Canan Kaftancıoğlu’nun CHP İstanbul İl Başkanlığına seçilmesine RTEakp-mhp yardakçılarının verdiği tepki, iktidar dilinin kırılmasının önemini bir kez daha gösteriyor.

Kaftancıoğlu’na yönelik saldırı seçimden önce başladı, seçimi kazanmasıyla da zirveye çıktı. İlginç olan sosyal medyada onun hakkında yazanların ezici çoğunluğunun CHP ya da solla ilişkili olmamaları.

Yardakçılar üyesi olmadıkları, politikasına katılmadıkları, oy vermeyecekleri bir partinin seçmenlerine bakın sizi kim temsil edecek demeye getiriyorlar. Garip değil mi? Sanki RTEakp-mhp bloğuna kimin, nasıl, ne şekilde muhalefet etmesi gerektiğine de onlar karar veriyorlarmış gibi! Totaliterliğin anlamı ne mi demiştiniz?

Kibirlerinin kendilerince haklı bir nedeni var. Bu hakkı onlara iktidarın gücü değil, tersine muhalefetin teslimiyeti sağlıyordu. İlla bir tarih vermek gerekirse 2010 referandumundan başlayarak RTE’de simgeleşen “yeni” (aslında en eski, en gerici) dil, RTE karşıtlarını da egemenliği altına aldı. Daha önce MEST demokrasisi olarak tanımladığım bu dil, Türkiye toplumu hakkında bir genelleme yapıyor.

Türkiye, Müslüman, Erkek, Sunni ve Türk bir toplumdur! Bu dört değişken toplumun ortak paydasıdır! Bir tür yazılı olmayan Anayasadır! Türkiye’ de siyaset yapmak ve başarılı olmak isteyenler MEST anayasasına bağlı olmak zorundadır!
Türkiye gerçekten böyle bir toplum mu yoksa MEST, ülkenin başına çöreklenenlerin ideolojik hattı mı? Muhalefetin ana gövdesi olan CHP (en azından yönetimi) bilerek bilmeyerek bu soruya Türkiye böyle yanıtını verdi. CHP yönetimi 2010’dan bu yana asıl olarak MEST anayasasına uygun olarak politika üretti. Kendisini sürekli olarak muhayyel bir AKP seçmenine beğendirmeye çabaladı. Onun gözüne girmeye çalıştı.

Böyle olunca da yapabileceği tek propaganda “ben onların namuslusuyum”dan öteye gidemedi. Sanki iktidar ve avanesinin yolsuzluklarını ortaya çıkarınca toplum “aaa bak CHP de bizim gibi ama yolsuzluk yapmayacak” diyecek ve oy verecekti.
Bizim gibi! Yani, Müslüman ama iyi Müslüman; erkek ama kadınlara saygı duyan; Alevi ama Sünni gibi Alevi ve tabii milliyetçi ama ırkçı değil gibi! Bu politikanın en zavallı hali Kılıçdaroğlu’nun elinden Peygamberin Veda Hutbesi’ni düşürmemesi. Bir diğeri Ekmeleddin İhsanoğlu vakası ise bir başkası da milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması aymazlığıydı. Daha bir sürü sayılabilir ama değmez bu bahiste.

Bu politik gericiliğin örneğin, sınıf meselesi ve özelleştirmelere karşı üretebildiği tek politika asgari ücretin artırılmasını zorlamak, asgari ücrete zam yapıldığında da “bak benim dediğime geldi” diye böbürlenmekten öteye gidemedi. Laiklik için söyleyebildiği tek laf “laiklik dinsizlik demek değil” olabildi. Böylece RTEakp-mhp bloğunun diline teslim olarak, bir tür abisinin aşırılıklarını törpülemeye çalışan uslu kardeş rolü üstlendi.

Oysa sadece kadın cinayetleri bile MEST anayasası diye bir şey olmadığının en sağlam kanıtı. Kadınların şiddet görmeleri, tecavüze uğramaları, öldürülmeleri MEST anayasasına gönülden bağlı olduklarını değil, bir tür sınıf mücadelesi/ savaşı yaptıklarını gösteriyor. Kadınları öldürenler onların başlarının açık olup olmadığına, Sünni olup olmadıklarına falan bakmıyorlar. Erkek tahakkümüne boyun eğmeye karşı çıktıkları için saldırıyorlar. Benzer şekilde baskı ve dayatmalara karşın imam hatip kontenjanlarının yarı yarıya boş kalması da bize Türkiye toplumu hakkında bir şey söylüyor.

RTE akp-mhp hempasının Canan Kaftancıoğlu’na saldırmalarının asli nedeni de burada yatıyor. Geçmiş açıklamaları ve sosyal medya paylaşımlarından seçtiklerinin ortak noktası MEST demokrasisine ters düşenler. Zavallılıklarını gösteren en iyi kanıtlardan biri, varlık nedenlerini Atatürk düşmanlığına bağlayanların, Kaftancıoğlu’nun “Mustafa Kemal’ in askerleriyiz” sözünü asker değil yoldaşız diye eleştirmesini, kendilerince “ispiyonlamaları!”

CHP, iktidarın dil hegemonyasını kırmak için bir fırsat “daha” yakalamış durumda. Adalet Yürüyüşü de öyleydi. Bu fırsatın İstanbul’da Hazirancı bir kadınla olması umarım CHP yönetimine bir şey söyler. Taban sözünü söyledi çünkü.