Dinmeyen öfke oligarşiyi bitirecek
Peru’da solcu Başkan Castillo’nun 7 Aralık’ta azledilmesinin ardından başlayan protestolar sürüyor. Siyaset bilimci Norton, “İstikrar isteniyorsa Peru’nun oligarşik yapısı ve anayasası temelden değiştirilmeli” diyor.
Yaren ÇOLAK
Peru’da kendisini devirmeye çalışan kongreyi feshederek olağanüstü hal (OHAL) ilan eden solcu Devlet Başkanı Pedro Castillo’nun azledilerek cezaevine gönderilmesinin üzerinden iki ayı aşkın süre geçerken halkın öfkesi dinmiyor. Castillo'nun görevine iadesini isteyen Peruluların hedefinde atanmış başkan Dina Boluarte ve otoriter-oligarşik kurumsal yapı var. İsyanı yatıştırmak isteyen Boluarte’nin erken seçim talebi Kongre’de 3 kez reddedildi. Polis ve eylemciler arasındaki çatışmalar alevlenirken ölen sayısı 70’e yaralı sayısı ise 2 bine dayandı. Protestoların önüne geçmek isteyen yeni yönetimin bölge bölge ilan ettiği olağan üstü hal (OHAL) de eylemleri engelleyemiyor.
Ülkede yaşananları Venezuela’da yayın yapan Multipolarista Gazetesi Editörü, Latin Amerika uzmanı Benjamin Norton BirGün’e anlattı.
HALKIN 3 TALEBİ
Halk ne istiyor?
Peru’daki protestocuların üç temel talebi var:
1 Mümkün olan en kısa sürede seçim,
2 Tutuklu bulunan eski başkan Castillo’ya özgürlük,
3 1993’te Alberto Fujimori diktatörlüğünde yazılan mevcut anayasa yerine yeni anayasa yazacak kurucu meclis.
Protestolara kimler katılıyor?
Büyük ölçüde kırsal alalarda yaşayan yerli kökenli işçi sınıfı gösterilerin ana tabanını oluşturuyor. Aktivist örgütler, sivil toplum kuruluşları ve Nuevo Peru, Peru Libre gibi sol partiler de halkı sokağa çağırıyor.
Talepleri karşılanana kadar da sokağı terk etmeyecekler. Sorun şu ki; yolsuzluğuyla ünlü sağcı oligarklar tarafından kontrol edilen kongre, seçimleri reddediyor. Ancak öfkeli halk 3 talepten vazgeçmeyeceğini vurguluyor.
BOLİVYA MODELİ
Peru’da da Bolivya’daki gibi süreç yaşanabilir mi?
Ülkeler arasında benzerlikler var. Her iki ülkede de nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan ancak onlarca yıldır görmezden gelinen ve marjinalleştirilen yerlilerin öfkesi var. Ancak Bolivya’daki siyasi durum çok farklı.
Bolivya’nın solcu yerli lideri Evo Morales, ilk 2006’da iktidara geldi ve ülkeyi tamamen değiştirdi. Evo Morales’in partisi MAS’ın (Sosyalizm Hareketi) o zamandan beri iktidarda. (Kasım 2019’da şiddetli bir darbeden sonar seçilmemiş bir sağcı rejimin neredeyse bir yıl süren yönetimi hariç.)
Morales döneminde Bolivyalılar çokuluslu devlet kuran yeni bir anayasa oluşturdular. Halefi Başkan Luis Arce de bu devrimci süreci sürdürdü.
Peru’daki pek çok protestocu için Bolivya, kendi ülkelerinde gerçekleştirmek istedikleri şey için siyasi bir model. Birçok gösterici tıpkı Bolivya’da olduğu gibi yerlilerin eşit temsile sahip olduğu çokuluslu bir devlet kurulmasını talep ediyor.
DARBE, FUJIMORI MİRASI
Ülkedeki siyasi krizin kaynağı olan Kongre’de klikleşen yapılar bize ne anlatıyor?
1990’larda hüküm süren Peru’nun eski diktatörü Alberto Fujimori, tüm demokratik kurumları yerle bir etti. Bugünün Peru’su, onun yarattığı yapısal sorunları miras alarak bu noktaya geldi.
Fujimori'nin değişikliklerinin bir parçası olan anayasanın 113’üncü maddesi; seçilmiş devlet başkanı hakkında "ahlaki yetersizlik" ilan ederek devirebilecek tek meclisli bir kongrenin en büyük dayanağı oldu. Kongrenin ihtiyacı olan tek şey üçte iki çoğunluk oyu.
Kötü şöhretli Mamanivideos gibi çok sayıda skandal, Peru Kongresi’nin ne kadar yozlaşmış olduğunu gösterdi. Zengin sağcı politikacılar ve onların kurumsal sponsorları, "devlet başkanlığı boşluğu" olarak bilinen bu görevden alma sürecine lehte veya aleyhte oy vermeleri için kongre üyelerine rüşvet verirken yakalandılar.
Castillo seçildikten hemen sonra kongre bu süreci kullanarak onu devirmeye çalıştı. Castillo 7 Aralık'ta bu köhnemiş kongreyi feshetmek için harekete geçtiğinde, amacı bu darbeyi önlemekti. Ve Castillo, aynı anayasanın 134’üncü maddesine göre bunu yapma hakkına sahipti.
Castillo, yeni bir anayasa yapacağı vaadiyle devlet başkanlığı için kampanya yürütmüştü. Bu nedenle 2021 devlet başkanlığı seçimini ilk etapta kazandı. İşte bu yüzden insanlar bugün sokaklarda protestolarına devam ediyorlar. Yapısal sorunlar, Peru'nun altı yıl içinde neden yedi devlet başkanına sahip olduğunu açıklıyor. İstikrar istiyorsa Peru'nun siyasi sistemi ve anayasası temelden değiştirilmeli.
HİZİPLER ARASI MÜCADLE
Boluarte’nin erken seçim talebi üç kez reddedildi. Kongre’nin planı ne?
Kongrenin ne planladığını kesin olarak söylemek zor ancak görünen o ki Boluarte'nin yerine daha aşırı ve sağcı birini getirmeyi umuyor. Peru'nun şu anda içinden geçtiği şey, ülkenin sağcı oligarşisinin farklı hizipleri arasındaki güç mücadelesidir.
Şu anda sağcı ve muhafazakâr güçler, (Ocak 2022'de solcu Peru Libre partisinden ihraç edilen ve onun ideolojisine hiçbir zaman inanmadığını söyleyen) Boluarte ile ittifak halinde devletin başında.
Ancak aşırı sağcı, faşist Fujimorista güçleri Peru devletinin kontrolünü istiyor. Fujimoristalar, 1990'larda diktatörlüğü destekleyen ve onun politikalarını geri getirmek isteyenlerdir. Hareketin liderleri aslında eski diktatör Alberto Fujimori'nin (insanlığa karşı suçlardan hapiste olan) aile üyeleridir; kızı Keiko ve oğlu Kenji (şu anda yolsuzluk suçlamalarıyla cezaevindedir, ancak Keiko ikisini de serbest bırakmayı ummakta.)
Fujimoristaların kongrede önemli bir etkisi var, bu yüzden stratejileri Boluarte'yi kongrenin şu anki başkanı José Williams gibi biriyle değiştirmek olabilir. O, katliamları denetleyen ve uyuşturucu kaçakçılığıyla bağlantılı eski bir genelkurmay başkanı. Muhtemelen Fujimoristaların çıkarlarına daha uygun olacaktır.
Fujimoristalar umutsuzca yeni seçimlerin yapılmasını engellemek istiyor çünkü onların siyasi hareketleri Peruluların büyük çoğunluğu arasında pek popüler değil ve muhtemelen oylamayı kaybedeceklerini biliyorlar.
Dolayısıyla, esasen Peru devletinin kontrolü için verilen savaş, sağcı/muhafazakâr hizip ile aşırı sağcı/faşist Fujimorista hizbi arasında.
HAPSE GİDEN YOL
Son olarak Brezilya’da gördüğümüz polisin ve devletin taraf olması nasıl bir sonuç doğuruyor?
Peru'daki ordu ve polis uzun süredir sağ kanatla bağlantılı. 1990'lardaki aşırı sağ Fujimori diktatörlüğü sırasında, onu iktidarda tutmanın anahtarı onlardı. Ordu ve polis, sosyalist gerillaları ve sokağa çıkan sivilleri katletti.
1980'lere kadar aşırı sağcı bir askeri diktatörlüğe sahip olan Brezilya'daki durumla paralellikler var. Brezilya ordusunun bazı unsurları aşırı sağcı eski lider Jair Bolsonaro'ya sadıktı ancak askeri liderliğin tamamının desteğine sahip değildi. Bolsonaristaların önderlik ettiği darbe girişimleri bu nedenle başarısız oldu.
Peru'da devlet daha da az demokratik ve ordu ile polisin sivil hükümet üzerinde önemli bir gücü var. Pedro Castillo'yu bu şekilde kolayca hapse atmayı başardılar.