HASAN KIYAFET ‘Emeğin Şövalyeleri’ tercihini emekten yana yapmış gazeteci Nazım Alpman’ın şimdilik son kitabının adı. Yapıt, roman öykü tadında ama gerçekte ciddi bir inceleme araştırma. Yer mekân, gerçek kişiler ve tarih dipnotlarıyla harmanlanmış bir röportaj da denebilir. Zamanımızda böylesi belgesel özellikli çalışmaları ortaya koymak önce yürek, sonra bilgi daha önemlisi Eyüp sabrı ister. Bu anlamda […]

‘Direnmenin estetiği’

HASAN KIYAFET

‘Emeğin Şövalyeleri’ tercihini emekten yana yapmış gazeteci Nazım Alpman’ın şimdilik son kitabının adı. Yapıt, roman öykü tadında ama gerçekte ciddi bir inceleme araştırma. Yer mekân, gerçek kişiler ve tarih dipnotlarıyla harmanlanmış bir röportaj da denebilir.

Zamanımızda böylesi belgesel özellikli çalışmaları ortaya koymak önce yürek, sonra bilgi daha önemlisi Eyüp sabrı ister. Bu anlamda o, sözü uzatmadan diyor ki:
“…Bu kitabı işçiler emekçiler okusun diye yazdım. Yani entellektüeller, alimler, patronlar umurumda değil diyor. Hem de bunu kimi eski devrimcilerin: Yahu siz halen orada mısınız? İşçi sınıfı mı kaldı ki sizler onun mücadelesinden, edebiyatından dem vuruyorsunuz türü gariplikler yaptığı sıra…”

TÜM İŞÇİLERİN ANNESİ

Kitap büyük değerbilirlik duygusuyla, Netaş Grevi’nde emeğin şehidi Mustafa Benlioğlu’nin annesi Emine Benlioğlu’na adanmış. Emine Benlioğlu ki, yiğit yavrusunun vuruluşunu içine gömmüş ve giderek tüm işçilerin annesi olmuş bir ANA!… Say ki Gorki’nin ‘Ana’ romanındaki ‘Ana’ya beş çeker bir yiğit kadın.

Nazım Alpman bu kitabında gerçekte emeğin tarihini yazacaklara done vermiş, ışık tutmuş. Yaşadıklarıyla, bildikleriyle, ülkemizde işçi sınıfının yaşanan trajedisine yüreklice tanıklık etmiş. Öteki deyişiyle devrimci işçi mücadelesinin, sendikayla bütünleşen varlığının altını çizmiş. Netaş Grevi’ni burada laboratuvar, metafor olarak ele almış.

BİR LİRA İÇİN UZUN YÜRÜYÜŞ

Yazar sendikacılığın mutfağından geldiğinden, hiçbir ayrıntıyı atlamamış. Bir lira dolmuş parası olmadığı için Ümraniye’den Üsküdar’a 13 kilometreyi yürüyen Netaş Grevi nöbetinden dönen bir işçiyi anlatırken:

“Hava bozuk sicim gibi yağmur yağıyor. Biz iki arkadaş Üsküdar Kaymakamlığı’na Netaş Grevi’nde nöbet tutanların listesini ulaştırmaya gidiyoruz. Arabayı durdurduk, sırılsıklam olmuş delikanlıyı aldık. Üsküdar’da oturuyormuş. Grev nöbetinden döndüğünü kendi dilinden öğrenince daha bir yakınlaştık. Niye dolmuşa binmedin, dolmuş bir lira? dedik. O gülümsedi :

“Evet dolmuş bir lira ama ben gencim yürüyebilirim. Üstelik grevin boşa harcayacak bir kuruşu bile yok” dedi.

Kimliğimizi açık etmeden: “Al sana beş lira bir daha da bir lira için bu kadar ıslanma”dedik. Bu kez: “En iyisi siz o parayı grev komitesine verin. Ben bekarım, annemin babamın yanında kalıyorum. Oysa evli çoluk çocuk sahibi arkadaşların buna benden çok ihtiyacı var,” demez mi!…”

İLK KIRAN EMEKÇİ BAŞKALDIRISI

Adından da anlaşıldığı gibi kitap devrimci işçi mücadelesine samimi omuz verenlere ‘Emeğin Şövalyeleri’ diyerek, büyük bir değerbilirlik göstermiş. Tek tek adını sayamayacağımız kadar çok işçi dostu sanatçının, aydının adını sıralamış. Hem de zaman, mekân belirtip, yiğit ve döneklerin adlarını vererek tarihe silinmez bir dipnot düşmüştür. Bilinir ki bu iş zordur. Şimdi Alpman’a zoru başarmışlardan birisidir dersek abartma yapmış olmayız. Yan çizenin, hak yiyenin yanlışını hatır gönül demeden ödünsüz yüzüne vuran cesur bir yürek.

Yurdumuz sendikacılığının köşe taşlarından biri de elbette Kemal Sülker. Yaşarken değeri bilinmemişlerimizden biri. Yazar böylelerinin özellikle adını anıp gündeme getirmiş. Öteki deyişle, değer bilmekte cimriliğimizi bize anımsatmıştır. Ayrıca 12 Mart 1971 faşist darbesinde, Davutpaşa Kışlası’nda bir süreliğine birlikte tutuklu bulunmaktan onur duyduğum Kemal Türkler, Yaşar Kemal, Şaban Erik gibi daha nice emek dostlarının adını göreceksiniz burada.

12 Eylül 1980 faşist darbesinden sonra sol suskunluğu ilk kıran emekçi başkaldırısı Netaş Grevi evet bir emek şövalyeliğiydi. Kuşkusuz olayı kitaplaştırmak da öyle. 1980’lerin darbe karanlığında 1986 Netaş Grevi’nin anlamı, bugünkü harflerle yazıldığıyla aynı anlama gelmez. O tarihte grev yapmak enayiliktir diyen sendikalar vardı. Halit Narin gibi işveren temsilcileri işçilerin gözlerinin içine bakarak: “Önce siz gülüyordunuz, şimdi gülmek sırası bizde” diyordu.

KORKU DUVARI AŞILDI

Her neyse bütün bu güçlüklere karşın Netaş’la korku duvarı aşıldı. Bunun en iyi örneğiyse, bir gün DİSK’li işçilerden Hüseyin Erler’in bir gün ayağa kalkıp, 5 generalin kurduğu cuntayı hedef alarak: “…Hiç üretimde bulunmamış 5 kişi tarafından yapılan 2821 ve 2822 sayılı yasaları, milyonlarca işçinin önünde parçalamanın zamanı gelmiştir! Bize nasıl grev yapılamayacağını göstereceğiz diyenlere, nasıl grev yapılacağını gösterelim…” diye haykırmasıydı.

Netaş Grevi’nin önemini kitabın arka kapağını yazan Suat Hayri Küçük’se bir başka biçimde ele alıyordu: “…Direnmenin estetiği, emeğin sanat yapma biçimi olarak zuhur etmiştir…”

Emeğin Şövalyeleri gibi kapsamlı bir kitaptan bahsetmenin zorluğu belli. Çünkü bu bir roman öykü, röportaj tez değil, hepsi. Sarı sendikacılıktan, uzlaşmacılıktan, ekonomizm tuzağına düşüşten tutunuz da, DİSK- KESK gibi gerçek emekçi örgütlerine dek çok yönlü bir çalışmadır ortadaki. Bir de patronlarla işbirliği içinde olan dost görünümlü hainliğin, ipliğini pazara çıkartmak var… Bu nedenle emeğin 1980’lerin darbe karanlığında 1986’da korku duvarını aştığı Netaş Grevi işçi sınıfının tarihine altın harflerle yazılmıştır. Nazım Alpman’ın büyük bir emekle böyle bir tarihi bizlere sunması büyük kazançtır. Uzun sözün kısası ‘Emeğin Şövalyeleri’ mutlaka okunmalı…

‘ÖRGÜTLÜ VE SENDİKALISINIZ…’

Netaş Grevi’ni yerli ve yabancı nice emek dostu yazar çizer, sanatçı ve sanatçı gurupları ziyaret etmiştir. Bunları tek tek saymak bu yazının kapsamını elbette aşar. Özellikle Avrupa ve dünya solunun desteğine hepimiz minnettarız.

Yalnız yazarın özellikle altını çizdiği birkaç isim ve grup şöyle: “Kemal Sülker, Hasan Kıyafet, Tan Oral, Grup Yorum, Ahmet Kaya, Gülten Kaya, Edip Akbayram, Rahmi Saltuk, Ali Ekber Eren, Baytekin Kara, Füsun Erbulak, Hadi Çaman, Sururi Baykal, Aydn Güven, Erdal İnönü, Cüneyt Canver, Deniz Baykal, Cemal Seymen, Engin Ünsal, Dr. Niyazi Yurtseven vb… Emeğin Şövalyeleri’ni okuyup bitirdikten sonra yazar Nazım Alpman’ın benim Netaş Grevi ziyaretime ilişkin düştüğü şu not, hoşuma gitmedi desem yalan olur: “…Bir eğitim emekçisi olan yazar Hasan Kıyafet, 27 Aralık akşamı geldiği Ümraniye’de işçiler için beraberinde getirdiği kitaplarını imzalayarak hediye etti. Kıyafet, sonra kısaca şu öyküyü anlattı:

“Babam bir inşaat işçisiydi. Bir gün duvardan düşünce, onu bir el arabasında getirip bize teslim ettiler. Çünkü sendikasız, örgütsüzdü. Ne mutlu sizlere, örgütlü ve sendikalısınız!…”