Bir şair, ünlü dizelerinin birinde, bir kötülüğü betimlemek için, öpüşürken vurulmak gibi, demiş. Bir karabasanı çizmiş. İnsanın vurulması bile insanca olsun demiş, uyurken insan vurulmazmış mesela, hani Urfa’da sabah evlerinde öldürülen iki gencecik polis vardı ya, geçen yaz Kürt savaşını azdırdı, onları hatırlayın, sevişirken, öpüşürken insan vurulmazmış. Şair işte bunu demiş.

İnsan ölmeyi, öldürmeyi bir kez kabul buyurunca, ölümü de insansallaştırmış. Sıralı ölüm böyledir. Önce dede, sonra baba, sonra biz ölürüz, ölmeliyiz. Gençler ve onların soyu kalırmış. Ama savaş çıkınca, cepheler dolunca, gencecik çocuklar Saray’ın savaşı için gönderilince cephelere, sıralı ölüm de kalmazmış. Büyük kardeşlerin, anaların, babaların, hatta dedelerin feryadı bundanmış. Ölümün sırasına uyulmamış.

Bir insanın ölümü başka insanları öldürecekse, üzecekse, feryat u figan edecekse de ölümün hükmü de, biçimi de elbet değişirmiş. Mesela kutsal günde idam, suçlu kadınsa ve hamileyse infaz ertelenirmiş. Başka insanlar yıkılır diye, henüz karındaki insan yavrusu yaşasın diye.

İnsan, öldürmenin yöntemlerini de insansallaştırmış. Gazla, toplu yöntemlerle, işkence ile kulakları sağır eden ve ikiye ayrılmış tozlu cephelerdeki savaşlarda bile öldürmek yasaklanmış. Kimyasal silah, biyolojik silah, asit, siyanür gibi maddeleri kullanmak menedilmiş. Hani Şam Guta’da El Nusracı, ılımlı canavarlar gaz attı, bebeleri bile nefessiz bıraktı ya iki yıl evvel, hani yaz sıcağında bir arka mahalleyi birden boğdu ya, işte bu iş aslında yasakmış.

Şimdi burada duralım ve dinleri düşünelim. Dinler insanlığa normalde huzur ve barış vazederler. Peki dünyanın bu kanlı halı ne. Boko Haramı, El Kaidesi, IŞİDı, El Nusrası, Dokumacıları, hangi birini sayalım şimdi. Hepsi kandan beslenirler, hepsi Allah adına kafa kesip, insan başıyla top oynarlar. Bu örgütler şiddet ve terör diye bildiğimiz tüm siyasal literatürü de alt üst etti. Geçen gün anam geldi dört dağın içinden, hal hatır sorarken bir baktım yetmişini bitirmiş kadın, IŞİD’i, aldığı köleleri, kadınlara yaptıklarını, esir pazarlarını anlatıyor. Dehşete kapılmış, sanki Suriye’den gelmiş, dönüyor, dolaşıyor, kafa kesenleri, sakallı pislikleri anlatıyor. İnternet, Whatsapp, Facebook bilmez, okuma bilmez, benim ak saçlı anam IŞİD ve İslam uzmanı kesilmiş.

Bir Tanrı düşünelim, insanların kurtuluşu için çözümler üretmek yerine, savaşla, ganimetle, köleyle, cariyeyle bir sistem kuruyor. Üç büyük dinin mensupları birbirine karşı. Haçlı Seferleri tam iki yüzyıl sürdü, milyonlarca insan katledildi. İslam’ın ilk yıllarında yüz civarında savaş ve baskın gerçekleşti. Can ve mal kaybı, kadınların cariye alınması ve uzak diyarlara sürgünü yaşandı. Yahudilik, Hırıstiyanlık ve Müslümanlık: Dinler arasındaki düşmanlık, nefret ve mücadele hiç bitmedi.

Dinlerin hepsi insan yapımıdır. Çok eski mitolojik inançların modern versiyonlarıdır. Bunun ötesi yoktur. Şiddet öneren, cariye almayı savunan bir tanrı hiçbir zaman olmadı. Allah için can almak, ganimet toplamak, yağma yapmak, kafa kesmek, insanların eş ve kızlarını seks kölesi yapmak ne demek. Hele, el ve ayakları çaprak kesmek, çarmıha germek, parmakları doğramak, Allah için anne babayı bile terk etmek, onları öldürmek, bunların hepsi tek sözcükle ruh hastalığıdır. Bunlar Emevi işidir, emperyalizmle, batıyla, CIA’yla, Siyonistlerle, Yahudilerle ilişkilendirmeden evvel, Hz. Hüseyin’i düşünün, onun Kerbela’da başı kesilince Amerika mı vardı.

Din, insanların bilgisiz, başına gelen felaketleri açıklayamadığı, bilim ve teknolojinin olmadığı eski çağların bir fenomenidir. İnsanlar, dinlerin yaratıcılarıdır. Hiçbir ilahi ve kutsal boyutları yoktur. İnsanların huzuru, cinayet ve katliamların sona ermesi, şiddetin kutsal formunun tarihe intikal etmesi için siyasal din defteri kapanmalıdır. Din insanın biricik kişisel dünyası olan vicdanına geri gönderilmelidir. Laiklik denen ve İslamcıların aşağılamaktan yorulmadığı şey işte tam budur.

Kuşkusuz, ilk başta batılı ülkelerin Müslüman ülkelere yönelik politikalarında radikal bir değişiklik, Müslümanların ise kendi dinlerinde bir devrime ihtiyaçları var. Mesela Paris’i basmaya, bir konserde eğlenen insanların bile kafasını kesmeye yol açan zihniyetle, Müslümanların yollarını ayırmaları gerekecek. Aksi halde Lübnan, Ankara Garı ve Parisler çok görülecektir.