Sedat Peker videoları, özel şahıslara ait varlıkların ve servetlerin Türkiye’de hangi mekanizmalarla sermayeleşerek merkezileştiği konusunda önemli veriler sunuyor. Ortaya çıkan acı tablo şudur ki Türkiye; Amerika kıtasından Avrasya’ya uzanan bir hat içinde, uyuşturucu ve kara para trafiğinin merkez ülkelerinden biri haline getirilmiş durumdadır. Dış borca batık, rezervi bitik döviz bağımlısı bir ekonomiye şırınga edilen kara paralar, ülkede altın vuruş etkisi yaratmaktadır. Öyle ki, Sedat Peker bile 40 yaş altı nüfusa, kuracakları yeni bir ülke için tavsiyelerde bulunmaktadır.

AKP’li yönetici elitin dindarlığı ile dahil oldukları uyuşturucu ve kara para trafiğine bakanlar, çoğunlukla, “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” demekteler. Alnı secdeye değen siyasiler nasıl olur da yeraltı ekonomisinin kriminal ilişki ağında yer alırlar; demek ki dindarlıkları da sahteymiş, şeklinde çok sayıda değerlendirme yapılmakta.

Dinci bir siyasal rejim kurmak maksadıyla yanıp tutuşan bir partinin 20 yıldır yönettiği ülke nasıl olup da uluslararası çaptaki yasa ve ahlak dışı döviz akışının merkezlerinden biri haline geldi, sorusu, önemlidir. Bu sorgulama, siyasal İslamcı akımların 21. yüzyıldaki hal-i pürmelalini kavramak bakımından kayda değer ipuçları sunacaktır. Ama önce kavramlarda netleşelim.

***

Ortaklaşa paylaşılan varlıklara zor yoluyla el koyma eylemi Türkçede önceleri “çitleme” terimi ile karşılanırdı. Çekirdek de çitleyebildiğimiz için olsa gerek, son yıllarda “çevreleme” daha sık kullanılır oldu. Her iki terim de İngiltere’ye özgü tarihsel bir olayın tasviri mahiyetinde. Türkiye olarak mafya aleminden öğrendiğimiz “çökme” terimi, sanırım anılan eylemin Türkçedeki anlamına çok daha uygun. Zora dayalı sermaye birikim fiilini “çökme” ile karşıladıktan sonra “çevreleme” terimini de toplumun devlet eliyle kültürlenmesi fiili için kullanabiliriz. O halde AKP; toplumu dinci çevrelemeye tabi tutarken, varlıklara ve servetlere de çökerek sermayeleştiren ve kendi kasasında merkezileştiren siyasi organizasyonun adıdır.

Bu iki fiil, eş zamanlı olmakla kalmayıp birleşik bir karaktere de sahiptir. Kamusal varlıklara çökülmesi, iyi bilindiği gibi, neoliberal gündemin en önemli programıdır ve AKP yüksek bir sadakatle bu programı uygulamıştır. Neoliberalizme sadakatte AKP’yi dünyadaki benzerlerinden ayıran husus, onun aynı zamanda siyasi rejim değişikliği gibi bir gündeminin bulunmasıdır. AKP, uzun iktidar yılları boyunca, çeşitli “toplum mühendisliği” marifeti ile Türkiye toplumunu dinci bir kuşatma atına alarak dönüştürmeye çalışmıştır. Bu maksatla mevcutlara yenileri de eklenerek; dini cemaatler, vakıflar, dernekler ve medya kuruluşları iktidar aygıtının toplum içindeki uzuvları olarak hem faaliyet yürütmüşler hem de varlıklara çökmeyi dinci çevrelemeye bağlayan kolon kayışları işlevi görmüşlerdir.

***

Birleşik gelişmeyi eşitsiz kılan temel dinamik, Türkiye toplumunun hem sahip olduğu kültürel miras hem de sergilediği gelişmenin yönü itibarıyla, laik yaşama tutkuyla bağlı oluşudur. Eğer “Laik Devlet- Dindar Millet” şeklindeki şablonda bir parça haklılık payı olsa idi, 1940’lı yıllardan itibaren farklı tempolarda süren, 12 Eylül 1980 sonrasında devlet katına yükselip son 10-15 yıldır ise devlet politikalarının stratejik hedefi haline gelen toplumu dincileştirmek şeklindeki kamu politikaları, herhalde belirgin sonuçlar verirdi.

Gezi Ayaklanmasına yönelik Erdoğan’ın bir türlü dinmeyen öfkesi de bu noktayla ilgilidir. Yabancı basının haklı olarak “Jön Türklerin İsyanı” adını verdiği Gezi, dinci çevrelemenin bu toplumda asla sonuç vermeyeceğini dünya âleme ilan etmiştir.

Bu toplum, bırakın Cumhuriyet dönemini, 6 asırlık Osmanlı döneminde bile, kendi yaşam tarzını İslam hukukuna göre sürdürmüş değildir. Bunu sadece, ODTÜ’de yıllar önce Süreyya Faroqhi’den Osmanlı’da Gündelik Yaşam adlı dersi almış olmanın güveni ile söylüyor değilim; Türk boylarının Asya steplerinden başlayan toplumsal tarihleri ile dışa açık bir kavim olmalarının ayırt edici özellikleri hakkında belli bir kavrayışa sahip olmak, bu hakikati fark etmek için destekleyici olacaktır. Kurtuluş ve kuruluşu gerçekleştiren Mustafa Kemal ve arkadaşları, toplumun kültürel örgüsünü çağa uygun şekilde yeniden dokuyan araçlar geliştirdikleri için başarılı olmuşlardır. Bugün devlet ricali Atatürk’e açıkça hakaret edecek eşiğe ulaşmış olsa da, toplum indindeki sevginin tazeliğini korumasındaki sır da bununla ilgilidir.