Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Geçen haftaki yazımızın “Sahne Almak” başlıklı bölümüne değerli yazar Necati Tosuner’den itiraz geldi. Ben “sahne almak” sözünün yanlışlığına değinmiş ve konu “konser vermek” olduğu için, o sözün yerine “dinleti vermek” denebileceğini söylemiştim. Necati Tosuner de “sahne almak” sözünü yanlış bulduğunu belirtmiş. Ancak “dinleti vermek” deyişime katılmıyor. Gerekçesini kendi iletisinden okuyalım:

“Attila Bey,

Sizin dediğiniz gibi, ‘sahne almak’ çeviri kokuyor. Ama önerdiğiniz ‘dinleti vermek’ deyişi daha kötü çeviri kokmakta. Söylerken dinletivermek biçimini almakta. Ayrıca, müzik sanatının dışında, sahne ile ilgili başka sanatların varlığını da unutmayalım. Yani onları kapsamıyor. Ben olsam, sahneye çıkmak derim. Sevgiler…”

“Dinleti vermek”, benim “sahne almak” yerine önerdiğim seçeneklerden yalnızca biriydi. Dilimizin anlatım olanakları zengindir. Başka söylem biçimleri de seçilebilir elbet. “Sahneye çıkmak, sahnede yer almak” da bunlar arasındadır kuşkusuz.

TDK’nin Türkçe Sözlük’ünde “Sanat eserlerini bir topluluğa çalma veya söyleme, konser” diye tanımlanıyor “dinleti” sözcüğü.

Dil Derneği’nin sözlüğünde de benzer bir tanım var:

“Bir sanatçının ya da sanatçı topluluğunun müzik yapıtlarını bir topluluğa çalması ya da söylemesi, °konser.”

Demek ki “konser” sözcüğünü “dinleti”yle karşılama konusunda iki dil kurumu arasında görüşbirliği bulunuyor.

“Dinleti” varsa “dinleti vermek” neden olmasın?

Zaten Dil Derneği de “konser vermek” eylemini “dinleti vermek” diye açıklamış.

Elbette siz bu sözcüğü bitişik yazarsanız başka bir anlam çıkar ortaya. Kimi sözcüklerin söylenişinde ulamaya benzer ses bağlanmaları olabilir. Ama sözcükleri böyle bir yaklaşımla sorgulamaya kalkarsak ilginç durumlarla karşılaşırız. Ayrı yazıldığında başka, bitişik yazıldığında başka anlamlara gelen sözcük sayısı az değildir dilimizde. Şu anda aklıma gelen birkaç örneği yazayım:

-“Yeşili istemem alı (kırmızıyı) ver / Şu sepeti buradan alıver.”

-“O yanı değil öbür yanı ver / Ateşte yanıver.”

-“Bana ördeği değil kazı ver / Toprağı kazıver.”

-“Düğünde geline takı vermek / Köpeğin boynuna tasmayı takıvermek”

-“Gazeteye yazı vermek / Fazla düşünmeden öylesine yazıvermek…”

Daha da çoğaltabiliriz örnekleri: “Kılı ver / kılıver”, “salı ver / salıver”, “sayı ver / sayıver”, “veri ver / veriver”, “yeri ver / yeriver” vb.

***

Işıklarda uyusun, Aziz Nesin, konuşur gibi yazmayı severdi. Sözgelimi “bir tek” yerine “bitek”, “ya da” yerine “yada” diye yazardı. Aziz Bey’le eskiye dayanan bir dostluğumuz vardı. Kendisine, “Üstat, ‘bitek’ ve ‘yada’nın Türkçede başka anlamları var. ‘Bitek’ diye yazarsanız verimli topraklar gelir akla. ‘Yada’ ise damarlı bir taş türü olan ‘yeşim’in karşılığıdır. Bu yazım biçiminiz doğru değil” desem de dinlemezdi. Nitekim pek değiştirmedi bu aykırı yazım biçimini.

Kuşkusuz anlatım biçimleri, yazarın yeteneğine ve dili kullanma becerisine göre değişiklik gösterebilir. Önemli olan, kuraldışı ve çeviri kokan söz kalıplarıyla Türkçeyi yabancılaştırmamaktır.

Ben, müzik dışındaki sahne sanatları yönünden de dilimizin yeterli olduğunu düşünüyorum. Sözgelimi tiyatro sanatını alalım: Bu tür etkinlikler için yerine göre oynamak, sergilemek, sahnelemek, sahneye koymak, gösteri yapmak, gösteri sunmak vb. eylemleri kullanabiliriz.

Peki, biz bunları yazıyor / tartışıyoruz da bir işe yarıyor nu? Hiç sanmıyorum. Herkes bildiğini okumayı sürdürüyor yine. Taze bir örnek vereyim: Geçen haftaki yazımızın gazetede çıktığı gün, Necati Tosuner’in iletisiyle birlikte Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nin de bir duyurusu düştü elektronik posta kutuma. Yine “sahne almak”tan dem vuruyordu arkadaşlar:

“Piyanist Dengin Ceyhan ve Tenor Fatih Kayhan, Anadolu’nun müziklerini dinleyicilerle buluşturdukları performanslarıyla 24 Temmuz 2022 Pazar günü saat 20.00’de NHKM Ruhi Su Salonu’nda sahne alıyorlar.”

Alsınlar bakalım? Ama “kaça satın alıyorlar sahneyi acaba?” diye sorduğumuzda da kimse kızmasın!

***

“İRONİ” ÜSTÜNE GÖRÜŞLER

Geçen hafta “ironi”den söz etmiştik ya, okur ve yazar arkadaşlardan bu konuda kimi değerlendirmeler geldi. Dil Derneği, “alaysılama” demiş ironiye, TDK ise “gülmece”TDK’nin önerisinin “ironi”yi karşılamaktan çok uzak olduğunu düşünüyorum. Nitekim “mizah” için de “gülmece” karşılığı yer alıyor aynı sözlükte. Oysa bu iki sözcük eşanlamlı değil. Kaldı ki “mizah”ı da gülmek edimiyle sınırlamak, bana göre eksik bir tanımlamadır. Çünkü güldürürken “düşündüren” bir yanı vardır “mizah”ın.

Bir de “istihza” sözcüğü var Arapçadan gelen. “Gizli ya da kinayeli alay, ince alay” diye açıklıyor sözlükler. Bu tanım da “ironi”ye hayli yakın duruyor gibi…

Peki, okurlar ne diyor bu konuda? İşte onların kısa yanıtları:

“İroni, mizah, satir, hiciv, alay, yergi sıklıkla karıştırılan, birbirinin yerine kullanılan sözcükler.” (Kürşat Coşkun)

“Bu sözcük için Türkçe karşılık bulup onu yeğlemeliyiz. ‘Alaysama’ vardı, bunu pek tanıtmadılar. Daha uygun bir karşılık bulunamıyorsa bu sözcük oldukça iyi geliyor bana.” (Zafer Çağlar)

"İroniyi ‘örtüksöylem’ karşılar mı? Belki daha uygun bir sözcük türetmek gerekiyor. Aslında yerel sözcükler taranırsa inanılmaz güzellikte karşılıklar bulunabilir.” (Ali Ekber Ataş)

“Kısaca ‘alaycı anlatım’, ‘ince alay’ diyebiliriz ironi için. Pars Tuğlacı’nın tanımı şu şekilde: ‘Düşündüğünü alay maksadıyle ve alay olduğunu belli edecek şekilde, tersine bir ifade ile anlatma.’…” (Adnan Algın)

HAFTANIN NOTU
Siz kimden yanasınız?

Suruç katliamında yaşamlarını yitiren gençlerin acılı ailelerine reva görülen gazlı-coplu polis kuşatması IŞİD’li canilere uygulansaydı bu katliam yaşanmazdı!