‘Sızdırılmış bilgi’ sitesi WikiLeaks’in toplum hayatımıza getirdiği hareket sadece bize taşıdığı pis kokulardan ibaret değil.

‘Sızdırılmış bilgi’ sitesi WikiLeaks’in toplum hayatımıza getirdiği hareket sadece bize taşıdığı pis kokulardan ibaret değil.  İçeriğinin doğru ya da yanlış olmasının, birbiriyle çelişen parçaları olmasının veya bir bütün olarak ne anlama geldiğinin tartışılmasını komplo teorisi uzmanlarına bırakıyorum. Dedikodu’nun şahikası sayılacak bir bilgi yığını nasıl da ilgimizi çekiyor. Dedikodu demek, bilginin önemini ve ciddiyetini azaltmadığı gibi, gerçeklerin nadiren söylendiği yerel ve uluslararası politika alanında, dedikodu resmi bildirgelerden daha güvenilir bile sayılabilir. Sadece kanıt olarak kullanılamaz. Diğer yandan, gündelik hayattaki ilişkilerimizde yüzüne güldüğümüz ama odadan çıkar çıkmaz hakkındaki görüşlerimizi odada bulunan birisiyle kaş göz hareketleriyle olsun paylaştığımız olmaz mı? Dedikodu, bir anlamda berbat ve iğrenç bulduğumuz bir alışkanlıkken, diğer yanda toplumun ve toplulukların kendi normlarına uymayanları kontrol etme araçlarından birisi olarak ‘tür’ü koruyucu bir işlev gösterir. Bu da ne demek? Kendinizi, herkesin kendi yapıp evden getirdiği yiyecekleri sunduğu ve paylaştığı bir kutlama partisinde düşünün. Siz kısır, arkadaşınız Çerkez tavuğu, öbür arkadaşınız içli köfte, bir diğeri zeytinyağlı fasülye ve börülce piyazı getirmiş. Beşinci arkadaşınız ise, gelirken bakkaldan aldığı krakerleri bir tabağa koyup sofranıza yerleştiriyor.  Beşinci arkadaş, birkaç dakikalığına odadan dışarı çıktığındane olur? Ne konuşulur? Konuşulana dedikodu denir. Dedikodu bilginin genellikle negatif olanının, bazen de pozitif olanının herkese duyurulmasına dayanan bir sosyal kontrol mekanizması olarak tanımlanabilir. Güçlü ya da daha üst statüde gördüğümüzün başına gelenler (bahtsız prenses hikâyeleri) ile güçsüz ve daha düşük statüde gördüğümüzün başına gelenler (köyden çıkıp devlet başkanı olan fakir delikanlı) hakkındaki bilgilerin yayılması ile toplum kendi derslerini üretir. Dedikodunun hakkında dedikodu üretilenin örnek göstererek (ibretlik veya numunelik anlamına) bir hizaya getirmek ve ne yapılması ve ne yapılmaması gerektiği yönündeki sosyal normları pekiştirmek gibi rolleri olduğu söylenebilir. Daha çok söylenebilir de, bu yazıda bu kadarını söyleyeyim. Herkesin özene bezene hazırladığı yemeklerini dizdiği sofraya, krakerleri yerleştiren beşinci arkadaşımızı bir daha adam gibi yemek getirmesi, beleşçilik yapmaması için ancak dedikodu ile üretilecek ‘baskı’ yola getirebilir... Bir daha o da artık mercimek köftesi ya da yaprak sarmasını kendi yapmasa bile, geçerken düzgün bir dükkândan alır gelir. Taşlar yerine oturur.

WikiLeaks ‘skandal’ı, kişilerin yüzüne söylenmesi uygun olmayanın ortaya pat diye dökülmesi sebebiyle ilginç bir sosyal durum ortaya çıkarttı. Yukarıdaki sofrada usule ve norma aykırı davranıp, ağzımızın tadını kaçıranlara doğrudan söyleyemediğimiz, ama bilmesini istediğimiz şeyleri dedikodu yoluyla belirtivermemiz gibi, bu ‘sızıntı’ da, çıkarttığı bütün pis kokulara katlandığımızda, başka türlü söylemenin zor olduğu, ama herkesin bildiği (dikkat ettiyseniz, her parti ve lider, “burada bilinmeyen bir şey yok”  tepkisini verdi) ama bildiğini de başkalarına bildirmediği durumları ‘ortak bilgi’ haline getirdi.

Dedikodu formatına uygun olarak, güçlü ve muktedir olanların şu ya da bu yanlarını (‘deli’, ‘tehlikeli’, ‘çatlak’, şöyle, böyle...)  vurgulayarak,  onları sıradanlaştırdı. Bunu bir parça ülkemizde de yaygınlaşan otel odasındaki yataktayken videosu çekilen parti lideri ya da TV programcısı kliplerine benzetmemek mümkün değil. Onların da bizlerden birisi olduğunu göstererek, dedikodu mekanizması ile onları da bizlerin ‘düzeyine’ çekerek bir tür adalet yarattığı için merakla ve iştahla “ne olmuş, ne demiş, kim demiş?” diyenler arasında kendimizi olmasa da, aklımızı bulabiliyoruz.

Koskoca WikiLeaks konusunu bir dedikodu sürecine indirgediğim için bağışlayın. Ama dedikodu deyip geçmeyenlerdenim. Başkalarının hayatına olan ilgimiz insani yanımızın temel parçalarından birisi. Başkalarına olan ilgimizin oluşturduğu toplumsal hayatı düzenleyen bu ‘sosyal bilgi’ paylaşımının zarar verici  nitelik kazanmaksızın varlığını sürdürmesi mümkün mü, bu nasıl sağlanabiliri düşünmek iyi olmaz mı?