Dinamizmin zaferi

Maçın ilk 10 dakikası ülke futbolunun güzel bir özeti adeta. Futbolda birçok maçta tanık olduğumuz rakiplerin ilk çeyrekte birbirlerini tartması bizde çoğu zaman, rakiplerin maça girmemesini sağlamak ve onlara gözdağı vermek şeklinde gerçekleşiyor.

Zaten topun oyunda kalma süresi açısından da çok umut verici sayılara sahip olmayan ligimizde, bu felsefe, oyunun ilk dakikalarını adeta çöpe atıyor. Kasımpaşa’nın zaman zaman “sert” tarafına fazla odaklandığı bu “tatlı-sert” oyun ilginç biçimde gole kadar sürdü. Hem ev sahibi hem sarı-kırmızılılar adeta o golden sonra rakip kaleye en kısa yoldan gitmenin yolunu aramaya başladılar ve devrenin geri kalan yarım saatinde heyecanlı bir mücadeleye tanık olduk.

İşin Galatasaray tarafında Okan Buruk’un kafasındaki, hücuma destek veren savunma hattı planının net biçimde oturduğunu gördük. Buruk, Boey’i çizgiye gönderdiği her atağın dönüşünde veya atak devam ederken ona çok fazla ihtiyaç duymayacak halde Nelsson’u sağa, Emin’i (ya da ikinci stoper kimse) ortaya, Van Aanholt’u da ortaya yaklaştırıyor. Buna Torreira’nın varlığı ile kendisini rakip ceza sahasına kadar atabilen Oliviera da eklenince, takımı geçişler sırasında 3-2-5, top ceza sahasına girdiğinde ise 3-1-6 gibi bir dizilişe evriliyor.

Galatasaray’da önceki sezonlara oranla taraftarları en fazla heyecanlandıran farklılık, takımın oyunun her anında topu, gerçek anlamıyla, gevelemeden rakip kaleye indirme çabası ve daha da önemlisi bunda başarılı olması. Taraftarlar önceki sezon, oyun kurarken Taylan-Berkan-Cicaldau-Marcao-Muslera-Taylan, dikine pas denemesi ve pas hatası tablosunu o kadar fazla görmüştü ki, bu sezon bu yeni takım ve yarattığı dinamizmden etkilenmelerini normal karşılamak lazım. Tabii bununla beraber eksiklerden de bahsetmek gerekiyor. Buruk’un ilk olarak en fazla eğilmesi gereken konu, değişiklikler başladığı andan itibaren takımın bu dinamizmindeki düşüş. Yusuf, (Kerem her maç bu şekilde efektif olursa), Rashica, Mata gibi oyuncular takıma alıştıkça bu problemi bir nebze çözecekler, fakat bu ana kadar takımın belli bir sıkıntı yaşayacağı çok net olarak belli oluyor. Burada Gomis’in sahada olmadığı her an, arkadaki destek hattı ve sürekli içeri kıvrılan Yunus ve Kerem’le olan alışverişlerinin azaldığını da göz önüne almak lazım, bu anlamda Icardi’nin gelişi de bu zaafı belli oranda azaltacaktır.

Gerek bu güzel tabloya rağmen, Galatasaray’ın maçın son anlarına, beraberliği önleme çabası ile girip yine bir gerilim yaşaması, gerek savunma hattında hala ikinci stoper konusundaki (hatta Nelsson devre arasında giderse her 2 stoper) şüpheler, hala akılları karıştıran şeyler, fakat net olarak, sarı-kırmızılıların son 2-3 yılda olmadığı kadar iyi durumda olduğunu söyleyebiliriz.