Şırnak’ta kaybedilen Diril çifti için 2,5 yıldır adalet aranıyor. Bugün görülecek dava öncesi konuşan Avukat Dilsiz, dosyanın üstünün kapatılmak istendiğini belirterek "Bu olayı unutmamalı, unutturmamalıyız" dedi.

Diril çifti için adalet aranıyor
Hürmüz Diril ve Şimoni Diril

Kayhan AYHAN

Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Kovankaya (Mehrî) köyünde kaybedilen Asuri-Keldani halklarından Diril çifti için 2,5 yıldır adalet aranıyor. Avukat Rojhat Dilsiz, davanın üstünün kapatılmak istendiğini belirterek, "Değerlerimizi, zenginliklerimizi bir bir yitiriyoruz" dedi.

11 Ocak 2020’de 71 yaşındaki Hürmüz Diril ve 65 yaşındaki Şimoni Diril çifti kaybolmuş, 70 gün sonra ise Hezil Çayı'nda Şimoni Diril'in cansız bedenine ulaşılmıştı. Diril’in yapılan otopsisinde vücudunun çeşitli yerlerinde darp izi olduğu, omurgasının kırıldığı kaydedilmiş, iç organlarında da hasar meydana geldiği belirtilmişti. Van Jandarma Kriminal Amirliği’nin 30 Ekim 2020 tarihli raporunda ise Şimoni Diril'in montunun üzerinde bir delik olduğu ve deliğin çevresinde barut izine rastlanıldığı belirtilmişti. İki yıla yakın bir süredir “gizlilik” kararıyla yürütülen soruşturma kapsamında Şırnak 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde Apro Diril, Behçet Öztunç ve İsmail Yıldız hakkında, “canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme" ve "tasarlayarak öldürme" suçlaması ile dava açıldı. Davanın 3’üncü duruşması bugün Şırnak 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Henüz kayıp bedenine ulaşılamayan Hürmüz Diril için Beytüşşebap Cumhuriyet Savcılığı’nın soruşturması devam ediyor.

Diril ailesinin avukatlarından Şırnak Barosu Başkanı Rojhat Dilsiz süreci BirGün'e anlattı.

KÖYLERİNİ BIRAKMADILAR

Diril çiftinin Asuri-Keldani halklarından olduğunu belirten Dilsiz, "30 yıl öncesine kadar 13 köy ve binlerce nüfusuyla bölgenin kadim halklarından olan bu topluluk maalesef geçen yıllar boyunca uğramış oldukları yoğun baskılardan kaynaklı olarak farklı yerlere göç etmek zorunda kalmış ve sayıları son birkaç yılda 20’ye kadar düştü. 2014 yılında tekrar köylerine dönerek kendi imkanlarıyla ev yapan ve köyde ikamet etmeye başlayan Hürmüz ve Şimoni Diril çifti yoğun baskılara rağmen kendi köylerinde yaşamlarını devam ettirme konusunda ısrarcı oldular" diye konuştu.

Dilsiz, Kovankaya köyünün 1500 yıllık kilisesinin pederi olan çiftin çocuğu Remzi Diril’in başvurusu üzerine savcılık tarafından başlatılan soruşturmada herhangi somut bir veriye rastlanılamadığına da dikkat çekti. Dilsiz, "Olaydan 70 gün sonra köye bağlı bir dere kenarında Şimoni Diril’in cansız bedenine ulaşıldı. Geçen süre zarfında halen Hürmüz Diril’den herhangi bir haber alınamadı. Kovankaya köyüne en yakın olan köyün mesafesi 25 km olmasına ve köye girişlerin Boğazören Jandarma Komutanlığı'nın iznine bağlı olmasına rağmen 9 Mayıs 2021 tarihinde 1500 yıllık tarihi olan kilise kimliği belirsiz kişilerce tahrip edildi" şeklinde konştu.

ETKİN SORUŞTURMA YOK

Çiftin oğlu peder Remzi Diril'in kendi güvenliklerinden endişe etmeleri nedeniyle soruşturmanın akıbetini beklediklerini ve akabinde kadim topraklarını terketmek zorunda kalabileceklerini söylediğini kaydeden Dilsiz, şu ifadeleri kullandı: "Değerlerimizi ve zenginliklerimizi bir bir yitiriyoruz. Savcılık tarafından etkin bir soruşturma yürütülmedi. Akabinde hazırlanan ve eksikliklerle dolu iddianame mahkeme tarafından iade edildi, sonrasında itiraz üzerine kabul edildi. Sanıkların kendi aralarında yapmış olduğu görüşmelere ilişkin dosyada bulunan tape kayıtları dosyanın kapatılması için yoğun bir çaba içerisinde olunduğunu gösteriyor. Nitekim tanıklar da bu hususu teyit ediyor. Sanıkların her aşamada verdiği ifadeler hem kendi içinde hem birbiriyle çelişkiler barındırıyor. Bununla beraber dosyada yer alan ve o dönem jandarma kıdemli üst çavuş olan A.T'nin önce sosyal medyada sonra da savcılıktaki beyanları bi anlamda korkunç gerçeğe ilişkin bize yol gösteriyor. Bölgedeki kimi korucularla beraber askerlerin de bu olayda parmağının olabileceğine dair ipuçları veriyor. Henüz mahkeme dinlemedi ancak tehdit edildiğini söylemesi nedeniyle bildiklerini söyleyebileceği konusunda şüphelerimiz var. Bu tarz toplumsal dosyalarda genelde kamuoyu ilk duruşmada yoğun bir katılım göstermesine rağmen malesef sonraki aşamalarda bu ilgi kayboluyor ve unutuluyor. Bu olayı unutmamalı, unutturmamalıyız.’