Sömürüye ve baskıya dayalı toplumların, güçlülerin güçsüzleri ezmesine ve sürekli baskı altında tutması zihniyetine dayalı iktidarların işbaşında olduğu toplumların, asla unutmaması gereken bir şiar vardır:

"Hak verilmez, alınır..."

Kapitalist sistemin egemen olduğu yerde, faşist yönetimlerin hakim olduğu ülkelerde, yönetici sınıfların tek hareket noktası "hak gasbı ve sömürü" olduğundan, bu şiarın önemi daha da aşikardır.

AKP iktidarına kim bilir kaçıncı kez geri adım attıran ve yıllarca ayak dirediği bir konuyu kısmen de olsa çözmek ve hakların bir kısmını kabul etmek noktasına getiren bir konu daha, Çarşamba gecesi belli ölçülerde çözüme bağlandı. Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) meselesinden söz ediyorum.

***

Yıllarca yüksek sesle haykırdılar, örgütlü bir direnişi çığ gibi büyütüp, kapı kapı meydan meydan dolaştılar. Bu süreçte itilip kakıldılar. Kimi zaman devletin fiili gücüne yani polis şiddetine maruz kaldılar. Kimi zaman aşağılandılar. "Avantacı, tembel, çifte dikiş maaş peşinde koşan, sırtüstü yatıp havadan para kazanmak isteyen" insanlar olmakla suçlanıp, hedef gösterildiler.

Ama sonuçta, sandığa giderken oylarının fena halde eridiğini gören iktidar, istemeye istemeye de olsa haklarını teslim etti bu insanların. Yine de "esas olarak işvereni ve hükümeti zor durumda bırakmamamın telaşında" olduğu gösteren bazı çekincelerle, tabii ki oy kaygısı ile kabul etmek zorunda kaldı.

İşin teknik detaylarından çok, siyasi muhtevasına odaklanmak gerektiğine inanıyorum. Çalışan insanların, belki işveren ve siyasi iktidar açısından küçük, ama kendileri için "koskoca bir yaşam sürecinin devasa kayıpl ya da kazançları" anlamına gelebilecek haklarının, onurlu bir direniş sonucu nasıl "söke söke, direne direne alındığının" bir öyküsüdür bu. Sonuç olarak, başka bir sürü alanda hakları gaspedilen emekçi kitlelerin önüne bir "ders" niteliğinde getirdikleri bir "yiğit hak mücadelesi"dir.

Örnek alınmalıdır.

Dileriz, bu olay sonrasında bu ülkede iktidara talip olan öteki siyasi kadrolar, "emek, haklar, özgürlükler ve emeklilik hakları" konu başlıklarında, bir daha yeni sorunlar yaratmayacak ve kitlelerin temel insani haklarına göz dikmeyecek yeni düzenlemelerin hazırlığını görev olarak önlerine koyarlar.

***

Gelelim, yaklaşan seçim dönemine ilişkin giderek büyüyen kaygılarımıza.

AKP iktidarı ve yedeğindeki unsurlar, artık şunu açıkça göstermişlerdir ki, bu seçimde iktidara yapışmak ve "her ne pahasına olursa olsun" ellerinden bırakmamak için her türlü hukuksuzluğa ve çirkinliğe tevessül edeceklerdir.

İktidar ve yandaşı medyada, aylardır muhalefet cephesine yönelik saldırılar, muhalif siyasetçilerin susturulması ve sayıca çok küçük olmasına rağmen "haklılıktan kaynaklı güç ve etki anlamında çok daha büyük" olduğunu gördükleri "onurlu - omurgalı medya"nın etkisiz hale getirilmesi için kolların sıvandığına tanık oluyoruz.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na sudan bahanelerle ceza ve siyasi yasak getirilmesi, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yine "tarihe geçecek bir gerekçe ile" ceza ve yasak getirilmesi sürecinin bir yargı darbesi yoluyla hayata geçirilmesi, bunun en vahim göstergeleridir.

2019 seçiminden sonra, başta HDP’liler olmak üzere tüm muhalif belediyelere, kayyum, teftiş, soruşturma mekanizmaları ile "çökme" operasyonları, en son İBB’ye "terör" gerekçeleri ile yapılan "çökme hazırlıkları" da bu mengenelerin giderek daha da sıkılacağının somut işaretleridir.

***

Muhalefet partilerine mensup milletvekilleri aleyhinde hazırlanan fezlekeler, cezalandırma girişimleri, işlerine gelmeyen ve halkı doğru bilgilendirmeye yönelik yayın yapan TV, radyo ve gazetelerin RTÜK ve BİK aracılığı ile, yargılamalarla, soruşturmalarla, olur olmaz tekziplerle "boğazlanmaya" çalışılması da tehlikeli antidemokratik adımlardır.

İktidar, bütün bu adımlarla şunu açıkça belli etmektedir:

Seçime doğru ve hatta seçim sürecinde ellerinden gelen tüm hukuksuz uygulamaları arttırarak, topyekûn bir saldırıdan ve hak gasbı operasyonlarından geri durmayacaktır. Muhtemel adayların önünen kesilmesi ve kaybedeceklerini anladıkları her yerde seçimin aleyhlerine döndürülmesi için her türlü hileyi, hukuksuzluğu ve haksızlığı yapmaya hazırdırlar.

Bütün bunların tek bir panzehiri vardır.

Tüm demokrasi güçlerini mobilize ederek örgütlü mücadele. Güçlü, daha güçlü ses çıkarabilmek için geniş kitlelerin meydanlarda ve her platformda, iktidarın bu tavrını ve emellerini teşhir ederek etkisiz kılacak eylemlere imza atmak.

İktidar, gayrımeşru zeminde olduğunu iyi bildiğinden dolayı, daha da arsızlaşacak ve çirkinleşecek. Bunu bilelim. Ve halkın "haklı, meşru, güçlü" olduğunun bilincine vararak, tarihi bir direnişe imza atması gerekiyor.

Direne direne kazanmanın, faşizmin karşısında halkın gücünü göstermenin tarihi bir fırsatı daha elimizdedir.

Kimsenin kuşkusu olmasın.

Tarih bize öğretmiştir.

Kazanacağız.