması var işte. Onlar kitap okusalar bu durumda olmazlardı zaten. Bu noktada yine kitaptan alıntılayarak Mermi Uygur’a kulak verelim. “Nasıl unutabiliriz, en önemli gücümüz, en gönendirici kişiliğimiz, en güzel birlikteliğimiz dilimiz bizim. Doğrularımız, yanıltılarımız, bilgilerimiz, inançlarımız, özlemlerimiz, anılarımız… Her şey sözcüklerle, sözcüklerde. Yaşam, sözcüklerle birlikte yaşamaktır. Sözcüklere en çok da anadilimizin sözcüklerine dayanmadan ayakta duramayız. Biz sözcüklerle biziz…” Hâl böyleyken daha çok okumamız gerektiği de ortada. Bekir Hoca, bunu da satır aralarında vurguluyor tüm inceliğiyle. Kitap üç bölümden oluşuyor. İlk bölümde yazım hatalarına, sesleme hatalarına, fazla sözcük kullanımına dair örnekler yer alıyor. Bu örneklerle birlikte fıkralar, karikatürler ve daha neler neler… İkinci bölüm ‘sözün oyunları.’ Müthiş öykülerden, anlatılardan oluşuyor bu bölüm. Son bölümü ise çalışma kağıtlarına ayırmış yazar. Kitap içinde bazı konularda ‘çalışma’ uyarısı vererek bu bölüme yönlendiriyor okurunu. Küçük bir deneme/sınav niteliğinde. Ama değerlendirmeyi okur kendisi yapacak!

Açıkçası böyle bir kitap üzerine yazmak da hayli güç oldu benim için. Öyle ya, dili doğru kullanma üzerine bir kitabı anlatırken dile dair hata yapmak da var işin ucunda. Varsa bir hata affola diyerek sözün sonuna geleyim. ‘Dilimsel Şeyler’ en kısa ifadeyle ciltlerce Türkçe dersi kitabının anlatamayacağını bir çırpıda anlatmış. “Dil, bir araç değil, hayatın kendisidir” demiş Prof. Dr. Beno Kuryel. O halde dilimize sahip çıkalım. Ki hayatımıza da sahip çıkmış olalım. ‘Dilimsel Şeyler’i Yunus Bekir Yurdakul yazmış, Murteza Albayrak çizmiş. Top Yayıncılık da bizimle buluşturmuş. Değerlerimizin ellerimiz arasından bir bir alındığı bir dönemde dilimize sahip çıkalım!