Dış politikada çark dönemi!
Dış politikadaki yanlışları birçok kesim tarafından eleştirilen iktidar; Suriye, Rusya ve İsrail meselelerinde kısa süre önce savunduğunun tam tersi yönünde bir pozisyon alıyor
CAN UĞUR canugur@birgun.net @canugur1987
Türkiye’nin dış politikada attığı adımlar son zamanlarda hem içeride hem dışarıda en sık konuşulan konuların başında geliyor. Suriye’de içsavaşın başlamasından bu yana geçen yaklaşık 6 yıllık süre zarfında Türkiye’nin takındığı tutum dün başlayan Astana görüşmeleriyle farklı bir noktaya taşındı. Geldiğimiz süreçte hükümet tarafından bugüne kadar dış politika alanında uygulanan birçok adımda adeta ‘U’ dönüşü yapıldı. Suriye’deki savaşı bitirmek için yapılan Astana görüşmeleriyle birlikte hükümetin Rusya ve İran’la masaya oturması AKP’lilerce başarı olarak sunulsa da ortaya çıkan tabloda başarıdan çok AKP’nin ‘tornistanları’ göz çarpıyor. Öne çıkan en çarpıcı kısımları ise Suriye, Rusya ve İsrail meseleleri oluşturuyor.
Söz konusu geri adımlara yakından baktığımızda özellikle Suriye meselesinin belirleyici olduğunu söylemek mümkün. AKP iktidarı Suriye’deki içsavaşın başlamasının ardından ‘Suriye Devlet Başkanı Esad’ın gidişine odaklanan’ bir politik hattı esas almıştı. Bu politika bölgede savaşan cihatçı olduklarını saklamayan grupların desteklenmesi ile derinleştirilmek istendi.
‘Diktatör Esad’la başladılar ama…
Esad’ı diktatör ilan eden hükümet Esad’ı meşru bir otorite olarak görmediğini her fırsatta dile getirdi. 6 yılın sonunda işlerin AKP’nin istediği biçimde yürümediği net biçimde ortaya çıktı. AKP’nin desteklediği gruplar ÖSO çatısı altında zemini sağlam bir birliktelik sergileyemezken El Nusra, El Kaide ve IŞİD gibi gruplar ise hem ÖSO’nun çatısı altına girmeyi kabul etmediler hem de kalıcı adımlar atamadılar. Böylece dış politikanın oturtulduğu Esad karşıtı temel çökmüş oldu. Astana görüşmeleri öncesi imzalanan Moskova Deklarasyonu’nda Türkiye “Esad başkanlığındaki Suriye’nin seküler yapısını kabul etmek” zorunda kaldı.
Şimşek ‘netleştirdi’
Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in geçen günlerde İsviçre’nin Davos kasabasında düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’ndaki konuşmasında dile getirdiği şu sözler ise ‘geri dönüşün’ en net ifadesiydi: “Pragmatist olmalıyız. Gerçekçi olmalıyız. Sahadaki gerçekler fazlasıyla değişti. Türkiye artık Esadsız bir çözüm için ısrar edemez. Gerçekçi değil”
Tezek yakacaklardı
Türkiye’nin Rusya konusundaki geri dönüşleri de Suriye meselesi kadar dikkate değer. 24 Kasım 2015 yılında Türkiye ‘angajman kurallarını ihlal ettiği’ gerekçesiyle Rusya’ya ait savaş uçağını düşürdü. Bu olayın ardından iki ülke arasındaki ilişkiler kopma noktasına geldi. Türkiye tarafından yapılan açıklamalarda uçağın düşürülmesi olayı savunuldu ve her hangi bir özür dilenmedi. İlerleyen sürelerde ülkede Rusya karşıtı hava iktidar tarafından beslendi AKP’lilerce Rusya karşıtı eylemler düzenlendi. Hükümetin bu konuda takındığı tutum, enerji konusunda bağımlı olunan Rusya’ya karşı ‘Gerekirse tezek yakarız’ biçiminde özetleniyordu ancak bu ‘dik duruş’ çok uzun soluklu olmadı. Geri dönüşlerin en serti bu alanda yaşandı. Uzunca bir süre enerjiden turizme birçok alanda ilişkiler en alt seviyede seyretti. Bu durumun ekonomik açıdan maliyeti oldukça yüksek oldu ve sürdürülemedi. 2016 yılının Ağustos ayında ‘Düşman’ Rusya’dan ‘Müttefik ‘Rusya’ya hızlıca geçildi. 1 sene bile üzerinden geçmemesine rağmen yandaş medya attığı manşetleri unuttu ve bu geri dönüşe uyum sağladı. Ancak yeni denklemde Rusya Türkiye karşısında ‘baskın’ olan taraftı. Astana görüşmelerine bakıldığı zaman Rusya’nın tezlerinin kabul görmesi dikkate alınırsa bu durum daha iyi anlaşılıyor.
31 Mayıs 2010’da Gazze’ye yardım götürmek isteyen İHH üyesi 9 kişi İsrail tarafından katledilince Türkiye ile İsrail’in ilişkileri kopma noktasına geldi. İki ülke karşılıklı olarak Tel Aviv ve Ankara Büyükelçiliklerini kapattı. AKP’li isimler başta Erdoğan olmak üzere her fırsatta İsrail karşıtı çizgiyi öne çıkardı. Ancak İsrail’le olan bu gerilimde de ‘geri adım’ atan Türkiye oldu. Her fırsatta İsrail karşıtlığını dile getiren AKP’liler İsrail’le ticaret anlaşmasını onayladı.
Anlaşmadan çarpıcı bölüm
Anlaşmaya İslamcı kimliği ile bilinen ve AKP’ye yakın duran IHH gibi gruplar tepki gösterdi. Anlaşmada yer alan şu ifadeler İsrail askerlerine cezai yaptırımın önünü kapattı: Mavi Marmara saldırısıyla ilgili İsrail’in nasıl anlandığını gözler İsrail’in, İsrail adına hareket edenlerin ve İsrail vatandaşlarının, Türkiye Cumhuriyeti veya Türk gerçek veya tüzel kişileri tarafından Mavi Marmara hadisesiyle ilgili olarak kendilerine yönelik doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye’de yapılmış veya yapılacak her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin her türlü sorumluluktan tamamen muaf tutulmaları sağlandı.