2013’ten bu yana çeşitli internet mecralarında feminizm üzerine yazılar yazan Dilâra Gürcü, ilk kitabı ‘Aramızda Kalmasın’ı Doğan Kitap etiketiyle yayımladı. Feminist mücadele içerisinde günlük rutine dair neredeyse her şeye kendi tecrübeleri üzerinden yer vermiş Gürcü’nün kitabının alt başlığı ise ‘Kadınlığın Mahremiyet Atlası’. Fransa’da yaşayan yazarla kitabını konuştuk. • ‘Aramızda Kalmasın’ ismiyle başlayalım isterim. Kadın mücadelesini […]

Dilarâ Gürcü: Aramızda kalmasın

2013’ten bu yana çeşitli internet mecralarında feminizm üzerine yazılar yazan Dilâra Gürcü, ilk kitabı ‘Aramızda Kalmasın’ı Doğan Kitap etiketiyle yayımladı. Feminist mücadele içerisinde günlük rutine dair neredeyse her şeye kendi tecrübeleri üzerinden yer vermiş Gürcü’nün kitabının alt başlığı ise ‘Kadınlığın Mahremiyet Atlası’. Fransa’da yaşayan yazarla kitabını konuştuk.

• ‘Aramızda Kalmasın’ ismiyle başlayalım isterim. Kadın mücadelesini feministler dışında toplumun tamamına anlatma derdindesiniz sanırım. Buna katılır mısınız?

Kesinlikle. Bu mevzular yüzyıllardır sadece kadınların arasında konuşulan ama tüm toplumu ilgilendiren konular. Aramızda kalmasın esasında özel olduğu iddia edilen bu konuları kamuya açma çağrısı.

• Hedef kitlenin içerisinde aynı zamanda feminist mücadeleye dâhil olmamış kadınlar için de olmalı. Değil mi?

Aslında ben feministleri hedef kitle alarak yazmaya başlamıştım kitabı. Yazdıkça feminizmin tarihinin, çeşitli teorilerin detaylıca incelendiği bir dosya haline geldi. Ama aralardan deneyimler, birçok kadının ortak yaşanmışlıkları diyebileceğimiz anekdotlar çıktı hep. Bu iki yönlü dosya ile gittim Doğan Kitap’a. Neyse ki editörüm Aslı Güneş, feminist camiadan. O dedi ki “ya akademik bir kitap yazacaksın ya da daha genel kesime hitap edebilecek şekilde düzenleyeceksin kitabını”. Kitap birçok kesimden kadın için erişilebilir olsun istedim ben de. Attım yazdıklarımın yarısını, başladım deneyimleri aktarmaya. Filmlerden, dizilerden, güncel vakalardan, popüler kültürden örnekler ekledim. Genel olarak kadınlar okurken kendilerinden bir şeyler bulabilsinler diye uğraştım.

• ‘El âlem’ ismini verdiğiniz örgüt, tanımı itibariyle çok kapsamlı. Kimdir ‘el âlem’? Toplum neden onlara hep kulak asar?

Hepimiz ataerkil bir düzenin içine doğuyoruz, bu düzen içinde cinsiyetler arası farklı kodlanmış normatif davranış biçimlerini öğreniyoruz. El âlem aslında hepimiziz. Kadın erkek, eşcinsel heteroseksüel fark etmeksizin; din, dil, ırk ayırmaksızın herkes, eğer kendini bilinçlendirmezse, ataerkil normları sorgulamazsa bu örgüte üye olabilir. “El âlem ne der?” sorusu kadınların şu hayatta yapmak istedikleri, hayalleri, özgürlükleri önünde büyük bir engel. Kadınlar bu sorunun cevabını umursamadan hareket ettiklerinde, koşullarına göre dışlanabilir, damgalanabilir, şiddete maruz kalabilir ya da öldürülebilirler.

• Kitapta anlatınızı günlük hayatınızdan özeleştirilerle de sunuyorsunuz. Bu zorladı mı sizi? Günün sonunda nasıl hissettirdi?

Zorlamaz mı! Mahremimi açtıkça, çıplak kaldıkça, kendimi o kadar savunmasız ve kırılgan hissettim ki. Çok yalnız kaldığım, kabuğuma çekildiğim, karanlık bir dönemden geçtim. Kendi çelişkilerim, kendimden şüphe duymama sebep oldu. Korkutucu ve cesaret isteyen bir yanı var kendinizi bu kadar şeffafça kamuya açmanın ve eleştirmenin. Şimdi kitap benden bağımsız olarak dışarıda, okuyucuya sunuldu. Benden çıktı yani. Şu ana kadar okuyuculardan çok güzel dönüşler aldım, kitabın iyileştirici bir yanı olduğuna dair bilhassa. Bu sancılı süreç bazı kadınlar için terapötik bir meyve verebildiyse ne mutlu bana.

• Kitapta kadınlara, “Jinekoloğa gidin, cinselliğinizden utanmayın” gibi birçok şey diyerek tabuları yıkmaya çalışıyorsunuz. Yerleşmiş tabuların yerinden sarsılmaması dahi henüz mücadeleye dâhil olmamış kadınları ne yönde etkiliyor?

Bir hakkı pratikte hayatınıza sokabilmek için iki kaynağa ihtiyacınız var. Birincisi bu hakka sahip olduğunuzu bilmek, ikincisi bu hakkı pratik edebilmenizi engelleyenlerin ortadan kaldırılması. Türkiye’de birçok kadın evli olmadıkları için “duyan olursa ne der” kaygısıyla ya da hamile kalana kadar jinekoloğa gitmiyor. Kürtaj ve kürtaj hapları yasal ama erişimi kısıtlı olduğu için kadınlar bunu illegal sanıyorlar. Cinsel Sağlık, Regl ve Kürtaj bölümünü ben özellikle rehber niteliğinde yazdım. “Sen uzman jinekolog değilsin, yazma, başına bela alma” dediler. Bir de benim aylar önce Türkiye’de yaşadığım tatsız bir jinekolog deneyimini anlattım diye sosyal medyada yüzlerce kişi tarafından saldırıya uğramışlığım var. Neymiş uzman olmadan boş boş konuşuyormuşum. Sonuç olarak kimseyi dinlemedim, aylarca cinsel sağlık konusunu araştırdım. Keşke zamanında bana anlatılsaydı dediğim tüm bilgileri yazdım. O bilgileri bilmek hepimizin hakkı. O bilgileri öğrendikten sonra kadınlar belki bu konu hakkında daha donanımlı hissederler, daha az ayıplandıklarını hissederler diye umdum.

• “Kim korkar feminizmden!” bölümü kitabın en vurucu kısımlarından. Peki, kim korkar feminizmden?

Feminizmin beraberinde getirdiği bir damga var. O damgayı taşımak istemiyor bazı kadınlar. İşyerinde tacizci bir yöneticiye karşı tepki verebilmek, tacize uğrayan arkadaşa destek olabilmek, bunlar hep feminist eylemler. Feminist fikirleri savunup, ben feminist değilim diyen kadınlar var. Bir yandan da erkeklerin ayrıcalıklarından feragat etme korkusu var. O hakka erişmek için hiçbir şey yapmamış ama feminizm onu elinden alacak diye aklı çıkıyor. Oysa feminizm kimsenin elinden hak alma amacında değil, fırsat eşitliği ve eşit hak amacı güden, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için mücadele eden bir hareket.

• Var mı yeni çalışmalarınız? Gelecek planlarınız nelerdir?

Birkaç çalışma var aklımda. Fransa’da yaşayan Türkiyeli kadınların inanılmaz yaşam öyküleri var. Onları aktarmak istiyorum. Bir yandan da kitapta yazmak istediğim ama yazamadığım özgüven bölümü var. Kadınlar olarak özgüvenimizi etkileyenler nedir, kendimizi neden sevmiyoruz, bu bizim ilişkilerimizi ve iş hayatımızı nasıl etkiliyor gibi konulara değinmek istediğim bir çalışma daha düşünüyorum.