Tekgıda-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan Cargill işçileri 500 gündür direniyor. Cargill Genel Merkezi önünde gece gündüz eylemlerini sürdüren işçiler, “Direniş kaybettirmez. Biz sadece kendimiz için değil, çocuklarımızın geleceği ve tüm işçiler için direniyoruz” diyor

Direniş kaybettirmez

RIFAT KIRCI

CargIll işçilerinin direnişi bugün 500’üncü gününde. İşçilerin, firmanın İstanbul Ataşehir’de bulunan genel merkezi önünde gece gündüz sürdürdüğü eylem ise 10 günü geride bıraktı. Talepleri net: ABD’li gıda tekeli Cargill, sendikalı olduğu için işten attığı işçileri işe iade etsin ve sendikal tazminat ödesin. Zaten işçilerin açtığı dava sonucu yerel mahkemenin vermiş olduğu karar da bu yönde.

YURTTAŞLARIN İLGİSİ YOĞUN

İşçileri direniş alanında ziyaret ediyoruz. Akşam saatlerinde gitmemize karşın sıcak nedeniyle alana gitmekte zorlanınca, işçilere sorduğumuz ilk soru, gündüz vakti güneşten nasıl korundukları oluyor. Güneş gelince pankartın altına saklandıklarını söylüyorlar.

Çevredeki yurttaşların ilgisi yoğun. Pankartı gören yurttaşlar gelip durumu anlamaya çalışıyor. Hemen hepsi işçilere hak veriyor. Etraftaki konutlarda yaşayan yurttaşlar ise evlerinden kek, çay, hatta yemek getiriyor.

İşçilerin önünde eylem yaptıkları plazada gündüz 3 binden fazla kişi çalışıyor. Direnişin ilk başladığı gün işe gelen plaza çalışanları durumu biraz yadırgamış; ancak sonra işçilere hak vermişler. Buna karşın işçiler, plaza çalışanlarının haklarını bilmediklerinden yakınıyor: “Bize ‘Tazminatınızı verdiyse neden kovamasın’ diyorlar. Güvencesizliği bu kadar benimsemişler.”

İşçiler, bu direnişin tüm emekçilere örgütlü olmaları ve haklarına sahip çıkmaları için ışık tutmasını istiyor.

BU MÜCADELE ÇOCUKLARIMIZ İÇİN

Neredeyse 1 buçuk yılı bulan direnişte işçilerin pes etmeye hiç niyeti yok. Dirençleri her gün biraz daha artıyor. Kazanımlar elde ederek ilerliyorlar. Önce açtıkları davaları kazandılar, şimdi de “Cargill’in mahkeme kararına uymasını sağlayacağız” diyorlar.

Cargill Genel Merkezi’nin bulunduğu Ataşehir Palladium Tower önünde 24 saat bekleyişlerini sürdüren işçiler, geceyi uyku tulumlarında ya da yere serdikleri matların üzerinde geçiriyor. Talepleri karşılanana kadar plazanın önünden ayrılmayı düşünmüyorlar.

Tekgıda-İş Sendikası’ndan Suat Karlıkaya, “Direniş kaybettirmez” diyor. İşçilerin işten çıkarıldığı gün bir araya geldiklerini ve direniş kararını tereddüt etmeden aldıklarını belirten Karlıkaya, şunları söylüyor: “Arkadaşlarımızdan birisi 19 yılını verdi bu işe; ama sendikalı diye çıkardılar. Bu arkadaşımızı yaşından dolayı işe alan da olmaz. Bu kadar güvencesiz çalışma olur mu? Bunun için yola çıkarken ‘Çocuklar iyi yaşasın diye babalar direniyor’ dedik. Bu mücadele sadece kendimiz için değil; aynı zamanda çocuklarımız, yeğenlerimiz, bizden sonra gelecek nesil için.”

SİSTEM İŞÇİLERİ ESİR ALIYOR

İşçilerden Eşref Özkan 31 yaşında, Cargill’de 2 yıl çalışmış. Özkan’a neden sendikalı olduğunu soruyoruz, şöyle yanıt veriyor: “Bana işe girerken ‘Daha önce sendikalı bir yerde çalışıyormuşsun, burada da sendika olmasını ister misin?’ diye sordular. Ben de ‘İşçiye hakkını veriyorsanız sendikaya gerek yok’ dedim. ‘Tamam’ dediler, girdim işe. Ama ben girdikten 3 hafta sonra gördüm ki benim aldığım maaşı 3 yıllık çalışan da alıyor. Öyle bir adaletsizlik. Enflasyonun altında zam veriyorlar. 4 senelik işçi 1 yıllık işçiyle aynı ücreti alıyor.”

İşçilerin her yıl ellerinden haklarının parça parça alındığını anlatan Özkan, “Ama örgütlü olmadıkları için hep susmuşlar. Önceden asgari ücretin yüzde 30 fazlasını alıyorlarmış, ancak asgari ücretin bin liradan bin 300 liraya çıktığı dönemde zam almamışlar ve kimse de buna sesine çıkarmamış. Onlar ses çıkarmayınca başka kesintiler de olmuş. Banka promosyonları bitmiş mesela. Borçları var, çoğu işsiz kalmaktan korkuyor. ‘Az gelsin ama yeter ki gelsin’ diyorlar, sistem esir almış işçileri” diyor.

“İşin benim adıma geleceği gözükmeyince ben de sendikalı oldum” diyen Özkan, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Buna mecburuz, çünkü bazı şeyleri kendimiz belirlemeliyiz. İşverene bırakınca o senden ne kadar koparabilirse koparmaya çalışıyor. Biz sadece işimize geri dönebilmek için değil, tüm emekçilerin çalışma koşullarını iyileştirmek için de mücadele ediyoruz.”

ÖRGÜTLÜ OLMAYA MECBURUZ

Muharrem Özcan, en kıdemli ve en yaşlı direnişçi. 50 yaşındaki Özcan, Cargill’e 19 yılını vermiş. Beli ağrıyor, gözünde de kaşıntı var, mikrop kapmış olabileceğini belirtiyor. Ama tüm bunlar moralini bozmuyor, “Bunlar da direnişin bir parçası” diyor.

Özcan şunları anlatıyor: “Ben fabrikanın kuruluş aşamasında vardım. Cargill’i bu günlere biz taşıdık. Tabii bu şirketlerde vefa gibi bir kavram yok. Şu anda benim yetiştirdiğim birçok eleman o fabrikayı çalıştırıyor. Bunlar ilk etapta bize ihtiyaçları olduğu için bizi iyi maaşlarla çalıştırıyorlardı. Ben ilk girdiğimde 4 asgari ücret alıyordum. İşten çıkarıldığımda ise 1 buçuk asgari ücret bile almıyordum. Çünkü işçilerin üzerindeki baskıyı artırdılar ve performansa dayalı ücret politikası uyguladılar.”

Sürekli hak kaybına uğradıkları için sendikalı olduklarını belirten Özcan, “Biz işçiler ancak örgütlenirsek haklarımıza sahip çıkabiliriz. Bu nedenle sendikal haklarımız için mücadele etmeye devam edeceğiz” diye konuşuyor.