Vay anam vayyyy. Ona buna geçiş garantili yol yaptırıp bizi iki yılda geçiş ücretleriyle ödeyebileceğimiz yollar vasıtasıyla sürekli el alemin yandaşına he de döviz üzerinden borçlu bırakanlar, şimdi geçmiş karşımıza IBAN’la para dileniyor...

Vay aynam vay... Halk devletten yardım beklerken, devlet baba gelmiş bizden para istiyor.

Vay anam vay... Milyarlarca lira bütçesi olan kurumlar, malum bütçeleri boşa gidiyor gibi görünmemek için, neredeyse üfürükçülere benzer yöntemlerle takılıp bomboş işler peşinde koşuyor.

Vay anam vay... Devlet para dilenince tamam ama belediyeler, özel kurumlar, sivil toplum örgütleri bağış kampanyası yapınca hemen yasak... Burada parayı bir tek biz dileniriz misali... Dilencilerin mafyaları var derlerdi hani. Bir yerde dilenebilmeniz için ana dilenciden izin almanız gerekir, istediğiniz her yerde dilenemezsiniz diye... Neyse geçelim.

Ona buna paraları gömdük, bin bilmem kaç odalık saraylar yaptık. Neden bu kadar para veriyoruz böyle saçma sapan bir şeye diye sorunca da ‘İtibardan tasarruf olmaz’ dediler. Gün geldi, zengin göstersin diye arkaya takma bıyıklı duşakabinoğulları geldi... Gün geldi makam arabaları ‘Beni servise götür’ diye ağladı. Gün geldi, dış politikada kucağına çömdüğümüz Ruslardan -bence hiç kullanılmayacak- S-400’lerin sadece borularını aldık. Gün geldi kendi tohumumuzu yasakladık... Gün geldi zor durum akçelerini yüzüklerin efendisi izlemek vesilesiyle ezdik... Kasa şu anda tamtakır, kuru bakır. Zaten dağları, taşları, koyları, ormanları, yeraltı ve yer üstü kaynaklarımızı el aleme sattık. Zaten kendi tohumumuzu üretmeyi yasakladık, İsrail’in tohumuna mum olduk. Şimdi gelmişler bize IBAN atıyorlar...

Tamam, dayanışalım, dayanışma en güzel şey. Halkın birlik ve beraberlik duyguları pekişiyor. Depremlerde, afetlerde, felaketlerde zaten biz bunu yapıyoruz. Ama canısı sen hiçbir şey yapma, bütün paraları -bir de görgüsüz ve zevksiz bir şekilde- ez, sonra bana gel ‘Kaancım biz bize yeteriz’ de... Vay ya, tadını kaçırırım. O ne ya?

Arsız kumarbaz evlat gibi. Sürekli paraları kaybediyor, sonra gelip benden para istiyor. Ya biz zaten verginin vergisini vermiyor muyuz? Sen ne ayaksın? Bir kutu bira aldığımda, zaten 3/4’ünü sen içmiyor musun? Gelir vergisi, zart vergisi, olmayan özel iletişim vergisi diye diye kazancımıza, cebimize, evlatlarımızın geleceğine çökmüyor musun? E nerede şimdi sana verdiğimiz o paralar.

Çıkar, göster! Gösteremezsin, çünkü o paralarla yandaşların vergi borçlarını sildin. Çünkü o paralarla devletin kurumlarını zararına sattın, çünkü o paralarla para kazanabileceğimiz ne varsa har vurup harman savurdun. Şimdi yüzlerce odalı sarayı airbnb’ye koyalım isterseniz. Şimdi o makam arabalarını satalım isterseniz. Şimdi o onlarca aylık asgari ücret değerindeki çantamızın içinden cüzdanımıza uzanıp, biraz da elimizi taşımızın altına koyalım isterseniz.

Keşke önce biz IBAN isteseydik ya. Bu kadar insanın da hem aklıyla hem duygularıyla oynuyorsunuz yazıktır, ayıptır.

Şimdi de biz size diyelim mi ‘Sabır de dua ile’ diye... Ama Türk halkı insandır, Türk halkı acıyandır, merhametlidir. Türk halkı açgözlü, kötü niyetli, egoist, korkak değildir. Kötülük sahibine aittir.

Şu kötü günler geçsin, her şey ortada zaten, o zaman oturur ne doğru ne yanlış konuşuruz.

Şimdi olan, olmayan ve olamayan her şeye rağmen, moralimizi yüksek tutup, kendimize, sevdiklerimize ve sevmediklerimize iyi davranma vaktidir.

Çünkü gördük ki ahlaksızlığın sonu yok.