Pandemi sürecinde karşılaştığımız gerçeklik, daha fazla susmanın getireceği felaketleri hepimizin yüzüne çarptı. Sağlık hizmet işkolunun en tehlikeli işler kapsamında olduğu ‘can alıcı’ bir şekilde bir kez daha görüldü.

Direnenler anlatıyor-1: Dayanışma ruhu

GÜNSELİ UĞUR*

Yıllardır artan baskı, sindirme ve örgütsüzleştirme politikaları, ülke genelinde olduğu gibi Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Hastanesi’nde de, emekçilerin korkularının artmasına ve mücadeleye olan inancın azalmasına sebep olmuştu. Pandemi süreci ise birlik ve dayanışma ihtiyacının arttığı, dolayısıyla mücadele olanaklarının genişlediği bir dönem oldu. Halihazırda yaşadığımız sorunlar, pandemiyle katlanarak arttı; sağlık sisteminin, sağlık emekçilerinin haklarının ve sağlık çalışanları arasındaki ayrımcılığın daha fazla sorgulandığı bir sürece dönüştü. İşçiler ve emekçiler sağlıkta dönüşüme karşı verilen mücadeleyle kendi çıkarlarının örtüştüğünü daha net gördüler.

Pandemi sürecindeki ilk tepki, dağıtılan kumanyaya karşı olmuştu. Sendikaların ortak imzalı dilekçesi sonrası ekmek arası menü yerini köpük tabldotlara bırakmış, bu iyileştirme sendikaya ve birlikte hareket etmeye olan güven ve inancı artırmıştı.

Ek ödeme adaletsizliği gündeme geldiğinde ise sekiz ayrı sendika ve meslek örgütüyle ortak eylem çağrıları yapıldı... Katılım çok güzel ve coşkuluydu. Basın açıklamasının ertesi günü ek ödemeler yatırıldı. Ödemeler beklendiği gibi adaletsizdi, bunun üzerine örnek itiraz dilekçeleri hazırlanarak yine tüm hastane çalışanlarını kapsayan bir kampanya başlatıldı.

Haziran ayında, sadece ek ödeme adaletsizliği değil, sabit döner sermaye ödemelerimizde kesintiye gidilmesi, çalışanların tepkisinin büyümesine sebep oldu. Bu kez daha geniş katılımlı bir platform oluşturuldu. DEÜ Asistan Hekim İnisiyatifi, Demokratik Sağlık Sen, Eğitim Sen 3 No’lu Şube, İzmir Tabip Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Tez-Koop-İş Sendikası, Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası ve Türk Sağlık-Sen bir araya geldi. Bir hafta sonunda Türk Sağlık-Sen imzasını çekerken Türk Hemşireler Derneği çağrıcı kurumlara katıldı. Üç hafta boyunca öğle aralarında, tasarruf yapılması gerektiğinde ilk önce çalışanların ücretlerinin kesilmesi, 4D’li personelden kesinti yapılması, sağlık işçilerine ek ödeme verilmemesi, pandemi döneminde kullanılan şua izinlerinde ücret kesintisi olması, vaat edildiği halde sürekli geciktirilen ve adaletsizliği ile çalışma barışımızı bozan pandemi ek ödemeleri sorunlarına ilişkin basın açıklamaları yapıldı. Ayrıca ek ödeme değil temel ücret artışı yapılması, sağlık emekçileri arasında ayrımcılığa son verilmesi gibi talepler haykırıldı. Başhekimliğe yapılan görüşme talepleri ise reddedildi.

EYLEM YASAĞI

17 Haziran günü hastane bahçesinde toplanan DEÜ Hastanesi çalışanları, sürece dair başhekimlikten açıklama beklerken, sadece hastane güvenlik personelleri ve hastane polisleri değil, Balçova Emniyet Müdürlüğü tarafından engellendi. O günkü eylemler için disiplin soruşturması açılmasına kadar giden bir süreç başladı. Bu süreçte çeşitli kuruluşlar verdikleri destekle yanımızda oldular. CHP İzmir Milletvekilleri sorun ve taleplerimizi TBMM gündemine getirdiler. Balçova Belediyesi, CHP Milletvekilleri ile İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri’nin destek verdiği basın açıklamasının olduğu gün başhekimliğin görüşme talebini yine reddedip akşam 18.30’da belediye önünde AKP ve MHP Balçova İlçe Örgütleriyle basın açıklaması yapması ise çalışanların yok sayılmaktan dolayı öfkelenmesine sebep oldu. Ve son olarak il hıfzıssıhha kurumunun pandemi bahanesiyle eylem yasakları getirmesi ile hastane bahçesindeki eylemlerimiz son buldu. Yine aynı örgüt bileşenleri ile TBMM’ye yollanmak üzere imza toplandı ve “KÖLE DEĞİL, SAĞLIK EMEKÇİSİYİZ” yazılı rozetler dağıtıldı.

Tüm süreç boyunca yapılan engellemeler nedeniyle hastane başhekimliğine ve başmüdürlüğe suç duyurusunda bulunan SES İzmir Şubesi, 12 Ağustos’ta yapılacak basın toplantısı ile açılan disiplin soruşturmalarına itiraz edecek.

Pandemi sürecinde karşılaştığımız gerçeklik, daha fazla susmanın getireceği felaketleri hepimizin yüzüne çarptı. Sağlık hizmet işkolunun en tehlikeli işler kapsamında olduğu ‘can alıcı’ bir şekilde bir kez daha görüldü.


Bu mücadelelerin ortak noktası, gündem ve eylemin içeriğine göre bileşenleri değişse de, her defasında hastane çalışanlarının tamamını kapsamasıydı.
Emekçilerin çıkarları söz konusu ise yapması gereken ilk şey birliği sağlamak olmalı. Biz de Dokuz Eylül Üniversite Hastanesi’nde bunu yapmaya çalıştık. Meslek, kadro, unvan ya da sendika ayrımı yapmadan tüm emekçileri kucaklayan bir birlik ve dayanışma ruhunu bir kez daha yaşadık.

*Hemşire, SES İşyeri Temsilcisi